Bu Bir İntihar Girişimi Değil, İntihar Eylemidir!

125 20 6
                                    

Esselamu aleykum ey bıçak sırtını hayat bilmiş kardeşlerim.  Size naçizane bir nasihatim var. Lakin öncesinde kendi acizliğimi, kendi nefsimin de beni sürekli günaha sürüklediğini, size ettiğim nasihatin faydasından aynı şekilde benim de umduğumu belirtmek isterim.
Konumuz çok aktif uyarıların geldiği, dâhil olması kolay, içinden çıkılması zor, içine daldığında kendini, zamanını, imanını, ihlasını eksilten sosyal medya kullanımı üzerine.
Genellikle yirmili yaşlardaki kardeşler için düşündüğümüzde sosyal medyanın hayatımıza yaklaşık 10 yıldır aktif olarak dâhil olduğunu söyleyebiliriz. Buna ‘aktif’ diyorum. Bugün geldiğimiz aşamayı “çok aktif” olarak nitelendirebileceğimizi düşünüyorum çünkü. Messenger’la birlikte (veya daha öncesi) başlayan hikâyemiz bugün instagram’la intiharını gerçekleştirmeye hazırlanmakta. İntihar; öz-kıyım, yani kişinin kendi isteğiyle hayatına son verme girişimidir. İntiharın iki amacı vardır; ya yaptığın bu eylemle çevrendeki insanların dikkatlerini, ilgilerini kendine yöneltmek(intihar girişimi), ya da kararlı bir şekilde hayatına son vermek(gerçek intihar). Neden bunları anlattığımı yazımın sonunda anlayacaksınız inşaAllah.
Türlü türlü aşamalardan evrilen sosyal medyanın (MSN’den, Facebook’a; Twitter’dan, Tumblr’a) son ayağı olan ve beni bu yazıyı yazmaya iten instagram…
6 aylık bir dâhil olmayla gördüklerimi ve bu gördüklerimi nasıl intihara yorduğumu sıralayacağım. Gördüğüm ve sınıflandırabildiğim kadarıyla birkaç grup şekillendi gözümde:

1-) İnstagram’ı sadece yazı yazmak için kullananlar. Bu grup instagram’ın en masum grubu olarak görünüyor. Ama bu kullanım şeklinin de; yazan kişiye ve çevresindekilere verdiği zarar, yazan kişinin ilminin ve kişiliğinin sağlamlığına göre değişiyor. Yazan kişinin ilminin sağlam kaynaklara dayanması, okuyucu kitlenin fayda-zarar ilişkisini sağlamasında önemli. Sağlam kaynaklar derken aslında instagram’da ironik bir durum var. Yazı yazan kardeşlerin birçoğunun ilmi yok denebilecek düzeyde ve her öğrendiği şeyi, zihnine kazımadan, amel aşamasına geçirmeden tavsiye boyutunu yaşamakta. ‘her öğrendiği şeyi yazanlardan’ yanlış anlaşılmasın. Tabii ki öğrendiğimiz şeyleri insanlara aktarmamız gerekiyor ama biz genellikle bir şeylerin önemini kavramadan, direkt ‘paylaş’ tuşuna bastığımızda ‘öğrendiğimiz şey’ arka planda, zeminde; beğeniler, yorumlar, paylaşımla ilgili fotoğraf seçimi vs. şekil kısmında yerini alıyor. Dolayısıyla amel etme enerjisi de –bu tür şeylerle bölündüğü için- düşüyor.

2-) İnstagram’ı sadece fotoğraf paylaşımı için kullananlar. Bu grubu da kendi içinde birkaç sınıfa ayıracağım.

a)Kendi yüzü görünen fotoğraflarını paylaşanlar. (erkek/kadın ayrımı yok bu konuda!) Bundan Allah’a sığınıyor ve bu konuda ‘yapılmaması gereken bir eylem’ olduğu herkes tarafından bilineceğini umarak çok fazla söz sarf etmek istemiyorum.

