~Bölüm 12~

49 5 0
                                    

Sürekli yanımda olup beni koruyan bu adamı tanımıyordum yada hatırlamıyordum ama neden bilmiyorum fakat bu adama çok güveniyor ve o yanimdaken kendimi güvende hissediyordum. Günler, günler geçmişti ben ne kadar ümitsiz vaka olsamda o asla vazgeçmiyor yada ümitsizliğe kapilmiyordu. Ama ben onun gibi ümitli değildim ve artık canıma tak etmişti. Yine bir gün benim karşıma geçmiş anilarimizi anlatıyor ve az da olsa canlandırıyordu. En sonunda artık pes ettim ve "Artık yeter!"diye bağırdım. İstemeden de olsa ağlamaya başladım. Yavaşça yanıma oturdu. Kafamı kaldırdı ve elleriyle yüzümü kavradı. Başparmaklarıyla gözyaşlarımı sildi. Sonra "Sorun ne?"dedi sakin bir ses tonuyla. Hala agliyordum. Titrek sesimle cevap verdim. "Ben ümitsiz vakayım. Günler geçti ama ben hala hiç bir şey hatirlamadim senin de vaktini boşa harcıyorum."dedim. Ne kadar beni böyle görmeye ve soylediklerime üzülmüş olduğu yüzünden belli olsa da gülümsedi. "Hayır. Birincisi seninle geçirdiğim her saniye benim için cok özel ve güzel ikincisi sen ümitsiz vaka değilsin. Kendini böyle uzme, benimde canımı çok yakıyorsun."dedi. Sonra beni kendine çekti ve olabildiğince sıkı bir şekilde sarıldı. O anda gözümün önünde aniden onunla birlikte yaşadığım birkaç anı geldi ama ona söylemedim. Bir süre öylece kaldık ne o kıpırdadı ne de ben. Sadece öyle duruyorduk. Hava iyice kararınca Soo-Yun'a "Bugün yine hatırlamam için çok uğraştın teşekkür ederim, ama artık git ve dinlen."dedim. Gülümsedi. "Tamam ama sende iyice dinlen ve kendini üzecek şeyler düşünme iyi geceler yıldız güzeli."dedi ve bir anda alnımdan öpüp ilerlemeye başladı. Kısık bir sesle "İyi geceler"dedim. Sonra yavaş adımlarla çadıra doğru yürümeye başladım... Yatağımda uzanırken birden gözüme bir görüntü geldi. Hastane odasındaydık ve ben Soo-Yun'u kendime çevirip öpmüştüm. Kafayı yemek üzereydim. Sürekli saniyeler sürecek şekilde gözümün önüne birçok görüntü geliyordu. Ama bir türlü hepsi yerine oturmuyordu. Aklımı kaçıracağımı düşündüğümden düşünmeyi bıraktım ve uyumaya çalıştım. Sabah uyandığımda duyduğum ilk şey uzaktan gelen bir "Peki komutanım hemen hazırlanıyoruz."cümlesiydi. Kendime gelip hazirlandim ve çadırdan çıkıp Soo-Yun'u bulmaya koyuldum. Etraf yine oradan oraya koşan askerlerle doluydu. Olanları az çok tahmin ediyordum bu nedenle endişeliydim. Endişeyle gözlerim Soo-Yun'u arıyordu. Birden bir el omuzuma dokundu. Korkuyla hemen arkamı döndüm. Arkamdaki Soo-Yun'du. İnci gibi dişleriyle gülümsedi ve "Günaydın yıldız güzeli"dedi. Ben somurtkan bir yüz ifadesiyle "Gidiyor musun?"dedim. Aniden gülümsemesi söndü ve "Acil bir görev var"dedi. Kafamı yere eğince "Merak etme sen istesende seni asla bırakmayacağım."dedi. Hala kafami kaldirmayinca kafami kaldirdive "Ölmeyeceğim."dedi. Bir anda ona sıkı sıkı sarıldım... Zaman gelince helikopterin kalkacağı yere gittim. Soo-Yun koşarak yanıma geldi "Asma suratını sana bir söz verdim. Ama şunu unutma seni çok seviyorum."dedi. Tam arkasını dönmüş gidiyordu ki "Bende seni seviyorum."dedim. Birden arkasını döndü ve dudaklarını dudaklarıma sıkıca bastırdı. İşte tam o anda kafamdaki tüm yapbozlar yerine oturdu. Bütün anılarım tekrar yerine geldi...

İkinci Şans (Tamamlandı)Where stories live. Discover now