" Bu konuyu haftaya tartışacağız. " dediğini duydum ben dışarı çıkmadan önce. Elimden geldiğince hızlı bir şekilde asansöre doğru koşmaya başladım ama biraz sonra biri kolumu yakaladı. Döndüğümde Ethan olduğunu gördüm.

" Bırak beni! " dedim neredeyse yalvararak. Birazdan ağlayacaktım ve beni o şekilde görmesini istemiyordum. Ama o bileğimi daha da sıkı tuttu.

" Anlaşma yapmıştık. Gidemezsin. " dedi sert bir ses tonunda. Başımı öne eğdim. Belki bana daha fazla sinirlenmezse bir ceza almadan kurtulabilirdim.

" O zaman bunlardan haberim yoktu. " dedim. Bileğimi bırakıp ellerini omzuma koydu, irkildim. Arkaya kaçmak istesem de tutuşu çok güçlüydü. Eğilip bana baktı. Böyle bakması gerçekten beni mucizevi bir şekilde sakinleştiriyordu.

" İçeride bir ara gerçekten iyi gidiyordun. Sonra ne oldu? " diye sordu, sanırım o anda hissettiğim kadar kötü görünüyordum. "Claire?" Tek kaşını kaldırmış cevap bekliyordu.

" Bilmiyorum. " dedim başımı sallayarak. Kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. " İyi hissetmiyorum. Gitmeme izin verir misin? "

" Seni bırakırsam, Claire, nereye gideceksin? " diye sordu, sorusu oldukça mantıklıydı nereye gideceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. "Bak, seni diğerleriyle tanıştırayım bu kadar korkacak bir şeyleri olmadığını göreceksin." dedi, korktuğumu benden önce fark etmişti. Ama korktuğum şeyin ne olduğunu anlamıyordum. Sadece tüm vücudum buradan uzaklaşmamı söylüyor gibiydi. Gidecek bir yer bulamadığım için Ethan'ın teklifini başımı sallayarak kabul ettim. Kapının önünde Teresa başka bir çocukla konuşuyordu. Ethan onlara seslenince bize doğru döndüler. Teresa yüzüne soğuk bir gülümseme yerleştirdi sanki başka biri onu gülümsemesi için zorluyordu.

" Daha önce kişisel olarak hiç tanışmamıştık. Ben Teresa, bu da Tom. "dedi beni baştan aşağı süzerken. Kollarımla kendimi kapatmaya çalıştım.

" Bence daha önce tanışmamamızda benim bir iki saat öncesine kadar baygın yatıyor olduğum gerçeği oldukça etkili. " dedim, kızın konuşmasına sinir olmuştum, güzel olabilirdi, tamam kabul ediyorum gerçekten çok güzeldi, ama yine de yapmacık ve sinir bozucu bir izlenim yaratıyordu. Tom sadece gülümsemekle yetindi. Teresa hafifçe Tom'un koluna dokunduktan sonra tekrar konuşmaya başladı. " Ethan, bizim gitmemiz gerekiyor. " dedi. Ethan başını salladı.

" Benden nefret ettiler. " dedim korkuyla. " Kö-kötü bir fikir olduğunu biliyordum. Ethan çok ama çok özür dilerim. "

" Claire benden özür dileyecek bir şeyin yok." dedi parmakları boynuma değerken. "Senden nefret etmediler Tom fazla konuşmaz zaten. " dedi Ethan irkildiğimi fark edip elini benden çekerken.

" Peki ya Teresa? "

" O çoğu insana karşı böyledir, özellikle de kızlara. " dedi Ethan. Gerçekten çok rahatlatıcı olmuştu, Teresa'nın nefreti sadece bana karşı değildi demek ki. Kız genel olarak herkesten nefret ediyordu.

" Beni odama geri götürür müsün? Kapıyı kendi başıma açabileceğimi sanmıyorum. " Dedim

" Olur. " dedi Ethan " Ya da sana biraz etrafı gösteririm böylece sen de biraz rahatlarsın. Uyandığından beri dışarı çıkmaya çalışıyorsun. " Dedi gülümseyerek. Onun gülümsemesi Tom'unki kadar basit ya da Teresa'nınki kadar yapmacık değildi, onunki içten geliyordu.

" Tamam. " dedim düşünmeden. İçimden kabul etmek gelmişti, neden bilmiyordum, belki de onun da dediği gibi dışarı çıkmaya ihtiyacım vardı.

" Hadi o zaman, prenses. " dedi kolunu omzuma atarken. Bir saniye prenses mi? Bundan hoşlanmamıştım. Uzun bir süre, asansöre kadar ve sonrasında da inene kadar kolunu omzumdan çekmedi. Rahatsız olmuştum ama bir şey söyleyememiştim. Asansörden inip büyük bir lobiye çıktık. Ethan, durmadı kapıya doğru ilerlemeye devam ediyordu. Adımları uzun ve hızlıydı ona yetişmek için neredeyse koşmam gerekiyordu. Dışarı çıktığımızda hava güneşliydi. Güneş o kadar parlıyordu ki gözlerimi açık tutamıyordum. Bir anda yürümeyi bırakıp neşeli bir tavırla bana doğru döndü. Arkamdaki bir şeye bakıyor gibiydi, neye baktığını anlamaya çalışırken omuzlarımdan tutup beni de döndürdü.

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now