" Hey!"

" Buna iyi mi diyorsun? " dedi bastırmaya devam ederek. Parmaklarımı geriye doğru itiyordu. Gözlerimde yaşlar birikmeye başladı.

" Ethan! " beni umursamadan itmeye ve elimi yumruk yapıp geri açmaya devam etti. Elleri çok güçlüydü bir türlü elimi onunkinden kurtaramıyordum. " Ah! "

" Tekrar oynatmayı dene. " dedi elimi serbest bırakırken. Şaşırtıcı bir şekilde parmaklarımı oynatabiliyordum.

" Bunu nereden öğrendin? "

" Biraz önce sağlıkçılardan. " diye cevapladı diğer elimi ellerinin arasına alırken. Benim için gerçekten gidip bunu öğrenmiş miydi? Beni niye umursuyordu ki? Teresa gerçekten haklıydı galiba, kafasının içindekiyle düşünemiyordu. Elleri yumuşaktı ama parmakları nasırlıydı. Bakışlarını yukarı çıkarınca gözlerimiz buluştu hemen başka tarafa kaçırdım bakışlarımı.

" Teşekkür ederim. " dedim elimi oynatabiliyordum ama hala avuçlarının arasında duruyordu. " Elimi geri alabilirsem sevineceğim. " dedim ne demek istediğimi anlayınca ellerini açtı.

" Pardon. " dedi gülümseyerek. Yavaşça elimi çektim. Şu an ona bakarken neden öyle bir şey yapabileceğini anlayamıyordum. Eminim bu görüntüsüyle istediği kadar kız bulabilirdi. " Aç olmadığına emin misin? " diye sordu ısrarla.

" Sizin yemekle derdiniz ne? Hayır, Ethan aç değilim. "

" Peki, o zaman sen bilirsin. Tess'in odasında olacağız. İstersen gelebilirsin. Ben gidiyorum, sabah görüşürüz. "

Kapımı kapatmasıyla karşı kapının açılma sesi aynı anda gelmişti. Hemen Teresa'nın odasına gitmişti. Harika. Artık dedikodumu yapmaya başlayabilirlerdi. Ellerimdeki ağrı geçtiğine göre ben de biraz uyuyabilirdim. Çünkü yapacak başka bir şey yoktu.

Her zaman gitmeyi seçebilirsin.

Kafamdaki ses geri dönmüştü. Birisinin ona gidecek yerim olmadığını hatırlatması gerekiyordu.

Nasıl hatırlamıyorsun?

Anlaşılan kafamın içinde yer almasına rağmen amnezimin farkında değildi ki bu nasıl oluyordu henüz anlamış değildim. Kendimi yorganın içine gömdüm. Belki uyumayı başarabilirsem kafamın içindekinden kurtulabilirdim. Neler olduğunu anlayamıyordum. Büyük ihtimalle şizofreni semptomları gösteriyordum ama bunu anlatacak kimsem yoktu. Bunu onlardan herhangi birine söylersem beni büyük ihtimalle kendileri o uçuruma geri atarlardı. Ağlamayı o kadar çok istiyordum ki.

Claire, sakın ağlama.


 Yine rüya görüyordum. Rüyalarımdan kurtulamıyordum ama bu seferki kabus olarak nitelendirilebilirdi. Bir çift yeşil göz bana bakıyordu. Sonra hızla kayboldu. Sonra iki farklı renk göz beni izliyordu. Adımı seslendiğini duyuyordum. Ama tepki veremiyordum. Sonra boşluğu hissettim. Hiçbir şey yoktu. Midem beklenti ile kasılıyordu. Sonra düştüğümü hissettim.

Çığlık atarak uyandım. Hiç düşünmeden karşımdaki figüre kollarımı dolamıştım. Birine ihtiyacım vardı. Gözlerim karşıdaki kişinin kim olduğunu ayırt edince kollarımı hızla geri çektim.

" Ben- Affedersin. " dedim Ethan'la göz göze gelince.

" Yine mi rüya? " diye sordu. Biraz önce boynuna atladığım gerçeğinden hiç rahatsız olmamışa benziyordu. Üstelememesi güzel olmuştu aslında.

" Sen öyle şeyleri hissetmiyor muydun? " diye sordum alayla. Cevap vermek yerine tek kaşını kaldırıp bana bakış atmayı tercih etti. " Daha çok kabus gibiydi. " dedim en sonunda ben konuşmadan konuşmayacağını fark ederek.

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now