Bölüm 23

12.4K 1.2K 151
                                    

Çok geciktim biliyorum ama inanın kafam hiç rahat değildi istesem de yazamıyordum bunun için üzgünüm. Ameliyatımı soran canlar henüz olmadım.Boynum da iyi huylu bir tümör varmış ama biraz riskli bir yerde olduğu için bir kaç doktora görünmek istiyorum. 

Sabrınız için hepinize teşekkür ederim.

Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar :)

***

Bir hayli ilginç bir yemekti.

Nispeten evimin bulunduğu sokaktan beş blok aşağıya kadar eşit sayılabilecek kocaman salon tıklım tıklım doluydu. Yemek yiyen insanların uğultusu tatlı bir sohbet havasında hafif kahkahalarla devam ediyordu. Her masa nereden baksanız en az yirmi kişilikti ama benim oturduğum masa da sadece Archer'ın ailesi vardı. Diğerlerinden en uzak köşede dört basamak yükseklikteki bir platformun üzerindeydi.

Bunu beni rahat ettirmek için planlanladıklarından şüpheleniyordum çünkü bir anda bu kadar kalabalığa girmek ve insanların neredeyse hepsinin gözünün üzerimde olması beni kısa süreli bir histeri krizine sokmak için yeterdi de artardı.

Gelecekten gelen kız... Evet, tuhaf bakışların ardı arkası yakın zamanda kesilecek gibi görünmüyordu.

Archer beni ailesiyle tanıştırmak için eve getirmesinin üzerinden pek de çok zaman geçmemişti. Onları görene kadar yaşadığım gerginliğin haddi hesabı yoktu ama bu gerginlik ilk saniyede üzerimden buz gibi akıp gitmişti. Manolia'yı görür görmez...

Ah, harika bir kızdı ve Archer'ın ikizi olmasına kıyasla uzaktan yakından bir benzerlikleri yoktu. Archer'ın esmerliğine inat Lia, ona böyle seslenmemi istemişti, ışıl ışıl bembeyaz sağlıklı bir ten rengine sahipti. Upuzun platin sarısı saçları belinden aşağı zarif kıvrımlar şelalesi gibi süzülüyordu, sanki her bir teli onun etrafında olmaktan doyasıya mutluymuş gibi en ufak hava akımında neşeyle uçuşuyordu. Benden sadece bir iki santim uzundu ve neredeyse aynı kilodaydık ama o kadar zarif ve ince havası vardı ki onun yanında yüz yıl daha geçse kendimi sopa yutmuş gibi hissedecektim.

Ailedeki çocuklardan tek yeşil gözlü olanıydı, gözleri etrafına mesafeli baksa da onun sevdiği insanlara karşı ne kadar candan olduğunu bu tanıdığım kısacık zamanda bile söyleyebilirdim. Bu konuda annesi ve teyzesine çekmişti.

Gelecekten gelen annesi ve teyzesi!

O kadar doğal bir uyumla buraya bağlanmışlardı ki sanki hiç gelecekte varlıklarını sürdürmemiş, asla öyle bir teknolojiyle baş başa kalmamış, alışmaları gereken herhangi başka bir dünyaya birden bire gözlerini açmamış gibiydiler.

Çok çabuk benimsemişlerdi.

Yan gözle masanın başında oturan Alex ve Zake'e baktım. Bu kadınların buraya bu kadar çabuk uyum sağlamasında bu iki kardeşin çok büyük payının olduğunu düşünüyordum. O kadar birbirlerine benziyorlardı ki aralarında birkaç yaş olduğunu bilmesem ikiz olduklarını düşünürdüm. Aynı göz rengi, aynı saçlar, aynı yakışıklı sert yüz hatları, aynı fizik... Saçları bile aynı yerden ağarmaya başlamıştı. Tatlı bir beyazlık şakaklarından enselerine doğru seyrelerek devam ediyordu.

Sadece Zake daha esprili ve rahat bir adamdı. Sanki dünya da hiçbir şey onu üzecek kadar ciddi bir önem taşımıyormuş gibi etrafa hep gülücükler saçıyordu. Oldukça neşeliydi. Onu geleceğe götürecek olsam hiç kimse yirmilerinin ortasında iki tane erkek evladı olduğuna inanmazdı.

Ailede yaşıma en yakın olan Zake'nin küçük oğlu Duncan babasının bu neşesinden nasibini fazlasıyla almıştı. Benden yalnızca bir yaş büyük olan oğlan o kadar muzip bir yakışıklılığa sahipti ki benim zamanımda tek bir gülüşüyle elde edemeyeceği hiçbir kadın yoktu. Hoş bu zaman da da yakışıklı tipiyle ilgili herhangi bir sıkıntı yaşıyor gibi görünmüyordu.

Geçmişten GelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin