•3

100 17 48
                                    

"Hey, Michael kes şunu düşeceğim!"

Sarışın çocuk neredeyse sağ tarafa devrilecekken ağırlığını soluna verip dizlerini kırarak dengesini korumaya çalıştı. Michael ve esmer çocuğun ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordu ama bardağın dolu tarafına bakmak gerekirse onun için antrenman yerine geçiyordu.

Lakin ters bir hareketinde bir yerini incitebilir ve yarışmadaki şansını kaybedebilirdi. Bunu istemezdi.

"Hadi ama sarışın, sadece eğleniyoruz!" dedi Michael, esmer çocuğun da eşlik ettiği kahkasıyla.

"Siz buna eğlence mi diyorsunuz?"

Kıvırcık saçlı çocuğun dilinden dökülenlerle beraber üç çift göz ona döndü ve eğlenceli buldukları -Luke hariç- hareketlere ara verdiler.

"Daha iyisini göstermek ister misin?" Esmer çocuk dilini dudaklarında gezdirdi ve serseri çocuk gülümsemesini yerleştirdi yüzüne.

Ashton'ın gözleri çocuğun diline kayarken anında kendini toparladı; kendini kaptırmanın zamanı değil Ashton, buraya arkadaşını savunmak için geldin.

"Göstermemi ister misin?" Yüzerek çocuğa yakınlaştığında dalga geçercesine sırıttılar. Bu çocuklar gerçekten sinir bozucuydu.

"Gösterecek bir şeyin var mı?" Calum da aynı şekilde yakınlaştı ve mimikleriyle sözüne alay kattı. Sıradan bir çocuğun kendisi karşısında bir şansı yoktu, ama itiraf etmeliydi ki bu kıvırcığın özgüveni hoşuna gitmişti. İnsanlar genelde "Michael ve Calum, Tanrım onlardan uzak durmalıyım!" modundaydı ve ister istemez bu sizi de etkiliyordu.

Ashton hamle yapmak için atıldığında Luke belinden kavrayıp geriye çekerek onu durdurdu. Bir şey söyleyip başkalarının önünde tartışmak istemediği için sustu ve sakinleşmeye çalıştı kıvırcık olan.

"Boşver Ash, hiçbir şeyin daha iyisini haketmiyorlar."

"Beni tutmayacaktın Luke Pis Sarışın Hemmings!" Kıvırcık olan rahatça bağırabileceği bir yere geldiklerinde sarışını karşısına aldı ve öfkesini dışarı vurdu. "Beni tutmaycaktın ki o aptalın güzel yüzünü dağıtabileyim!"

"Tabi," dedi Luke, kıvırcığın bağırmasına karşılık sesini biraz yükselterek. "tutmasaydım da beraber dayak yeseydik."

"Seninle oynuyorlardı, aptal!" Ashton elini saçlarına daldırıp çekiştirdi ve ardından hızını alamayıp çöp konteynırına tekme attı.

"Ah, lanet olsun!" Canı yandığında tek ayağı üzerinde sekip küfürler etmeye başladı, bu Luke'a fazlasıyla komik göründüğünde baştaki kıkırtılarının yerini aldı kahkahalar.

"Tamam, tamam, dur şurda." dedi arkadaşına yardımcı olup kaldırımın kenarına oturturken. Yüzündeki gülümsemeyle ayağını kontrol etti, Ashton ise canının yanmasına karşılık gülmemek için kendini zor tutuyordu.

"Bir şeyi yok, sadece incinmiş." dedi Luke, annesi hastanede çalıştığı için az çok bilgi sahibiydi bu konularda. Eh, küçükken de pek akıllı bir çocuk değildi.

Bir süre yanyana oturup etrafı izlediler; belirli bir yere yetişmek için koşuşturan insanlar, müşterileriyle ilgilenen satıcılar, ebeveynlerini istediklerini aldırmak için çekiştiren çocuklar... Hayat her zamanki gibi alışılagelmiş olaylardan oluşuyordu. Biraz düşünsem gerçekleşecek olayları sıralayabilirim, diye düşündü Ashton. Mesela elinde dondurmasıyla koşan minik kızın düşeceği aşikardı, ki öyle de oldu.

"Kalkalım mı?" diye sordu Luke yansıyan güneş yüzünden gözlerini kısarak. Ashton gözlerini ağlamakta olan kızdan çekip arkadaşını kafasıyla onayladı ve sarışının yardımıyla kaldırımdan kalktılar.

"Tamam, yavaş." Ashton acıyla yüzünü buruşturduğunda Luke arkadaşının ağırlığını biraz daha yüklendi ve ona uyum sağlamaya çalıştı, dikkatli adımlarla ilerlediler eve doğru.

Yol sessiz geçmişti, ta ki Luke esmer çocuğun kim olduğunu sorana kadar; "Michael'ın yanındaki çocuk, esmer olan hani, kimdi Ash?"

"Bayağı geriden geliyorsun dostum, Calum Hood'du." Kıvırcık çocuk gülümsedi ama aniden ağrıyan ayağıyla gülüşünün yerini aldı acı dolu bir inleme. Sarışın, kaşlarını çatıp arkadaşının ayağına baktı ve gülerek yüzüne döndürdü gözlerini, "Seni kucaklamamı ister misin?"

Gülerek göz devirdi Ashton. "Ne?" dedi sarışın omuz silkip. "Romantik olur diye düşünmüştüm." Ardından kafasını arkadaşına bakarak yana eğdi, "Fena olmaz bence, ne dersin?"

Biraz şakalaşmanın ve bolca kahkahanın ardından sonunda eve ulaştıklarında Ashton'ın itirazlarına rağmen Luke onu koltuğa taşımış, ayağını rahat bir konuma getirmiş ve arkadaşıyla annesine iyi günler dileyip kendi evine gitmek üzere yola çıkmıştı.

"Hey, ben geldim."

Luke anahtarları küçük kutusuna attı ve ayakkabılarını çıkarıp evin içinde giydikleriyle değiştirdiğinde bile evde biri olduğuna dair bir ses alamadı.

"Anne?" dedi salona geçerken. Ardından abilerinin isimlerini de yüksek sesle söyledi. "Ben, Jack?!"

Kaşlarını kaldırıp alt dudağını sarkıtarak şaşırdığını belli eden bir hareket yaptığında abisinin sesini aldı. "Kes sesini ahmak, annem uyuyor!"

Luke kafasıyla onayladı ve merdivenlerde duran Ben'in yanından geçerken diğer abisinin nerede olduğunu sordu.

"Olivia'nın yanına gideceğini söylemişti." Ben omuz silktiğinde Luke güldü.

"Beni aradığında Britt'leydi."

Annelerini uyandırmamak adına sessiz olmaya çalışarak güldüler.

"Liste kalabalık mı acaba?" dedi küçük kardeş kafasını iki yana sallayarak. Abisi gülerek kafasına vurdu. "Kıskanma çocuğu, sen hala birini bulamadın."

Luke gözlerini kısıp dil çıkardı. "İstesem bulurum."

"Elbette." dedi abisi yukarı çıkan kardeşinin arkasından. "Bulursun!"

•••  •••  ••

B e n  g e l d i m  s i z i  s ü r t ü k l e r

Lashton shipperları coşturmak istedim .-.

Düşüncelerinizi merak ediyorm

ლ(⌒▽⌒ლ)

Bölüm senin için güzellik ♡

luke_is_a_crocodile

the surf •muke Where stories live. Discover now