b)Yaprağı, böceği, kediyi, kitabı, kahveyi, çorabı, örgüyü, ayakkabıyı, danteli paylaşanlar… Konu buraya gelince alarmlar çalıyor kafamın içine. Çünkü burada birçok Müslüman-kadın birey dahil oluyor konuya. Burada şeytandan Allah’a sığınarak, hatalarımıza, topluca gördüğümüz bu kabusa, gerçekliğin gözüyle bir odaklanalım.
Yaprak, böcek, kedi… Bunlar bu sınıfın en basit, gösterişin çok az karıştığı(güzel gördüğünü gösterme isteği), aşamaydı. Sonra kahve-kitaba geçiş yaptık, biraz daha gösteriş karıştı. Çünkü kitap “benimdi”(hangi kitaplarla ilgilendiğim, düşünce yapımı anlatabilmek için halka açık bir platform), kahvenin de bardağı “tarzımı” yansıtıyordu.
En son aşamada hırkalarımız girdi ki, bu gösterişin üst düzeylerde kendini gösterdiği kısımdı. Sadece şunu soralım: “Bir insan hırkasını neden göstermek ister ki?” ütülenmiş, katlanmış, son derece hassasiyetle fotoğraf çekimine hazırlanmış bir hırka… Böyle anlatınca, komik geliyor ama bunlar hep ellerimizle yaptıklarımız.

c) Yüzünü göstermeden, ayakkabısıyla, çantasıyla, eliyle, fotoğrafta kendini var etmeye çalışan kardeşler… Yüzüne kondurduğu bir smile’le ya da ağır duygusallık yüklü bir çınar yaprağıyla ya da dönük durma vs. gibi şeylerle var olma-olmama arasındaki ikilemle duran bir poz… Birileri bizi hem görsün istiyoruz, hem de yüzün görünmesi hassasiyetini çiğnemekten korkuyoruz sanırım, inşallah bu hassasiyetten dolayıdır yani…

3-)İnstegram’ı yardım faaliyetlerini duyurmak, haberleri yaymak, kitap satışı vs. için kullananlar. Onlara selam olsun ve Rabbim; ilimlerini, ibadetlerini, ihlaslarını artırsın. Bu kadar karmaşanın, bu kadar bocalamanın içinde onların varlığından dolayı Rabbimize hamdolsun.

4-) yaptığı yemekleri, evdeki yemek takımlarını, zarif fincanlarını paylaşan ‘alyanslı’ ablalar, sizi de unutmadık. İnsanları dünyaya nasıl da iştahla sevk ettiğinizin farkında mısınız?

Toplayacak olursak bu birkaç maddede gözümüze ‘var olma’, ‘görme’, ‘görünme’ gibi kavramların çokça yer aldığı çarpıyor. Bunun üzerine biraz kendimizi muhasebe etmemiz gerekmekte. Her zaman mütevaziliğe, alçakgönüllülüğe sevk eden bir dinin mensupları olarak şu saydığımız, içinde düştüğümüz durumla tam tersini sergilemekteyiz. “Olduğundan çok görünme” telaşıyla, neyimiz var neyimiz yoksa fotoğraflayıp, belgeleyip bildirme telaşındayız.
Farkında mıyız, üretiminin kâfirlerce, tüketiminin Müslümanlarca olduğu birçok şeye sürüklendiğimizin ve biz tüketirken, insanları da can-hıraş tükettirmeye yönlendirdiğimizin?

Biz sürekli böyle şeylerle meşgulken “birilerinin” her gün biraz daha canımızı ve malımızı sömürebilmek amacıyla harıl harıl çalıştığının farkında mıyız?
İnternetin bizi ne kadar tek tipleştirdiğinin, düşünme eksenimizi daralttığının, olaylara İslam dışı yöntemlerle müdahale etmeyi öğrettiğinin farkında mıyız?
Ve Peygamber mirası âlimlerin önümüzde duran milyon tane kitabının, milyon tane konusunun hiçbirine doğru düzgün vakıf olmadığımızın farkında mıyız?
Bu kadar karmaşadan sonra  “bize ne oldu?” diyemiyorum. Bu karmaşada kendimize yöneltebileceğimiz en güzel soru “biz kimdik?” olmalı diye düşünüyorum.
Farkındalığı sağlamak için attığınız ilk adımda, neden ‘intihar’ benzetmesi yaptığımı da anlayacaksınız. Genel olarak şu saydıklarımıza bakacak olursa biz intiharın iki şeklinden dikkat çekme kısmında ilerlerken bir yandan da hayata son verme kısmına yaklaşıyoruz. Kendi ellerimizle yaptıklarımızla kendi acı sonumuzu hazırlamaktayız. Allah’ın razı olmayacağı işlerle meşgulken geçirdiğimiz her saniye yazılıyor hanemize hesap olarak dönmek üzere. Her bir saniyeyle ateşimize bir kor daha eklemekteyiz.
Kardeşler bakın yaklaşıyor, yaklaşmakta olan.
Kardeşler bu yaptığımız intihar girişimi değil bu bir intihar eylemi!

(Alıntıdır- Gencmuvahhide)

~ MASUMİYET ŞİARIMIZDIR ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin