RA-3

24 6 3
                                    

Bölüm şarkısı: Lukas Graham-7 Years Old

3. Bölüm : 'Meleğin düşüşü.'

"Benim için yaşıyor gibi yapmak intihardan daha zordu."


Flashback

'Tedavisi yok' diyordu. 'Ölecek, yalnızca üç ayı kalmış. Sâdece üç ay' diye çığlıklar atıyordu.

Annesini dinlemesine gerek yoktu Tılsım'ın. Çığlıkları bütün evde rahatlıkla duyuluyordu zaten.

Kardeşi daha iki yaşında olmasını rağmen  ölüm kapısını üç ay sonra çalacaktı. Bunların hiçbirini hak etmiyorlardı. Özelliklede küçük kardeşi. Adını bile telafuz edemediği bir hastalık yüzünden hayatları alt üst olmuştu.

İki hafta önceydi. Her zamanki gibi annesiyle kahvaltı hazırlarken babasının ve kardeşinin kahkahaları onlara eşlik ediyordu.

Önce gülme sesleri kesildi. Sonra babasının bağırması ardındanda kapıya yönelen ayak sesleri.

Annesiyle apar topar kapıya yöneldiklerininde kardeşini görebilmişti sonunda Tılsım.

Yüzü kanlar içindeydi. Muhtemel burnundan gelen kanlar gittikçe artıyor yerlere, babasının tişörtüne ve kendi yüzüne bulaşmasını sağlıyordu. Küçük kardeşi kanlar içerisindeydi.

Hastaneye gidilmiş bir sürü test yapılmış ve kardeşim için geç kalındığına karar verilmişti.

Kardeşi için geç kalmışlardı...

Flashback son

Bir tane balon düşünün. Onu elinize alın. Şişirin,şişirin, şişirin. Nefesiniz tükenene kadar hemde. Sonunu herkes tahmin edebilmişdir. Balon büyük bir gürültüyle patlar. Benim balondan tek farkım patlayamamam.

Şöminenin karşısına oturmuş limonata içiyordum. Evet limonata. Bende isterdim bir bardak sıcak çikolata veya kahve ama evde bulduğum tek içecek limonata.

"Sadece yarım saatin var. Gidiyoruz."

Önce sesi daha sonra da bedeni odaya sızdı. Yine her zamanki gibi emir kipli cümleyi görmezden geldim.

"Nereye?"

Bana boş boş baktı.

"Soru sormak yerine git hazırlan sana bunu yapanı bulacağımı söylemiştim."

Bunu konuda çok ciddiydi.

"Bak bunu yapmak zorunda değilsin. Gerçekten bana hâlâ neden yardım ettiğini bilmiyorum. Neden yapıyorsun bunu Aref ? Neden umursuyorsun bu meseleyi?"

Bir süre bana baktı. Daha doğrusu bakışlarının hedefi alnımdı.

"Neden yardım ettiğimi bilmekmi istiyorsun?"

Bir de soruyormuydu?

"Tabi ki bilmek istiyorum."

Bakışlarının şimdiki hedefi ise yanan şömineydi. Uzun uzun yanan şömineye bakıp vaveylalarını dinledi. Sonunda bana baktı ve dudaklarından şu kelimeler döküldü.

"Bu olaylar sadece seninle ilgili değil. Ucu benim olanlarada dokunuyor. Ve benim olacaklara."

                                                                ∞

Donuyorum. Havanın soğuk olması yetmezmiş gibi üstümdeki elbisede üşümemde çok büyük rolü vardı.

Şuan ki durumumuzu kısaca anlatmak gerekirse üzerimde kıçımı zor kapatan kırmızı parlak bir elbiseyle ormanın ortasında Aref'in arkasından ona yetişmeye çalışıyordum.

"Ne kadar yolumuz kaldı?"

Soruma cevap vermeden yürümeye devam etti.

"Heyy sana diyorum."

Biranda durmasıyla sırtına çarptım. Ben burnumun acısıyla gözlerimi kapatmışken nane kokan nefesini yüzümde hissettim.

"Çenen çalışacağına küçük ayakların çalışsın."

Gözleri alnıma kaydıktan sonra elini cebine attı ve bir kolye çıkardı.

"Arkanı dön."

Hızlı bir şekilde arkamı döndüm. Kolyenin soğukluğu tüylerimi diken diken ederken merakla kolyeyi kaldırıp baktım.

Zincirin ucunda bir çember vardı çemberin ortasında ise birbirine girmiş çizgiler vardı. Garip bir kolyeydi ama bana aynı onun evinde ve yanındayken verdiği huzuru veriyordu.

"Bunu her ne olursa olsun boynundan çıkarma. Anladın mı?"

Bunu sanki ölüm kalım meselesi gibi söylemişti.

"Ta-tamam"

Ahh bide şu kekeleme meselesi var.  Bununla birlikte bu iki oldu. Hadi ama neden kekeliyosam.

"Şimdi beni takip et."

Biraz daha yürüdükten sonra ilerde kocaman geniş bir çadır gördüm. Uzaktan sanki kışında yaz meyve sebzesi yetiştirilebilmesi için yapılan bir sera sanabilirdi ama Aref buraya gelmeden önce bana herşeyden bahsetmişti. Kumar oynayanların yeni numarası buydu. Dışardan sera gibi gözüken bu yer aslında aylardır İstanbul'un kumar merkeziymiş. Benim bu kıyafeti giyme nedenim ise dikkat çekmemek için.

Hızlı adımlarla yürüyen Aref benden önce kapıya ulaşmış beni bekliyordu. Burkulmuş ayağım artı topuklu ayakkabı artı toprak yol hızım onun yarısı bile değildi.

Kapıya vardığımda Aref sonunda gelebildin bakışı attı.

Kapıya ikisi hızlı biri yavas şekilde vurdu ve ardına kadar açılınca benim bileğimi tutarak içeri girdik.

İçerisi yoğun bir duman hakimdi. Öyleki önümü görebilmek için gözlerimi kısmam gerekti.

Etrafa baktığımda ise benim gibi giyinmiş kızlar masaların etrafında gezerken her yaştan bir cok kişi ikişer, dörder guruplar şeklinde kumar oynuyordu.

Aref ikimizi kumar oynayanlardan uzak bir köşeye çekti.

"Buraya neden geldiğimizi hâlâ söylemedin."

Kumarhanede gezinen bakışları bana döndü.

"Evini o hâle getiren kişiyi bulmak istiyorsun değilmi? İşte bu olayda parmağının olduğuna şüphelendiğim biriyle konuşmaya geldik Tılsım."

Kafasıyla gösterdiği yere baktığımda kanım donmuşdu. Çünkü karşımda eski patronum duruyordu.

🔥

RÜYA AVCISIWhere stories live. Discover now