Bölüm 2*Havaya bak!

63 9 2
                                    

Medyada Berke ve Mercan'ın kardeşleri. Henüz bahsetmediģim iki kardeşleri daha var :)

^^^^^

"Hayır." dedim net bir sesle. Hiç uğraşamazdım bu aralar, zaten babam yasak üstüne yasak koyarken bide bir kişi daha hiiç mi hiç kaldıramazdım.

"Mercan gel biraz konuşalım." dedi abim. O ne zaman böyle derse benim düşüncem anında yok olurdu çünkü hayatımda beni en doğru noktalardan vuran kişi müstakbel kardeşlerimdi.

"Neden?" diye sordum bu sefer de. Abim Mete her zamanki gibi beni anlamıştı ve konuşmaya başladı.

"Berke'yi biliyorsun zaten. Aynı zamanda kardeşlerini de. Bu yaz olan otel açılışında uzun bir süre konuşmuştunuz hepiniz. Ama aileleri şirketi yurt dışına taşıyorlar. Bir süre bizim villada kalıcaklar ve o sürede de üçe üç olduğumuz için sen ben Merve onlar ile ilgileneceğiz."

Nefesimi bıkkınlıkla dışarı üfledim "uff!"

"Ha bu arada" dedi abim. Bakışlarımı ona çevirdim. "Babam 'eğer doğru ve güzel bir şekilde ilgilenirseniz yasaklarda bazı değişiklikler yapılabir' dedi. Yani farkındasın ya. Yasaklar falan var. Bu şekilde kurtulabilirsin."

Gözlerim dolar gibi parlarken sevincim gözle görülebilecek kadar büyüktü. Yasaklarda değişik çoğunun kalkması demekti ve benimde aylardır beklediğim şey buydu.

"Tamam." dedim daha fazla düşünmeden. Abim memnun birkaç mırıltı çıkardı. "Çok güzel. O zaman herkes kendi misafirinin bavuluna yardımcı olsun ve odasına geçsin. Mercan ile Berke, Benimle Beril ve Merve ile de Burcu kalıcak. "

Hemen kabul ederek odama doğru ilerledim. Berke'lerin ailesini az çok tanıyordum. O kız kardeşi olan Burcu da ayrı meseleydi. Melek görünümlü şeytan değil; tam tersine şeytan görünümlü melek idi. Nasıl oluyor demeyin, ilk tanıştığı kızlara bi laf sokar bi diss atar bi aşağılardı ki. Ama eğer alışmışsa da ona tam tersine yardımcı olur korur, kollar, savunurdu. Güzel bir yabancı dili vardı. İngilizce konuşur, biz anlamayarak ona bakınca çevirme gereği duymadan odadan giderdi ve bunu çok kullanırdı. "Bunu niye yaptın" dediğimizde "söyledim ya" der kurtulurdu. Kafası rahat kızın. Beril ise Burcu'nun ablası Berke'nin 'mini ajan'ıydı. Ajan demesinin sebebi ise sürekli onun yaptıklarını Burcu'ya anlatması birlikte onun dedikodusunu yapmalarıydı. Ama nedense Berke ile aralarında bir soğukluk vardı. Daha doğrusu Beril öyle davranıyordu. Zaten bana da bildiklerimi o anlattı. İstemsizce güldüm.

Sonunda odama geldiğimizde yatağım ile arasında sadece bir tane şifonyer olan bir yatak üstüne bide extra bir dolap gördüm. Normal karşılayıp yatağa uzandım.

"Ben uyuyorum."

"İyi ben de uyurum o zaman" diyip o da yatağına yattı. Yakışıklı çocuktu. Genellikle gülümserdi. Kızlarla çok fazla ilgilenmezdi. Tani en azından benim bildiğim kadarıyla. En çok ilgilendiği kardeşleri Burcu ve Beril'di. Ha birde Şu an eğitimi için burada olmayan bir kız kardeşi daha vardı. Aslında benim de bir kardeşim daha vardı. Ama kız kardeşlerini çok severdi. Beril daha olgundu, ama Burcu'da çok farklı değildi. Sadece "dolu dolu yaşa" der ve öyle yaşardı. Yabancı dili sayesinde okulunda kendine bir ün oluşturmuştu. Bahar ise... Henüz onu tanımıyordum. Gözlerimi kapattım ve kendimi yumuşak yatağımda uykunun kollarına bıraktım.

