" Denemek istiyorum. " dedi dudakları dudaklarıma sürtünürken. Kendimi zaptetmek giderek zorlaşıyordu ve bu konuda bana hiç yardımcı olduğu söylenemezdi. Gerçekten bunu yapacak mıydık? Kalbimin hızlandığının farkındaydım onu bulduğumdan beri istediğim şey buydu. Ama niye şimdi tereddüt etmeye başlamıştım ki? " Mantıklı düşünemiyorum. Ya aptalın tekiyim ya da senin yanında olmak bunu yapıyor ama... senin yanında olmayı seviyorum. Sanırım gerçekten de denemek istiyorum. " 

" Öyle istiyorsanız prenses." dedim elimi boynuna koyup sonunda dudaklarımız arasındaki boşluğu kapatırken. Yaptığım şeyden yüksek ihtimalle pişmanlık duyacaktım. Ama şu an, tam şu saniyede, pişman değildim. Teresa'yı ve her şeyi unutmuştum tamamen.

Filmin ne zaman bittiğinin ikimiz de farkında olmamıştık ama Claire bir noktada geri çekildi. Nefes nefeseydi ama gülümsüyordu. 

" Su içmem gerek. "

" Şurada dolap var. " dedim arka tarafı işaret ederek. Ayağa kalktı. Üzerinde hala yırtılmış, kanlı giysileri vardı. Nasıl daha önce fark etmemiştim? Teresa'ya onu alışverişe götürmesini söylemem gerekiyordu. Bunun karşılığında ne isterdi acaba? Dolabın içindeki şişelerden aldığını duymuştum. Birkaç saniye sonra cam şişenin kırılma sesi geldiğinde koltuktan ona doğru fırladım. Ona ulaşmam birkaç saniye sürmüştü ama o banyoya doğru koştu. Çığlık attı. Kulaklarım mı yoksa kalbim mi daha çok zarar görmüştü emin değildim. Arkasından koştum. Titriyordu, aynadaki görüntüsüne bakakalmıştı. Gözlerindeki yaşlar lavabonun kenarındaki ellerine damlıyordu. Onu hemen aynanın önünden çektim.

Ethan bir sorun mu var? Tom odasından Claire'in sesini duymuş olmalıydı. Bana çok kızacaktı ama bunu sonra düşünmem gerekiyordu.

Hayır, hiçbir şey yok. Dedim Claire'in başını alıp göğsüme bastırırken. Hıçkırıyordu. Ayakta duramayacak gibiydi. Ama onu hareket ettirmeye çalıştığımda ayak diredi. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Ne yapmam gerekiyordu ki? Başını tekrar çevirmemesi için kolumu başının etrafına sarmıştım ama benden kurtulmaya çalışıyordu.

" Hey, Claire. " ağlamaktan başka bir şey yapmıyordu. Onun adını kaç kere seslendiğimi hatırlamıyordum ama o hiçbirinde bana cevap vermemişti. Sakinleşene kadar onu o şekilde tutmaya karar verdim. Ama banyodan çıkarmam gerekiyordu onu. Ne kadar dirense de onu yarı sürükleyerek yatağın üzerine oturtmayı başarmıştım. Ama bana sardığı kollarını gevşetmiyordu bile. Sanki bir okyanusta boğulmasını engelleyen son tahta parçası benmişim gibi sıkı sıkıya sarılmıştı. Saçlarının üzerinden başını öptüm. Nefesi kesilene ağlamaktan bitap düşene kadar ağlamayı sürdürdü. Zaten yeterince halsizdi ve bu da üstüne binince hıçkırıkları arasında uyuyakalmıştı. Onu yatağın üzerine yerleştirdim. Onu odasına götürmeden önce kanlı çarşafları değiştirmek iyi bir fikir gibi gelmişti. Uyanmamasına dikkat ederek yavaşça yanından kalkıp onun odasına gittim.

~~~~~~Claire~~~~~~

Uyandığımda başım ağrıyordu ve güneş tam olarak gözümün içine giriyordu. Kaç saattir uyuyordum acaba? Üzerimdeki örtüyü nasıl becerdiysem ayaklarıma dolamayı başarmıştım. Kendi odamda değildim Ethan'ın odasındaydım hala. Ethan'dan bahsetmişken neredeydi o? Ben yatağını ele geçirdikten sonra gece ne yapmıştı? Örtüden ayaklarımı kurtardıktan sonra ayağa kalktım. Başım dönüyordu, iyi hissetmiyordum. Ama sanırım vücudunuzdaki hücreler sihirli bir şekilde bölünüp artık bir yarısı olmayan yüzünüzü tedavi etmeye çalışıyorsa bu gayet normaldi. Elim yine istemsizce yüzüme gitti. Tekrar ağlamamak için kendimi zor tuttum.

" Artık bence yüzünü ellememelisin. " dedi Ethan'ın sesi arkamdan. Yanıma geliyordu. Sanırım o uyanalı da fazla olmamıştı; saçları dağınık kıyafetleri üzerinde zıplanmışçasına kırışmıştı. " Nasıl hissediyorsun? " diye sordu, kolumdaki kanlı sargıyı açarken. " Bu sanırım tekrar açılmış. " dedi, aslında tekrar açılmamıştı sadece kaplan kolumun yarısını dişleri ile koparmaya çalıştığı için iyileşmesi zaman alıyordu. Bu gözdeki basit bir morluk değildi. " Haklısın basit bir morarma değil. Kolunu koparmaktan son anda vazgeçmiş gibi. " dedi dudaklarını ısırarak. Çenemden tutarak başımı diğer tarafa çevirdi. " Bakmazsan canın daha az yanar. " dedi neyden bahsettiğini elindeki alkolü görünce anladım. Yarayı dezenfekte etmek için daha iyi yöntemler olduğuna emindim neredeyse. " Haklısın var. Ama onları alırsak biri kime ne olduğunu sorgulayacaktır. " dedi ben alkolle olan temasımdan sonra yatağa geri yatarken. Hala Teresa'yı koruyorlardı. Gerçi, tabi ki de öyle olması gerekiyordu. " Tamam, biraz daha sık dişini. " yüzümü yastığa bastırmak zorunda kalmıştım. Sonra tekrardan yarayı sardı.

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin