"Ah, kusura bakmayın sizi korkutmak istememiştik. " dedi kızıl saçlı çok güzel bir kız yanında ilk uyandığımda başımda dikilen çocukla birlikte. İnsanlar uyurken başlarında durmanın korkutucu olmadığını düşünüyorlardı anlaşılamaz bir şekilde. Kuruculardan biriydi, ismini bilmem gerekiyorsa bile bilmiyordum, kapıyı açmak için burada olmalıydı. Kızıl saçlı kız daha geniş gülümsedi, beni rahatlatmak için yapıyor olduğundan şüphelenmiştim. Koyu renkli kalın kaşlarına karışıyor gibiydi altın gözlerini çerçeveleyen uzun kirpikleri. Belki de gerçekten işe yarıyordu gülümsemesi ondan başkasına odaklanamıyordum.

Yanlarında bir başka beyaz önlüklü biri daha vardı. İki kulağında da oldukça fazla küpe parlıyordu. Kapıyı sonuna kadar açıp içeri girdikleri sırada arkada daha fazla insan olduğunu gördüm. Merak ediyor olmalılardı. Kendimi fazla göz önünde hissetmiştim.  "İzniniz olursa iyi olduğunuzdan emin olmak için birkaç test yapmak istiyoruz size. " Başımı sallayarak onayladığımda içeri bir kız daha girdi. Yeşil scrublarıyla uyumlu bir başörtüsü vardı saçlarını kapatan. Değişikti. 

"İşin bittiğinde ara. " dedi siyahi çocuk. Kurucu çocuk yeşil saçlı erkeği, yeşil örtülü ve kızıl saçlı kızı geride bırakarak çıktı.  

Sabah öğrendiğim şeylere bakılırsa iyi olmamam için hiçbir ihtimal yoktu. Hiçbir şey bulamayacaklardı. Vücudumda tek bir yara izi bile bulamayınca ne yapacaklardı acaba. Kızıl saçlı kız tabletine bir şeyler yazdıktan sonra başını kaldırdı. "Claire'di değil mi?" Başımla onayladım. "Doktor Azra yaralarınıza bakacak ama ondan önce izin verirseniz birkaç tüp kanınızı almak istiyorum. " Cebinden malzemeleri çıkarmadan önce onaylamamı bekledi. Sonra yatakta yanıma oturdu, sağ kolumu dizlerinin üzerine koyarken. İğne vücuduma girer girmez iyileşecek miydi? Nasıl olacaktı? Ethan bunu saklamamı söylemişti ama-

Ethan hissetmiş gibi içeri girdi. 

" Ne yapıyorsun burada? " diye sordum başımı kaldırıp Ethan'la göz göze gelince. Elinde pizza kutusu tutuyordu. 

"Selam. " dedi kanımı almakta olan doktora.

"Selam. " diye cevapladı gülümseyerek. Yeşil saçlı doktor stetoskopunu kulaklarına geçirdi, üzerimdeki gri sweatshirtü kaldırmak için izin aldıktan sonra. Tereddüt ettim, o kadar insanın arasında. Kızıl saçlı doktor Ethan'ın elindeki pizza kutusunu aldı. "Kıza bunları mı yedireceksin? Daha yeni kendine geldi, sağlıklı beslenmesi gerekiyor. Gidip düzgün yemek getir. " dedi sırtından iterek. Ethan çıktıktan sonra iki arkadaşına döndü. "Bize pizza kazandım. " 

"İstiyorsanız kadın doktor çağırabilirim. " dedi yeşil saçlı doktorum. 

"Sorun değil. " dedim sweatshirtü başımın üzerinden geçirip bir kenara koyarken. 

Kalbimi, nefes alışverişimi dinledi bir süre, diğer doktor eşofman altımı da çıkarmamı istemeden önce. Bacaklarımı, kollarımı, düştüğümde yaralandığım yerleri inceledi dikkatlice bir yandan tabletinden de eski yaraların yerlerini kontrol ederek. "Mükemmel bir iyileşmeyle karşılaşmamıştım daha önce. Tek bir iz yok. "  dedi göz bebeklerimi kontrol ederken. "Aldığınız yaralardan sonra yaşamanıza bile mucize derdim, ama bu daha büyük bir mucize. "

"Hiç olmamış gibi. " dedi yeşil saçlı olan. 

