29.Bölüm ❄ Yakalanış

Start from the beginning
                                    

Garson gittikten sonra eldivenli elleriyle bakır maşrapayı kavradı. Çayın sıcaklığı, deri eldiveni geçerek derisine ulaştı. Parmak boğumlarındaki buz gibi soğuk, sıcaklık ile erirken, çayından koca bir yudum aldı, midesi bu sıcaklıkla beraber rahatladı.

Boğazını temizledikten sonra, "Teşekkürler," dedi. Kyron'a kısa bir bakış attıktan sonra gözlerini tekrar dumanı tüten çayına odakladı.

Onu tam olarak görmese de, Kyron'un tek kaşını kaldırdığını anlıyordu. "Teşekkür mü?" diye sordu boğuk bir sesle Kyron. "Neden teşekkür ediyorsun?"

"Çay için."

"Bunun için teşekkür etmene gerek yok," dedi ve elini umursamazsa salladı.

Alina başını onaylarcasına salladı. "Pekâlâ."

"Alina."

Alina, Alma'nın güzel sesiyle beraber duraksadı ve başını hızla ona çevirdi. Ona soru sorar gözlerle baktı.

"Nasıl hissediyorsun?"

Alma'nın bunu gerçekten de merak eder gibi bir hali vardı ve bu da Alina'nın çoktandır işitmediği bir soru, hissetmediği bir duyguydu. Nasıl hissediyorsun? Gerçekten, nasıl hissediyordu?

"Bilmiyorum," diye cevapladı umursamaz gibi görünmeye çalışarak. Başını iki yana eğdi. "Sadece biraz yorgun ve..."

"Hapishanede gibi mi?" diye Alina'nın cümlesini tamamladı Maris.

Alina, Maris'e garip garip bakarken, bunun doğru olduğunu anladı. Evet, hapishanede gibi hissediyordu ama bunu dillendirmeye niyeti yoktu. "Hayır," dedi net bir sesle.

Ama Maris, kararlı duruşundan ödün vermedi. "Burada özgür değilsin."

Kyron'un nefes alış verişleri hızlandığında, Lissa masanın altından onun elini sıktı.

"Hiçbir zaman özgür olmadım," diye yanıtladı onu Alina.

"Neden?" diye merakla sordu Alma. "Saraydayken her şeye sahiptin. Güzel elbiseler, pahalı mücevherler, ayağına kadar getirilen yemekler, aile ve daha nicesi..."

"Evet, ancak tek başıma Cornia'nın dışına bile çıkamazdım. Bir prenses için bunun tehlikeli olduğunu söylerlerdi hep. Tek başıma gezdiğimde ise Lordenda Sarayı'nın çevresindeki çarşılarda gezerdim. Eğer daha uzak yerlere gideceksem kardeşlerimle, daha da uzak bir yere gideceksem muhafızlarımla giderdim." Alina iç çekti. "Yani hiçbir zaman tam anlamıyla özgür olmadım. Mal ve mülk, özgürlüğü sağlamıyor."

"Benim bahsettiğim çok daha farklı bir şey," dedi Maris. "Burada zorla tutuluyorsun. Yanılıyor muyum?"

"Hayır, zorla tutulmuyorum. En azından şu anda..." Alina, Maris'in amacını anlayamıyordu. Aklı sıra onu kışkırtıp Kyron'a düşman mı etmek istiyordu, yoksa gerçekten onun iyiliğini düşünüp eve gitmesini sağlamayı mı istiyordu? Artık hiçbir şeyden emin olamıyordu. Daha fazla zorlamamasını ve Kyron ile kavga etmemesini sağlamak adına, "Annem," dedi. "Biliyorsun ki annem öldü. Vivian Kurtları tarafından. Onlardan intikam almak için burada duruyorum. Kyron bana yardım edecek."

"Ben de," dedi Lissa.

"Öyleyse ben de varım," dedi Alma.

Alina, bu şeyin üzerine gülümsedi.

Maris hâlâ ciddi halini koruyordu. "Viviana'nın kurtlarını çok hafife alıyorsunuz," dedi. Bu da Alina'nın kalbini tekletti. "Onları yalnızca üç-dört Lordenda kurdu olarak yenebileceğinizi mi sanıyorsunuz?"

Şafağın AnısıWhere stories live. Discover now