RA-2

50 8 1
                                    

Bölüm şarkısı: Bertuğ Cemil-Yağmur

2.bölüm: 'Kuru Güller'

"Hayatında hiç kuru gül gördünmü küçük kız? Solmuş, hayata küsmüş ama güzelliğinden hiç bir şey kaybetmemiş kuru gül. Sen gibi..."


Flashback

Genç kız yavaş adımlarla buluşma yerine doğru gidiyordu. Bunu yapmasının tek sebebi kardeşini kurtarmak ona yeni bir hayat bağışlamaktı. Amacına ulaşabilmek için de şeytanla anlaşma yapmayı ona kendi ruhunu satmayı kabul etmişti.

Yürüdü ,yürüdü ve yürüdü...

Sonunda buluşma yeri olan uçurumun kenarına geldi ve artık ezberlediği büyüyü fısıldamaya başladı. Şeytanı yanına çağrıyordu.

Şeytanla anlaşma yapacak kadar salak bir kız olduğunun farkındaydı ama kardeşi için belkide tek umut kendisi kalmıştı.

Dudaklarından dökülen her bir sözcük kanatlanıp gökyüzüne yükselirken her cümlesinin sonunda hava biraz daha kapanıyor rüzgar biraz daha kendini belli ediyordu. Büyünün sonuna doğru geldikçe semânın rengi kızıla yakın kırmızı rengine bürünmüştü.

Sonra onu gördü...

Bir karaltıdan ibaret olmasına rağmen ölesiye korkmasına mâni değildi. Farkına varamadan gözleri dolmuştu ve kalbi ağzında atıyordu. Çığlık atmamak için dirensede kendini tutamamış ve tiz bir çığlık dudaklarından firar etmişti.

Gökten yavaşca süzülerek kızın önünde durdu ve anlaşmayı daha ona söylememesine rağmen" Artık geri dönüşü yok!" diyerek biranda kayboldu.

Artık dönüşü yoktu. Kardeşinin yaşayabilmesi için ruhunu satmıştı...

Ve herşey bu uçurum kenarında bu küçük kızın çığlığıyla başlamıştı...

Flashback son

"Uyanıyor galiba."

Yavaşca gözlerimi açmaya çalışırken geçen sefer olduğu gibi kendimi huzurlu hissediyordum. Huzurluydum ama sesler çok boğuk geliyordu.

Göz kapaklarımı araladığımda beni yine bir karanlık karşıladı. Yavaşca yattığım yerden doğrulduğumda oda da Gül ve Gül'ün bahsettiği Özgür vardı.

Özgür bana boş bakışlar atarken Gül ise endişeli gözlerle bakıyordu. Gül'ün gözleri kulaklarıma kaydığında iki elimide kaldırıp kulaklarımı yokladım. Her iki kulağımda sarılıydı. Seslerin boğuk gelme nedeni bu olmalıydı.

Ben nasıl tekrardan buraya gelmiştim. En son o soğuk kaldırımda bilincim kapanırken ölmeyi dilemiştim. Yoksa burası da benim cehennemim miydi?

"Nasıl geldim buraya?"

Ben daha sorumun cevabını alamadan odaya Aref girdi. Üzerinde siyah bir kazak ve yine siyah bir kot pantolon vardı. Siyah kazak, siyah pantolon, siyah saçlar, siyah gözler ve siyah bakışlar. Bu adamın siyahla derdi neydi?

"Odayı boşaltın!"

Ve bir de emir kipiyle de alıp veremediği bir şeyler olsa gerek.

Daha fazla hakaret duymamak için en iyisi burdan gitmekti. "Yardım ettiğin için sağol. Ben artık gideyim."

Beni hiç duymamış gibi bomboş bir şekilde alnıma bakıyordu. Onun bakışları altında ezilirken konuşmaya başladı.

RÜYA AVCISIWhere stories live. Discover now