" Teşekkür ederim. " dedim, asansöre binerken. Ama ikna olmuşa benzemiyordu. Gözlerimin direkt içine bakıyordu, iyi hissetmediğimi fark etmişti sanki. "Birkaç saat önce komadan uyanmamın sayesinde olabilir." Nasıl görünmemi bekliyordu? 

" Başka bir şey ister misin? " diye sordu yumuşak bir sesle, sesinde hafif bir acıma duygusu vardı. Benim için üzülüyor gibiydi, nedenini bilmiyordum ama gözlerine bakınca gördüğüm tek şey buydu. " Yapabileceğim herhangi bir şey var mı? " cümlesindeki gizli anlamı anlamıştım. Senin için, daha iyi hissetmeni sağlayacak her şeyi yapabilirim. Neden, böyle söylüyordu ki? Benimle ilgilenmesi gerektiğini biliyordum ama bu kadar ilgili olması yine de yapmak zorunda olmadığı bir şeydi. Neden bana bu kadar iyi davranıyorsun diye sormak istiyordum. Hatta bunu bağırmak istiyordum. Ellerim, iki yanımda yumruk halindeydi ve sıkmaktan canım acıyordu. " Claire, geldik." dedi kolumdan çekerek beni asansörden çıkarırken. Asansörden çıkışında sanki benden bir an önce kurtulmak için can atıyormuş gibi bir hali vardı. Koridorda ilerleyip, odamın önüne geldiğimizde kapıyı açmadan öylece durdu. Sanki dalmış gibiydi, gözleri boş bakıyordu. Saniyeler belki dakikalarca öylece bekledi ama gözlerindeki boş bakış beni ürkütmeye başlamıştı.

" Ethan? " dedim korkarak. Bunun normal bir şey olmadığının farkındaydım. Cevap vermiyordu. Ona bir kez daha seslendim. İrkildi, gözlerini kırpıştırarak bana baktı. " İy- iyi misin? " diye sordum

" Evet, " dedi soğuk bir sesle. Asansördeki ses tonuyla o kadar farklıydı ki bu ses tonu neredeyse korkutucu olarak sınıflandırılabilirdi. Kapıyı açtı. " korkuttuysam özür dilerim. " dedi ben arkasından yürürken. Özür dileyiş şekli samimi değildi sırf özür dilemesi gerektiği için dilemişti. Yanlış bir şey mi yapmıştım? Bir anda nasıl bu kadar değişmişti?

"İyi hissetmiyorum. " dedim daha fazla onunla kalmak istemiyordum. Gözlerindeki bakış hayra alamet olamazdı. "Biraz dinlensem iyi olabilir. " Ne zamandır uyuyordum kim bilir ama şimdi yeniden yorgun hissediyordum. 

" Peki. " dedi, beni iliklerime kadar titreten bir ses tonuyla. Ardından kapıyı çarpınca yerimden sıçradım. Öyle bir çarpmıştı ki kapının çerçevesi zangırdamıştı.

Yalan söylemiştim uyumak için değil, onun gitmesi için böyle bir şey yapmıştım. Bir anda anlayışlı bir insandan korkutucu bir insana dönüşmüştü.


Gece boyunca uyumamış, uyuyamamıştım. Yatağın üzerinde oturup durmuştum. Bu yabancı ortamda olmak beni rahatsız ediyordu. Etrafımdaki duvarlar, beyaz çarşaflar, beyaz mobilyalar boğulacak gibiydim. Eğer kapıyı açabilseydim, şimdiye kadar buradan gitmiş olurdum. Ama kapıyı açamıyordum, kapının kolu çıkarılmış olsa da bir şekilde kapıyı kilitliyorlardı sanırım. 

Oda aydınlandıktan sonra iyice yerimde duramaz olmuştum.  Birinin beni çıkarması için kapıya dayanmama ramak kalmıştı ama Ethan'ın dünkü soğuk sinirinden sonra kötü tarafına geçmeyi riske atamıyordum. Bana istediği her şeyi yapabilirdi. Sırf tutuşuyla kolumu kırabilecek gibiydi, o devasa vücuduyla onu durduramazdım bile. Sabah dokuzu geçtiği sıralarda odanın içinde dolaşıyordum. Delirmek üzereydim. Banyoya gittim. Yüzümü yıkadım. Aynada kendime bakıyordum ama gördüğüm kişiyi tanımıyordum. Bir fotoğrafa bakmaktan farksızdı, karşımdaki benimle birlikte hareket etse de ben değildim. Hakkımda hiçbir şey bilmiyordum, nereden geldiğimi burada ne yaptığımı bilmiyordum. Sanki yeterince uzun bakarsam bir şeyler hatırlayacak gibi hissediyordum.

Claire. Aynadan göremesem de arkamda biri var mı diye bakmak için arkamı döndüm. Kimse yoktu. Odanın içinde de kimse yoktu. Birinin adımı söylediğini duyduğuma emindim.

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now