14. Bölüm • Zorluk

6 0 0
                                    

Bölüm Şarkısı - Said The Sky - Show & Tell (feat. Claire Ridgely)


14. Bölüm : ''Zorluk''


Gözlerimi karanlık karşılarken nerede olduğumu hatırlamaya çalıştım. Bu sahnenin tanıdıklığı midemi bulandırıyordu. Ağzımdaki oksijen cihazının uzantısı çıkarıp doğrulmaya çalıştım. ''Deneme bile.'' Kalp atışlarım hızlanırken kolumdaki iğneye uzanan elim durdu. Ayağa kalktığı ana kadar sesini tanıyamamıştım. Babam kısa bir bakış atıp odadan çıktığında bulanık anılar dışında boştum. Ne olmuştu böyle?

Işık açıldığında gözlerimi kapattım. Rahatsız oluyordum. ''Uyandı mı görmek istiyorum onu?'' Kapının önüne baktığımda Mete doktoru kenara itmeye çalışıyordu. ''Zaten iki kişi var muayene sırasında alamam.'' Doktor kapıyı kapattığında burnumdaki sızlamaya kafam da eşlik ediyordu. ''Uyanmışsın.'' Kafamı sallarken başımdaki korkunç ağrıyla inledim. ''Beni duyuyorsun değil mi?'' Belli belirsiz kafamı salladım. Başımdaki Ağrı çok fenaydı. ''İsmini söyleyebilir misin bana?'' Yutkundum. ''Al-Alya.''

''Çok güzel. Bana en son neler olduğunu anlatabilir misin?'' Gözlerimi kapatıp hatırlamaya çalıştım. Birkaç silik görüntüden başka bir şey yoktu. ''Hatırlayamıyorum.'' Zorlukla ağzımdan çıkan kelimeden sonra doktora bakmayı bırakıp babama ve dayıma baktım. Babam başımda dikilmiş şüpheyle bana bakıyordu. Dayıma kısa bir bakış attım. Yüzünde geniş bir endişe vardı. ''Her şeyi biliyor da ne olduğunu nasıl hatırlamıyor?'' Babama baktım. Sinirliydi.

''Oğuz bey aslına bakarsanız başına ne geldiğini bilmiyoruz. Kafatasında çatlak var. Ağır bir darbe almış. Kazadan sonra hasta psikolojik olarak hatırlamak istemediğinden o anları çöpe atıyor diyebiliriz.'' Gözlerimi kapatıp bir şeyler hatırlamaya çalıştım ama içime kötü bir his yerleşiyor çabalarım işe yaramıyordu. ''Şimdilik bir sıkıntı görmüyorum. Bir kaç saat önce dediğim gibi çatlak çok ufak. Cerrahi bir müdaheleye gerek yok. 5-6 aya kaynayacaktır. Hastayı yalnız bırakmamaya çalışın. Geçmiş olsun.''

Doktor çıktıktan sonra babam bana tuhaf bir şekilde bakmaya başladı. Yastağın üzerine dökülmüş saçlarıma gitti eli. Ne yaptığını anlamak için kafamı hafifçe çevirdim. Saçlarımı okşuyordu. Saniyeler süren bu an bana huzur verirken mutlu olduğumu hissediyordum. ''Ben sigara içmeye çıkıyorum Engin. Şu soytarı tiplileri odaya alma.'' Soytarılar derken kimi kastettiğini anlayamasam da arkadaşlarıma söylediğini tahmin edebiliyordum.

Babam kapıyı kapatırken gözlerim dayıma kaydı. Gözlerinin altındaki belirgin kırmızılıktan uykusu olduğu anlaşılıyordu. Belki de ağlamıştı. Bilemiyordum. Kapı açıldığında her şey çok hızlı gelişmişti. İçeriye önce Bennu sonra Mete, Alptuğ ve Çağlar onların arkasından Ece girmişti. ''Çok özür dilerim.'' Ece elimi tutarken ağlıyordu. Bennu'nun da ondan farklı bir yanı yoktu. ''Ben gelene kadar çıkmayın odadan. Kahve alacağım isteyen var mı?'' Dayım ayaklanırken kimse cevap vermemişti. ''Özür dilerim.'' Bu sefer konuşan Mete'ydi. Neden özür dilediklerini anlayamıyordum. ''Neden özür diliyorsunuz?''

''Olanlar için.'' Konuşan bu sefer Ece'ydi. ''Bana ne oldu?'' Aklımı kurcalayan asıl soru buydu. Neden bu haldeydin? ''Sen, sen hatırlamıyor musun?'' Kenarda bekleyen Alptuğ'a ilişti gözlerim. O an kapının kenarında dikilen bir bedende durdu gözlerim. Artuk'un gözlerine bakınca vücudumun geneline yayılan bir huzursuzluk vardı. ''Yarış'a gitmiştik. Hatırlıyorsun değil mi?'' Kaşlarımı çattım. Yüksek müzik, kalabalık, birbirinden lüks arabalar... Görüntüler yavaş yavaş beynimde yer edinirken burnum hafif hafif sızlıyordu. Biraz daha zorlasam hatırlayacak gibiydim.

Neden - SonuçWhere stories live. Discover now