"Söylemek istediğiniz herhangi bir şey var mı? Yoksa bu tüpleri laboratuvara götüreyim. "

"Teşekkür ederim. " dedim yalnızca.  

Ethan onlar gittikten kısa bir süre sonra tekrar geldi. Uzun bacaklarıyla birkaç adımda yanıma geldi ve yine tepemden bakmaya başladı. " Konuşmamız gerek. " dedi başıyla oturmamı işaret ederken.

" Böyle de konuşabiliyoruz. " dedim kollarımı göğsümde birleştirerek

" Claire, otur. " dedi boş bir ses tonuyla. Birkaç saniye içinde sanki tüm karar mekanizmalarım iflas etmişçesine onun dediğini yapıp yatağın üzerine oturmuştum. Tuhaf.

" Söyle. "

" Bana emir verme." dedi sert bir şekilde. Tepemde dikilirken. Bana yukarıdan bakmasından nefret etmiştim. Ayaktayken bu kadar rahatsız edici olmuyordu. 

"Sen bana vermeye devam ettiğin sürece ben de sana verebilirim. Bu arada beni dışarı çıkarmanız hiçbir işe yaramadı. " dedim sinirle ne söylediğime engel olamayarak.

" Biliyorum. " dedi kafasını işaret ederek. " Seni göndermeyeceğiz. " dedi yumuşak bir sesle. 

" Benim gitmek istediğimin farkındasın değil mi?" dedim kendime hakim olamayarak. Beni gerçekten kovmasına ramak kalmış gibi baktı.

" Orada da seni göndereceğimizden korkmuştun ama yanlış hatırlamıyorsam. " dedi kibirli bir sırıtış eşliğinde. Zihnimden onu nasıl uzak tutabilirdim? " Senden tek isteğimiz bundan kimseye bahsetmemen Claire. Kimsenin seni böyle bir şey yaparken görmemesi gerekiyor. " diye devam etti. Sadece başımı sallayabildim. Güçlerinizin olmasının burada normal karşılandığını sanıyordum. Öğlen Teresa'nın bağırışlarını hatırlayıp irkildim. Ethan yanıma oturdu. " Korkuyor musun? " diye sordu bir anda. Başımı hayır anlamında salladım. Henüz korkmam gereken bir durum olmamıştı.

" Teresa beni burada istemiyor değil mi? " diye sordum o pizza kutusunu ortamıza koyarken. Başını salladı.

" Ona kalsa kimse burada yaşayamaz. Birazdan gidip onunla tekrar konuşacağım. Ama ilk önce sen bir şeyler yiyeceksin. " dedi bana getirdiği yemek kutusunu uzatırken. " Bir şeyler yemen gerek. " dedi. Kapağını açıp ananas ve brokolili yemeğe baktım.

" Canım istemiyor. " dedim. Derin bir nefes aldıktan sonra ısrar etmedi.

" Ben gideyim en iyisi. " dedi sonra ayağa kalkarken. Gitme. Kelime dudaklarımın ucuna kadar geldi ama yine de kalmasını isteyememiştim.

" Peki. " dedim sadece. Yapacak hiçbir şeyim olmadığı için yatağa uzandım. Gözlerimi tavana diktim.

Aptal kız.

Kafamın içindeki ses geri dönmüştü. Burada kalmamam gerektiğini biliyordum. Buraya ait değildim. Beni istemiyorlardı. Neden Ethan'ın dediğini kabul etmiştim ki? Onun yanında mantıklı davranamıyordum.

Şansın varken kaç.

Başımı salladım sesten kurtulmak umuduyla. Buradan çıkamazdım. Kapıyı bile açamıyordum ki. Başımı yastığa gömdüm. Belki birkaç beyin hücremi öldürürsem sesten kurtulabilirdim.

Bir süre sonra gözlerim kapanmaya başlamıştı.

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now