2

7 0 0
                                    

Geçmek bilmeyen derslerin sonu gelmişti. Fazlasıyla heyecan kesinlikle bana göre değildi. Sürekli tuhaf tuhaf davranıyordum ve Kaitlyn sürekli ne olduğunu soruyordu. Ama benim verebilecek doğru bir cevabım yoktu.
Okuluma pekte uzak olmayan Starbucks'a doğru yürümeye devam ettim. Her bir adımım nefesimin daralmasına neden oluyordu. İlk kez bir erkekle çıkmıyordum, neydi bu heyecanım?
Kapının önüne geldiğimde Michael'ın yanında bir erkek daha vardı. Çocuğun yüzü o kadar çok tanıdıktı ki.
"Hey, Michael."
"Selam, Lena. Şey bugün bir yerlere gidemicez. Ama istersen garaja gelebilirsin. Çocuklarla prova yapmamız gerek." Yanındaki çocuk sürekli sırıtıyordu.
"Çocuklar?" diye sordum.
"Müzik grubumuz." demek müzik grupları vardı. Bu çocuğun her özelliği ona bu kadar çok tapmam için yeni bir bahane oluyordu.
"Bu arada tanıştırayım, bu Calum. Gruptan ve en yakın dostum." Pekala çocuğun acilen sırıtmayı kesmesi lazımdı.
"Merhaba Calum, ben Lena. Sormadan yapamıcam, seni tanıyor muyum?"
Calum'un sırıtması genişledi,
"Bu sabah çarptığın koca burun delikli çocuk."
Rezil olmanın verdiği utançlıkla kafamı yere eğdim.
"Kimin evine gidiyoruz?" dedim.
"Benim." dedi Calum. Çok fazla sırıtıyordu. Sinir bozucu.

Calum'un evi sade ama hoştu. 2 katlı bir villaydı. Arka bahçelerindeki kullanılmayan garaj ise kesinlikle müzik grupları için mükemmel bir alandı.
Diğerleriyle de tanışmıştım. Luke ve Ashton.
Prova için hazılanıyorlardı.
Şarkı başladığında Michael'dan gözümü alamıyordum. Zaten göz gözeydik. Ama üzerimde bir çift göz daha hissediyordum. Kafamı sola çevirdiğimde Calum'la göz göze geldim. Ve o ritimi bozdu. Çocuklar isyan edercesine söylendi.
"Calum, dostum napıyorsun? Çok iyi gidiyorduk."
"Özür dilerim çocuklar. Pena kaydı."
Ashton hafifçe bateriyi çalmaya başlayınca ardından Luke'ta sözleri yavaşça mırıldanmaya başladı. Michael'la hala bakışıyorduk.
Luke bir anda sözleri söylemeyi bırakıp konuştu.
"Çocuklar bugünlük bu kadar. Hava kararıyor ve annem hava kararmadan önce evde olmam gerektiğini söyledi."
"Pekala Liz'i kızdırmak istemeyiz." dedi Michael gülerek.
"Kes sesini."
Ashton araya girerek "Çocuklar benimde gitmem gerek. Ödevlerim var."
"Sen ne yapacaksın Lena?" dedi Calum bana dönerek.
"Hiç bilmiyorum."
"İstersen bizde film izleyebilirsin."
Michael'a baktığımda "Ben de burdayım Lena. İstersen kalabilirsin." dedi. Michael'dan bu kadar erken ayrılmak istemiyordum. Ve ben de kabul ettim.
Evin içine geçtiğimizde iki tane koltuk vardı. Ben de birine oturdum.
"Pekala eğer Calum'un yanmış mısırlarını yemek istemiyorsak, mısır yapıp geliyorum." dedi Michael gülerek.
"Aslında ben de yapabilirdim." dedim sessizce.
Calum beni susturdu ve "Sen bugüne özel konuğumuzsun." diyerek yanıma oturdu.
Calum filmi başlatırken Michael ışıkları kapatıp elinde iki tane mısır dolu kaseyle geldi. Calum'un benim yanıma oturduğunu görünce Calum'un gözlerinin içine sinirli bir şekilde baktı ve yandaki koltuğa oturdu.
Film romantik filmlerdendi, arada sevişme sahneleri çıkıncı koltuğa gömülüyordum ve Calum'un bıyık altından güldüğünü anlıyordum. Bu da daha çok utanmama sebep oluyordu.
Filmin ortasındayken Calum elini omzuma attı. Michael bize baktı ve hemen ayağa kalktı. "Lena ben seni evine bırakayım." dedi soluyarak.
"Daha filmin ortasındaydık dostum. Bu kadar erkenden nereye?" Calum'un yüzü asılmıştı.
"Lena, gidiyoruz." dedi net bir ses.
Ne olduğunu anlayamadan "Olur." diye mırıldandım ve Calum bizimle kapıya kadar eşlik etti.
"Lena eğer biraz daha vakit geçirmek istersen burdayım." dedi göz kırparak. Ben de başımı sallarken Michael göz devirmişti. Ne diyeceğimi bilmiyordum.
Benim evimi tarif etmem dışında sessiz bir araba yolculuğu olmuştu.
Evimin önüne vardığımızda inmedim.
"Calum'u neden bu kadar sorun ettiğini anlamadım, Michael."
"Calum'un sana bu kadar yakın olması hoşuma gitmedi."
"Yakın arkadaşsınız sanıyordum."
"Öyleyiz."
"O zaman Calum'la yakın olmamda bir sorun olmaz?"
"Eğer bu kadar çok yakın olmak istiyorsan altına girerek başlayabilirsin, Lena." dedi gözlerimin içine bakarak. O yeşilleri ilk defa çekici gelmemişti. İlk defa gözlerine baktığımda yeşilin tonlarını saymamıştım. Ardından üzerime eğildi ve kapıyı açtı. Bense dona kalmıştım. Kafamı öne çevirdim ve sessizce konuştum, "Sen iğrenç birisin Michael Clifford." Arabadan indim ve evin kapısına doğru yürüdüm. Gözyaşlarımı ben tutmadan teker teker düşüyordu. Arkam dönüktü, ağladığımı göremezdi. Zaten indiğim gibi araba jet hızıyla gitmişti.
Odama vardığımda kendimi yatağa attım.
Bugün hiç hayal ettiğim gibi geçmemişti. Michael Clifford tam bir piçti. Müşterilere karşı zorunlu olarak güler yüzlü ama gerçek hayatta tam bir piç. Ona olan ilgim tek bir cümlesiyle o kadar hızlı sönmüştü ki. Belki de hayatta bana verilen sayılı vaktimi Michael gibi bir sik kafalıya harcamak yerine bana nazik davranan Calum'la vakit geçirmeliydim.

piç michaelı seviyorum açsmdödmrlş

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Aug 11, 2017 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Starbucks | CliffordWhere stories live. Discover now