26.Bölüm ❄ Tuhaf Yaşlı Kadın

Start from the beginning
                                    

Burayı neden sürekli Soğuk Orman ile kıyasladığını bilmiyordu ama bildiği tek şey, başkentindeki Soğuk Orman'a gittiğinde annesinin azarlamasını bile özlemişti. Annesini özlemişti.

Şu anda kaçabilir miydi? Belki. Ama yine de emin değildi, dört kurt vardı ve onun kokusunu rahatça alabilirlerdi. Burada tek insan olduğuna da emindi. Ama yine de kaçmak istemiyordu. Annesinin intikamını alacaklardı.

Gözlerini ileriye diktiğinde, bu karanlık yerdeki tek belirsiz, cılız ve buğulu ışığı görünce kalbi tekledi ve nefes alış verişleri hızlandı. Dudakları aralanırken gözlerini kısıp daha dikkatlice baktı.

Görünüşe göre buradaki tek insan olduğu konusunda yanılmıştı.

Ahşaptan yapılmış eski bir kulübe vardı. Kulübenin kapısı açıktı ve odanın dibinde bir şöminenin yandığı bariz görülebiliyordu. Kulübenin kısa merdivenin sahanlığında durmuş, elinde baston olan bir yaşlı kadın, bastonunu ileriye geriye yavaşça savuruyor, sanki orada biri olup olmadığını anlamaya çalışıyordu.

Alina, kulübeye doğru yaklaştı. Bu ürkünç ormanın ortasındaki kulübe onu biraz korkutsa da, savunmasız bir yaşlı kadının ona ne yapabileceği söz konusuydu. Ona bir şey yapamazdı, korkmuyordu.

Alina biraz yaklaştığında, kadının kör olduğunu gördü. Gözkapakları birbiriyle bitişikti; kısa boyluydu ama çok kilolu bir kadın değildi, zayıf da sayılmazdı. Yırtık, eski, kahverengi elbisesi, sahanlığın ahşabına kadar uzanıyordu. Buruşuk tenindeki kırışıklıklar, beyaz yüzüne vuran ay ışığı sayesinde gölgeleniyor, daha fazla belli oluyordu. Grimsi beyaz saçlarını tepeden ufak bir topuz haline getirmişti. Neredeyse görünmeyen seyrek kaşlarının çatılışına ve yüzünün aldığı ifadeye bakılırsa bir şeylerden endişelendiği belli oluyordu.

Alina, yaşlı kadının tam karşısında durduğunda, yaşlı kadın tahta bastonuyla onu inceledi. "Kim var orada?" dedi yaşlılığını belli eden titrek sesiyle.

Alina boğazını temizledi. "Size zarar vermem, madam."

Yaşlı kadın kaşlarını daha çok çattı. "Yaklaş, yaklaş," derken eliyle işaret verdi.

Alina tereddütle yaklaştı. Kadın, bastonunu sağ kolunun arasına sıkıştırdıktan sonra kıza doğru yaklaştı. Elleriyle kızı inceledi. Bedenini, yüzünü.

Alina bu dokunuşlardan rahatsız olsa da belli etmedi. Yalnızca, "Ne yapıyorsunuz?" diye sormakla yetindi. Geri çekilmeye çalıştı ancak kadının ellerinden beklenmeyen kuvvet, onu yerine çiviledi.

Yaşlı kadın, Alina'nın kokusunu içine çekti. "Kurt kokusu..." dedi. "Sen bir insansın ama üzerine kurt kokusu sinmiş."

Alina, bu kadının bunları nasıl bildiğini anlamadı. Yoksa o da onlardan biri miydi? Şaşkınlık içinde, "Siz..." derken sesi kısık çıktı. "Yoksa..."

Yaşlı kadın onun sözünü böldü: "Bir kurttan mı kaçtın? Bu gece dolunay var. Bu ormanda ne işin var?"

Alina ne diyeceğini bilmiyordu. "Ben yalnızca..."

Kadın yine Alina'nın konuşmasına müsaade etmedi, onu omuzlarından tuttu ve hoyratça çekti. "Kızım, gel. İçeriye gel de seninle biraz konuşalım."

"Ne?"

Yaşlı kadın etrafı kokladı. "Burada kurtlar var. Kokusunu alabiliyorum."

"Ama..."

"Gel, kızım. Sana biraz yemek ve sıcak ortam sunayım. Sen de bana neler olduğunu anlatırsın."

Alina'nın içini tereddüt ve ürperti doldurdu. Kemerindeki, Kyron'un verdiği hançeri yokladı. Ama görünüşe bakılırsa yaşlı kadın da onlar gibiydi ve bir hançerin, kurt insana karşı şansı yoktu. Yine de...

Şafağın AnısıWhere stories live. Discover now