***

"Hadi uyan abla. Hadii." Uflaya puflaya gözlerimi araladım. Merve yatağın tepesine oturmuş, her zamanki gibi beni sıkılmış bir şekilde uyandırmaya çalışıyordu. Genellikle beni Mete -abim- değil o uyandırırdı çünkü abim direkt uyandırırdı. Yani bi 'Uyan kardeşim. Hadi bir şey yapalım' falan yok. Direkt sürahiyi yatağa dökerdi. Sonrada ben ağıt yakardım bu yüzden annem Nevin Sultan Merve'yi yollardı.

"Tamam. Uyandım." deyip yerimde biraz doğruldum. Berke'nin uyuduğu tarafa baktığımda onu göremedim. "Berke nereye gitti?" diye sordum. "Beril'le dışarı gittiler. Birşeyler alacaklarmış." "Burcu?" diye sordum.

"Abla Burcu'yu bırakmadım ben. Zaten o da gitmeye çok hevesli değildi. Bir olduk, ikna ettik. Monopoly oynayacağız. Gel hadi." diyerek odadan çıktı o da. Monopoly'yi severdim. Oyun namına ne varsa severdim. Ben oyunu severdim. Yüzümü yıkadım. Gülümseyerek aşağı indim.

Aşağı indiğimde her ne kadar daha önce de benzeri durumları görmüş olsam da tekrar şaşırmaktan kendimi alıkoyamadım. Burcu Mete ile Merve'ye ingilizce birşeyler söylüyordu. Ve kızın aksağanı o kadar güzeldi ki.

"But i don't think so. I think need new game for some fun."

"Katılıyorum." dedim ne dediğini bilmeden. Burcu hemen gülümsedi ve ayağa kalkdı. Kardeşlerim yani onlara koyduğum kısa ismiyle T.rum bana 'ne anladın?' şeklinde bakıyorlardı ama bende anlamamıştım. Derken Burcu yeniden konuştu "Let's go. I can't wait you a long time. Come on!"

"Okay."

T.rum bana 'ne anladın' bakışları atıyordu ama bende bir şey anlamadığım için boş boş bakıyordum. Burcu en sonunda tam olarak 'Türkleşti". Bize döndü " Sizi uzun süre bekleyemem. Zaten bu hafta Bahar da gelecek onu da düşünüyorum. O yüzden bizde çıkıp bişeyler alalım. İki saat sizi bekleyemeyeceğim. Kusura bakmayın."

Havaya bak sen!

Aslında şaşırmış olsamda fazla düşünmemeye karar verdim ve babetlerimi giyip dışarı çıktım. Burcu hala anlamadığım birşeyler söylüyordu ve bir yerden sonra bu gerçekten çok sıkıcı oluyordu. Sıkıntıyla nefesimi dışarı verdim. Arkama baktığımda Merve'yi göremedim. Malum durumumuzdan dolayı da telefonum Galaxy S6'ydı. Olduğum yerde biraz daha bekledim ve Merve'yi bekledim. Biraz sonra geldiğinde ise Burcu'nun arabasıyla -abim kullanıyor- yola çıktık. Kızın arabası vardı ama ehliyeti yoktu.

Alışverişe gittiğimizde aslında dışarı çıkmadığım sürenin de ne kadar uzamış olduğunu farkettim. Üniversite 1'e gidiyordum ve 19 yaşındaydım ama bölümümde başarılı olduğum için de çok problemim yoktu. Kafa rahat yani. Sesim de güzel. Şarkılarım da.

***

Kısa oldu ama idare eder. Ha?

Kaçan Kovalanır #Wattsy 2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin