~Bölüm 7~

103 9 4
                                    

Günler akıp gidiyordu. Ama o geçip giden günler o kadar yavaştı ki, o olmayinca anlamistim benim hayatimdaki yerini. Ben sana ikinci defa aşık olmuştum. Sen şu an buralarda yoksun ya bütün gunlerimde kendimi boşlukta hissediyorum. Sabahları kalktığımda ne masada çiçekler var ne de telefonumda mesajın. Bütün gunumu muayenelerle geçiriyorum ve sürekli peşimde olan bir Soo-Yun yok. Senin için endişeleniyordum, korkuyordum ve dua ediyordum. Bir sabah Cho-Hee hızlıca çadıra girdi ve bana heyecanla "Koş,gelmişler"dedi. Ani bir haraketle kalktım ve koşmaya başladım. Helikopterin birkaç km önünde durdum ve beklemeye başladım. Helikopterin kapısı açıldı ve askerler uzaktan gelmeye başladılar. Heyecanla bekliyordum. Askerler iyice yaklaştılar ama gözlerim onu bulamıyordu. Tekrar tekrar baktım ama o aralarında yoktu. Soo-Yun orada yoktu. Onu göremeyince askerlere doğru yürümeye başladım. Tam önlerinde durdum ve sesim titreye titreye "Soo-Yun nerede?"dedim. Cevap alamayınca aynı ses tonuyla "Soo-Yun nerede?Neden burada değil?"dedim. Asker bu sefer ciddi bir ses tonuyla "Yüzbaşı Soo-Yun yaralandığı bir sırada karşı taraf tarafından rehin alındı."dedi. Ani bir şokun etkisiyle askere vurmaya başladım ve ağlayarak "O yaralı ve rehin alındı.Siz de onu o şekilde bırakıp nasıl geldiniz?Neden kurtarmadınız?"dedim. Asker hiç istifini bozmadan aynı şekilde "Endişelenecek bir şey yok plan yapmadan kurtarma çalışmalarına başlasaydık daha çok yara alabilirdi."dedi. Vurmaya ve ağlamaya devam ederek sesimi yükselttim "Nasıl endişelenecek bir şey yok ya?Delirdiniz mi siz?"dedim. Tam devam edecektim ki asker birden bileklerimden tuttu ve sinirli bir şekilde "Dediğim gibi plan yapmadan kurtaramazdık."dedi ve bileklerimi hızlı bir şekilde bıraktı. Hepsi yanımdan geçip ilerlemeye devam ettiler bense olduğum yerde oturup ağlamaya devam ettim. Bir gün sonra sabah vaktinde askerlerin Soo-Yun'u kurtarmak için gittiklerini duydum ve helikopterin kalkacağı yere gittim. Oraya gittiğimde askerler helikoptere binmek üzere hazırlanıyorlardı. Dün vurarak kızdığım asker beni gördü ve koşarak yanıma geldi. Dünkü sert ses tonunun aksine yumuşak bir ses tonuyla "Yüzbaşı Soo-Yun'u kurtaracağız emin olun. Zaten Yüzbaşı Soo-Yun çok güçlü bir asker. Bu yüzden endişelenmeyin"dedi. Başımı yukarı aşağı salladım. Asker hafifçe gülümsedi ve koşarak helikoptere doğru gitti. Sürekli aklıma geliyordu bana Yıldız Güzeli demesi, ilk öpücüğü, ilk tanıştığımız an, beni asla bırakmayacağını söylediği an... Hepsi gözümün önünden film şeridi gibi geçti... İki gün sonra sabah saatlerinde bir kargaşa duydum. Çadırdan çıktığımda "Çabuk sedye getirin ve ameliyathaneyi hazırlayın. Ayrıca birisi Doktor Hwe-Young'u çağırsın." gibi sesler duydum. Koşarak muayene alanına gittim. Endişeyle Doktor Song'a "Neler oluyor?" diye sordum. Doktor Song endişeyle "Ölüm tehlikesi çok yüksek olan bir asker varmış.Hemen oraya gitmelisiniz." dedi. Koşarak kalabalığa doğru gittim. Bir asker sedyeye taşınıyordu. Askerin yüzünü son anda gördüm ve görünce ani bir şokla bağırdım. Çünkü sedyede kanlar içinde yatan kişi Soo-Yun'dan başkası değildi...

İkinci Şans (Tamamlandı)Where stories live. Discover now