10.bölüm 'Kum Saati'

3.9K 274 73
                                    

Boşluğun bu derece soğuk olduğunu kim bile bilirdi?

Beni bir bütün haline getiren parçaları kaybettim.

Ben bir karanlığım. Ben bir canavarım!

Beni değiştirebilir misin?

Dönüştürdüğün bu canavardan.

Bölüm şarkısı; Starset - Monster

Uyarı!

(Sonraki bölümleri okuyan arkadaşlar, rica ediyorum her hangi ileriki bölümlerle alakalı bir spoiler vermeyelim, ikinci seriyi yeni okuyan arkadaşların olduğunu, son bölümlere yetişemeyenlerin olduğunu da hesaba katalım. Bu uyarıdan sonra aynı kişi ikinci kez bir spoiler verirse banlamak zorunda kalacağım bu yüzden lütfen bu uyarıyı dikkate alın.)

BEDEL

Meğer Şeytan ne çok ağlamış, duymamışız... Şimdi küser bize, hatırını hiç sormamışız.

GEÇMİŞ

10 Ay önce

Bir kum saati zaman kavramının yenik galibiydi. İçinde uzun bir geçmişi, koca bir geleceği saklıyordu. Geçmiş küçük kum tanecikleri şeklinde geleceğin üzerine akıyor, gelecek üzerine dökülen geçmişle sarsılıyor, tane tane dökülüyordu. Sivrilen gelecek geçmişle daha çok bileniyor, bir ferman yazıyordu. Kum tanelerinden yazılan bir kader inşa ediyor gibiydi. Geçmişten dökülen kum tanelerinin bir sonu olasada gelecekte biriken geçmiş, onunda kanına giriyor, onuda kendiyle beraber ölüme sürüklüyordu. Yaşanıyor olan her vakit kum saatinde ki geçmişte kum tanelerine dönüşüyor, ömür yitene kadar bu kum saattini kurmayacağını itiraf ediyordu.

Gözleri göz kapaklarının altında kıpırdanmaya başlamıştı. Uzun bir aradan sonra ilk yaşam belirtileriydi bunlar. Nefes alışverişleri hızlanırken, parmakları yeni damarlarındaki akan sıcak kanı hissediyormuş gibi canlandı. Uyanıyordu. Yeni yeni kendine gelmeye başlıyordu ve hareketleri kısıtlı, oldukça güç nefes alışverişleri göğsünün şişip bir süre ağır ağır inmesiyle de belli oluyordu. Nefes almakta zorlanıyordu diğer her şeyde olduğu, olacağı gibi. Şu an o yeni doğan bir bebek gibiydi. Yürüyemeyecek ve eğer şansı varsa bir şeyler, en azından küçük şeyleri hatırlaya bilecekti. Umalım o şansı olsun...

Kirpikleri sanki birbirine dolanıp kördüğüm olmuştu. Mira gözlerini açmakta çok zorlandı. Aralanan gözleri anında dolmuştu ve oldukça kısıklardı. Başta her şey buğuluydu. Sanki fazla buhar yüzünden buğulanmış bir camın ardından kendine bakıyor gibiydi. Ancak baktığı kişi kendi değil sadece kendi gibi beyaz tenli, uzun siyah saçları olan bir hemşireydi. Ama ona ayna gibi gelmişti. Dakikada tıs diye bir ses çıkaran bir makine ona hava veriyor, verdiği hava ağzı ve burnunu kaplayan o maskenin yanlarında oluşan küçük oval deliklerden dışarı çıkıyordu. Ona nefes almasında bu makine yardım ediyordu uzun zamandır. Çünkü Mira, kendi kendine nefes alamıyordu.

BEDEL - Ölümün Ayak Sesleri (İkinci Seri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin