Derin nefes alıp sakinleşmeyi denedim.
Duşa kabin mi yoksa Küvet mi
Küvetin kenarındaki sabunlar gözüme takılınca tercihimi yapmıştım bile
Bol köpüklü bir duş.!

Soyunup sıcak su doldurduğum küvete girince rahatladığımı hissetmiştim.
Saçımı yıkadıktan sonra gülümseyerek kokulu sabunları suya dökmeye başladım.

Köpüklerle ne kadar zamandır kendimi kaptırıp oynadığımın farkında bile değildim.
Gülümseyerek yanaklarıma ve  omuzlarıma koyduğum köpüklere bir yenisini ekliyordum.
Derin nefes alıp kokuyu içime çekiyordum.
Tanrım Min bu işi biliyormuş.
Kokuları bile mükemmel.
Kapının açılması ile sesli bir şekilde sıçranıştım küvette.
Çocuk ahıra dalıyor sanki gerçi hata bende kapıyı kilitlememiştim ki

"Min sırtımı yıkar mısın?"

Uzun süre ses gelmemişti arkamı dönecekken sırtımda hissettiğim eller ile geldiğini anlamıştım.
Kaçar diye bekliyordum
Elleriyle ağır yavaşlıkta masaj yapması beni rahatlatmıştı.

"Ihmm.. Min böyle masaj yaptığını bilmiyordum. "

Masajın rahatlatıcı etkisiyle inlemiştim.

"Neden konuşmuyorsun"
Arkamı döndüğümde karşılaştığım yüz kesinlikle Min'i ait değildi.

Park Chanyeol bana arzu dolu gözler ile bakarken ben hayatımın şokunu yaşıyordum.
Vücudumda dolanan beni rahatlatan eller ona aitti.

"B-ben siz olduğunuzun farkında değilim Bay Park üzgünüm"

Vücudumu ileri doğru çekecekken belime dolanan eller ile durdum.
Nefesini boynumda hissetmem ile kalbim hızını arttırarak atmaya başlamıştı.

"Bitirmeme izin ver seni rahatlatmak isterim."

Kulağım'a fısıltılı şekilde konuşmasıyla ben kafamı olumlu anlamda sallamakla yetinmiştim.
Gözlerimi kapatarak ellerini tekrar vücudumda hissederken titremeden edemedim.
Sırtım istemsiz bir şekilde öldürücü yavaşlıkta masaj yapan eller ile dikleşti.
Tanrım şu an sertleşmeye başlamıştım bile.

Kısa bir süre sonra nefesini tekrar ensemde hissederken bu sefer kondurduğu öpücük ile afallamıştım.
Ben öldümde cennettemiydim böyle.
Elleri karnıma doğru yol alırken ben başımı daha da geriye iterek omuzuna yaslanmıştım.
Gözlerimi açmaya korkuyordum.
Rüya olmasından
Elleri göğüsüme doğru çıkarken ben derin nefes alıyordum.
Bir süre karnımda ve göğsümde oyalanan ellerinin göğüs ucuma değmesi ile inlemiştim.
Öpücüğünü bu sefer boynumda hissederken başımı daha da geriye ittim.
Nefesini kulaklarımda hissedince gözlerimi açmam gerektiğini anladım.

"Yemek hazır fazla oyalanmadan bize katıl Soo seni bekliyoruz."

Ellerini çekmesi ile sıcaklığın dağılıp yerini soğukluğa bırakması ile ürperdim.

Tanrım az önce neler olmuştu öyle.
Ayılmaya başlayınca her şeyi daha iyi idrak eder oldum.
Az önce biz ne yapmıştık öyle.
Oyalanmadan çıkacakken bir şeyin daha farkına vardım.
Ben sertleşmiştim.
Lanet.

Merdivenlerden söylenerek iniyordum.
Bu gece Chanyeol üzerime atlamaz ise bir daha olmazdı.
Min'in bana giymem için bıraktığı 'kıyafet' kısa bir tişörttü.

Kalçalarım açılırken ellerim ile kapama çabasına girmeyi bir süre sonra bıraktım.
İç çamaşırım vardı en azından
Ben şimdi nasıl içeri gireceğim onu düşünüyordum.

Uzun masaya donatılan yemekleri görünce acıktığımı hissetmiştim.
Masanın başına oturan Chanyeol'a bakışlarım kayınca onun bakışlarının bacaklarımda olmasıyla gerilmiştim.
Tişörtü ellerim ile aşağıya çekiştirme çalışsamda pek bir sonuç elde etmiyordum. 
Akşam yatmadan önce Min'i kıstırmayı aklıma not ederek konuşmaya başladım.

Mr. Park ||| ChanSoo Texting |||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin