~~~~~~Ethan~~~~~~

Katıksız bir sersem gibi davranmıştım. Çok hızlı hareket etmiştim. Böyle bir şeye hazırlıklı değildi. Ama daha fazla bekleyememiştim. Kendimi tuttuğum onca seferden sonra... Kendimden onu uzaklaştırmaya çalıştığım onca seferden sonra...

Beklemeliydim. O zaman kaçıp gitmezdi.

Arkasından gidememiştim. Neden arkasından gitmemiştim ki?

Aptal. Aptalın önde gideniydim. Beklemem gerektiğini biliyordum. Tom defalarca söylemişti. Ben de biliyordum. Onu korkutacağımı biliyordum. Böyle yapmamalıydım. Direkt dudaklarına yapışmamam gerekiyordu.

Teresa. Teresa. Ona ne demem gerekiyordu şimdi? Onun hakkında düşünmek istemiyordum şu an.

Claire'i istiyordum. Düşünmek istediğim hala benim dudaklarımın üzerindeki dudaklarının hayaletiydi. 

Hayır, gidip onu bulmam gerekiyordu. Gidip kimi bulmam gerekiyordu? Hangisini bulmam gerekiyordu? Bu gerçekten yapmam gereken bir seçim miydi? Teresa. Teresa'yı bulmam gerekiyordu. Önceliğim oydu. Bir yabancı değil kız kardeşimdi. Soyunma odasında telefonumun melodisi yankılandığında aklımdan geçen tek şey Teresa'nın delice bir şey yapmamasını dilemekti. Gittiğinde gözlerinden öfke fışkırıyordu. Koştum. Arayan Tom'du. Kalbim daha da hızlandı. Ters giden bir şeyler vardı. İyi hissetmiyordum. Nefesimi tutup telefonu açtım.

Cam Bina'ya kadar koşmuştum. Hiç düşünmeden. Claire, Tom'un kucağındaydı. Tom'un üzeri de tıpkı yer ve Claire gibi kanla kaplanmıştı.

" Burada ne diye bekliyorsun? Hastaneye çıkarmamız gerekiyor. " dedim nefes nefese. Claire'e bakamıyordum. Gözlerimi başka yerlere sabitleyip duruyordum. Çünkü bakarsam vereceğim tepkiden korkuyordum.

" Bence en iyisi onu odasına götürelim. Böylece neden sorusunu duymak zorunda kalmayız. " dedi Tom

" Sen delirdin mi kana bakar mısın? Kan kaybından ölecek. "

" Ethan, zaten iyileşiyor. Çok fazla kanı var. Odasına götürüyorum. " dedi sonra kayboldu. Bunu yapmasından nefret ediyordum.

Lobide asansör önünde bekleyen kalabalığı görünce doğrudan merdivenlere yöneldim. Altmış üç kat. Daha önce de yapmıştım. Yine yapacaktım. Asansörü beklemek istemiyordum.

Altmış üçüncü kata çıktığımda koridordaki kasveti neredeyse görebiliyordum. Kalbim daha da hızlanmıştı. Claire'in odasına girdiğimde neredeyse yere yığılacaktım.

" Merdivenler deme. " dedi Tom, elinde ilk yardım kiti vardı ve bakışlarını bana kaldırmıştı. " Hadi bayılmana zamanımız yok. " dedi

" Onu hastaneye götürmeliydik. İç organları da zarar görmüş olabilir. "

" Ethan, bir saniye sakin ol. Bak, kan azaldı. İyileşiyor. "

" Nabzı hala çok zayıf. Tom-"

" O düşüşü atlatan bir insan bunu da atlatır. "

Claire'in yaraları kötüydü. Gerçekten kötüydü. Yüzü neredeyse tamamen parçalanmıştı. Elmacık kemiklerini görebiliyordum. Saçları kandan dolayı tıpkı kollarındaki yaralardan görülen kasları gibi kırmızıydı. Karnında çok çirkin ve derin bir yara vardı. Isırık izlerini gördüğümde neredeyse delirecektim. Tom'un beni tutması çok zor olmuştu.

Şu an Teresa'yı görmek istemiyordum. Belki de bunu kendisi de bildiği için iki gündür bu kattan uzak duruyordu. Öfkemi zaptetmek için tüm benliğimle savaş veriyordum. O uyandığında burada olmak istiyordum. İlk seferinde kaçırmıştım. Bu sefer kaçırmayacaktım. Ama başka bir şey hissettim.

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now