16. Bölüm

40.6K 1.8K 280
                                    



Sonbaharda savrulan ağaç yaprakları gibi titriyordu koridorda sürüklenen ayaklarım. Halısız zeminde attığım adımlar ses çıkarmıyor, onun peşindeyken dikkatini çekmememi sağlıyordu.

Sola dönüp modern ama bir o kadar da boş olan salona girdiğinde çekinerek peşinden girdim ben de. Boğuştuğum düşünceler benliğimi hiç terk etmiyordu. Üstüne bir de yaşadığım korku dolu olay bugün için sınırlarımı zorlamayı bırakmış, yıkıp geçmişti hem bedenimi hem ruhumu.
Şükürler olsun ki Kaan'ın üstüne sürdüğü arabalar direksiyonlarını kırarak onun herhangi bir kazaya sebebiyet vermesine mani olmuşlardı. Kaan ise hızını hiç kesmeden yaşadığı rezidansa sürmüştü bu sefer aracını.

O koltuğuna yerleşirken ben de ikinci kez bulunduğum salona göz gezdirdim. Beyazlığından bir şey kaybetmemiş, yine ve yine tertemizdi.

Bakışlarımla etrafı çekingen ve bir o kadar da ilgiyle süzerken bir çift gece mavisinde takılı kaldı gözlerim. Benim aksime tereddüdün uğramadığı bakışları üzerime sabitlenmişti.

Kızarmaya başladığımı hissederken gözlerimi kaçırdım. Bir bakışıyla heyecanlanmama neden oluyordu. Ayrıca neden beni izliyordu ki? Belki... Evet, evet. Salonun ortasında görmemiş gibi etrafı izlediğim için bakması çok normaldi. Yeni umutlara kapı aralamam sadece aptallık olurdu.

Utanarak ona en uzak mesafede olan koltuğa çöktüm. Ayağımın yanına da ağırlığıyla beni bir hayli zorlayan sırt çantamı bıraktım. Düşünceler beynimde tur atarken biliyordum ki burada çok kalamazdım.

Bakışlarım çantamın ön cebine düştü. Uygun bir ev bulursam birkaç ay kiraya yetecek kadar param vardı. Kararlılıkla gözlerimi kırpıştırdım. Umutsuzluğa düşmenin âlemi yoktu? Her zaman istemiştim Tolunay Bey'in evinden kurtulmayı. Belki de beni böyle kovmasaydı benim hiçbir zaman terk etmeye cesaretim olmayacaktı.

Birkaç gün içinde hem ev hem de iş bulabilirdim. Kendi paramı kazanır, Kaan'ın evinde kalarak ona da yük olmazdım. Dudaklarım umutla kıvrılırken bakışlarımı serseriye çevirdim. Yine olmuştu. Yine serseri gözleri benim üstümdeydi. Birileri tarafından izlenmek beni rahatsız ediyordu ama konu o olunca, güzel mavilerin benim üstüme değmesi şanslı hissettiriyor, bir yandan da utandırıyordu.

Birbirimize bakmayı sürdürüyorduk saniyeler geçmesine rağmen. Bunun farkındalığıyla kızarıyor ama bakışlarımı çekmiyordum. Serseri de öylesine bakıyor gibiydi. Ama farkındaydım... Şu an bile ne düşündüğümü hissediyordu. Ondandı bana böyle bakmasının nedeni. Yüzümü tararken dudaklarını araladı. Kaan Barlas bir ilke imza atarak diyaloglara kendisi başlıyordu bugün. Şaşkındım.

"Yalnız yaşayamazsın," dediğinde dudaklarım hissiz balıklar gibi aralanmıştı. Gerçekten... Bu adam gerçekten içimi görüyordu.

Karşılık olarak başımı, hayır anlamında salladım. "Birkaç gün seninle kalmak zorundayım. Özür dilerim." Mırıldanmıştım. "Ama bir ev bulduktan sonra orada kalacağım. Ben gerçekten çok yük olu-"

"Çirkin." Sesi olağan sertliğindeydi. "Sen bana hiçbir zaman yük olmadın. Olmazsın."
Sözlerinden sonra oturduğu koltukta

yayılarak kafasını geriye attı ve kendine rahat bir pozisyon bulunca gözlerini kapattı. Eve girdiğimizde hiçbir ışığı yakmadan salona geçmişti. Aydınlık ortamlardan hazzetmediğini anlayabiliyordum. Ve şimdi... Ay ışığının yardımıyla alnına düşmüş birkaç siyah saç tutamı ve belirgin elmacık kemiklerini seçebiliyordum.

EŞSİZ (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin