32: GÖL EVİ (BÖLÜM2)

Start from the beginning
                                    

Başımı kaldırdığımda göz göze geldik ve ikimizin yüzündeki gülümseme silikleşerek yerini içten ifaedelere bıraktı. Yüzümün önüne düşen bir kaç tutam saçı kulağımın arkasına yerleştirirken nefesimi tuttum. Parmak uçları buz gibi suratımı anında ısıtırken midemde karıncalanan şeylerin nefes borumdan yukarı tırmanarak beni boğmaya çalıştığını hissettim.

Bir an için gözleri dudaklarıma kaydı ve yutkundu. Bir anda "Neredeyse unutuyordum!!" deyip suratımı es geçerek kaputa uzandı.

Uzaklaşmasıyla soğuk hava dalgasının yüzümü kucakladığını hissettiğim zaman tuttuğum nefesi geri verdim ve oksijen akışım normale döndü.

"Bu senin için." Başıyla işaret ettiğinde bakışlarım avucunun içinde nazikçe tuttuğu nilüferi anımsatan çiçeğe kaydı. Gözlerim çiçeğin büyüsüyle sersemlerken "Bunun ne olduğunu biliyor musun?" diye sordu.

"Bir çiçek?" kaşlarım havaya kalktı. "Yanlış anlama çok beğendim. Ama bu ne için?Doğum günüm çoktan geçti."

Gülümsedi. "Sıradan bir çiçek değil; lotus çiçeği. Bataklıkta yetişir. Gördüğümde zihnimde sen canlandın."

Kaşlarım havaya kalktı. "Bataklıkta yaşayan bir bitki görüyorsun ve aklına ben geliyorum, öyle mi?"

Güldü. Güldüğünde gamzesi ortaya çıkıyordu ve bakışlarımı istemedende olsa onlardan alıkoyamadım. "Lotus çiçeği çamurlu ortamda bile kendini temizleyebilen bir bataklık bitkisidir. Aklıma gelen sahip olduğun saflık ve temizlik oldu." Bakışları derinleşti.

Yanaklarım karıncalanmaya ve ısınmaya başladığında başımı avucumun içinde tuttuğum çiçeğe çevirdim. "Teşekkür ederim." Yutkundum ve dudaklarımı ıslattım. Daha sonra tekrar mavilerini kucakladım. "Bu gerçekten çok anlamlı.Daha önce kimseden bu kadar güzel bir hediye almamıştım."

"Çok yazık. Güzel şeyleri hakediyorsun, Beyaz Kumru."

"Geçekten böyle mi düşünüyorsun?"

Başını salladı. "Neden düşünmeyeyim?"

Omuz silktim. "Biliyorsun. Sen ve ben..." Kelimeleri toparlamaya çalışırken duraksadım. "İnişli çıkışlıyız. Anlaşılması zor. Uzaklık veya yakınlık kavramı algılanamaz."

"Çoğu zaman bataklığımdan zarar görmemen için bir pislik gibi davrandığımın farkındayım. Ama o kadar inatçısın ki asla pes etmiyorsun. Aslında bu hoşuma gidiyor. Güçlüsün. Bunu seviyorum."

"Bataklığı dert etme." Elimdeki çiçeği işaret ettim. "O zaman bunun hiçbir anlamı kalmaz." Yutkundum. "Hem sen de fena sayılmazsın." Muzipçe gülümsedim.

Alaycı gülümsemem ona da bulaşmıştı. "Çekici olduğumu düşünüyorsun." İç çekti. "Bunu artık itiraf etmelisin."

Kıkırdadım. "Tabi ya rüyanda!!"

Ani bir hareketle yaklaştı ve yavaşça elimdeki çiçeği alıp direksiyonun üzerine koydu. Bakışları tekrar benimkiyle çarpıştığında "Hala çekici olduğumu düşünmüyor musun?" diye sordu. Ses tonu baştan çıkarıcıydı.

Gülümsemem anında yüzümden silindi. Kalbim yalnızca onun yapatırabileceği bir şekilde titredi ve nefesimi tuttum. Başımı iki yana salladım.

Gülümsemesi büyüdü ve daha çok yakınlaştı. Parmaklarıyla yüzümü okşamaya başaladığında bunu tüm sinirlerim hissetmişti. "Emin misin?"

Gözlerimi kapatmamak için kedimi zor tutuyordum ve güçlükle tekrar başımı salladım. Oksijen akışımı sağlamak için biraz alana ihtiyacım vardı. Uzaklaşmaya çalışsamda beni kolayca oturduğum noktaya sabitlemişti.

BEYAZ KUMRUWhere stories live. Discover now