16. Bölüm

1.2K 54 3
                                    

16.bölüm 



Sabah ilk uyanan Yong Soo olmuştu.


Jae Hwa'ya doğru dönüp onu seyrediyordu.


Jae Hwa'nın özenle yaratılmış yüzü perilerden bile daha güzeldi sanki.


Yong Soo bir ara Jae Hwa'nın gözlerinin oynadığını görmüştü.


Jae Hwa'nın kafasını parmağıyla hafifçe iterek


-''Aigoo,oyunculuğu bile beceremiyorsun'' demişti.


Jae Hwa ise utangaçlıktan yorganın altına girmişti.


Yong Soo ise sadece gülüyordu.


***


Beraber kahvaltılarını ederken camdan şehrin güzelliğini izliyorlardı.


Yong Soo,Jae Hwa'ya reçelli ekmek yapıp elleriyle yedirmişti.


Jae Hwa nutella kavanozunun içine parmağını sokup çikolatayı Yong Soo'nun burnuna sürmüştü.


Yong Soo da kavanoza elini sokup tüm nutellayı Jae Hwa'nın suratına boca etmişti.


Jae Hwa


-''Sen şimdi öldün!'' diyip sıvı yumurtayı Yong Soo'nun kafasına geçirmişti.


Böylelikle tüm kahvaltıyı birbirlerinin üstüne atmış bulundular.


O kadar eğleniyorlardı ki,bu anın bitmemesi için herşeyi verebilirlerdi.


Her ikisi de güzel bir duş aldıktan sonra akşam olmuştu ve beraber


Tokyo sokaklarını gezmeye başlamışlardı.


Çiftlerin kullandığı eşyalardan ve antenli taçlardan almışlardı.


Bu gece çok eğlenmişlerdi ve aynı zamanda çok yorulmuşlardı.


Bir banka oturup dinlenmeye başlamışlardı.


Yong Soo


-''Şuradan içecek birşeyler alıp döneceğim'' demişti ve gitmişti.


Jae Hwa,Yong Soo'yu beklerken yanına bir adam gelmişti ve ingilizce


-''Yabancı olmalısınız,sizin gibi güzel bir bayanın burada ne işi var?'' demişti.


Jae Hwa'nın biraz ingilizcesi olduğu için bunu anlamıştı.


Tam o sırada onları duyan Yong Soo


-''Hey!Dostum,o benim kadınım.'' demişti ve adamı kovmuştu.


Jae Hwa


-''Benim güzel olduğumu söyledi hehe'' demişti sevinçle.


Yong Soo,Jae Hwa'nın yüzüne safça bakarak


-''Ben sanki sana hiç söylemedim.'' demişti.


Jae Hwa


-''Evet,hiç söylemedin'' demişti.


Yong Soo


-''Tamam söylerim o zaman.Sen çç..ç..'' demişti geveleyerek.


Jae Hwa


-''Bak söyleyemiyorsun!'' demişti ve kafasını önüne eğmişti.


Yong Soo sessizce Jae Hwa'nın kulağına


-''Sen herkesten çok daha güzelsin..'' demişti ve gülümsemişti.


Jae Hwa ise şaşkınlıkla kafasını kaldırıp gülümseyerek Yong Soo'ya sarılmıştı.


Daha sonra beraber ellerini uzatarak evlilik yüzüklerine bakıyorlardı.


Jae Hwa


-''Omoooo,Yong Soo parmakların çok uzun ve tırnakların çok bakımlı!''
demişti.


Yong Soo ise


-''Evet.Tırnaklarım ve saçlarım benim için çok önemlidir.Bir de senin parmaklarına bak..Yamuk ve uzun..aigoo..'' demişti.


Jae Hwa


-''Ben parmaklarımı seviyorum.'' deyip kaşlarını çatmıştı.


Yong Soo ise bunun üzerine birden Jae Hwa'yı sırtına almıştı.


Jae Hwa ise çığlık atmaktan başka birşey yapamıyordu.


4 gün sonra...


Kore uçağına binip evlerine gelmişlerdi.


Yong Soo'nun evi artık ikisinin eviydi.


Jae Hwa'nın önceden hayalini kurduğu bu ev artık onundu..


Japonyadan aldıkları ayıcıklı çift pijamalarını giymişlerdi ve birbirlerine sarılarak uyumuşlardı.


Sabah kalktıklarında beraber kahvaltı hazırlıyorlardı.


1 hafta boyunca evde olacaklardı.


Jae Hwa moda evinden izin almıştı,Yong Soo da patronu olduğu Clumsy (sakar) Photography'ye gitmeyecekti.


Beraber mısır patlatıp korku filmi izlemeye başlamışlardı.


Korkunç sahnelerde Jae Hwa ve Yong Soo yerlerinden sıçrıyorlardı.


En korkunç sahnede Jae Hwa çığlık atmıştı ve Yong Soo,Jae Hwa'nın çığlığından irkildiği için korkudan patlamış mısırları üstüne dökmüştü.


Bunun üzerine her ikisi de gülmeye başlamıştı.


***


Böylelikle 2 ay geçmişti ve artık her ikisi de işine gidiyordu.


Bu sırada Tae Hwan da Yong Soo'nun yanında çalışmaya başlamıştı.


Yong Soo,bir mankenin fotoğraflarını çekerken birden büyük bir öksürük tutmuştu onu.


Öksürdüğünde ağzından kanlar boşalmıştı.


Herkes Yong Soo'nun başına toplanmıştı.


Yong Soo öksürerek


-''Sakın bunu kimseye söylemeyin!'' demişti.


Öğleden sonra doktora gidip test yaptıran Yong Soo testin sonucunu bekliyordu.


Sonuçlar çıktıktan sonra sonuçları alıp doktorun yanına giden Yong Soo büyük bir şok yaşamıştı.


Çünkü doktor ona


-''Bunu söylemek zor ama kansersiniz..''demişti.


Yong Soo'nun aklına hemen Jae Hwa gelmişti.



Bunu ona söyleyip söylememesi gerektiğini düşünüyordu.


Sakin bir ses tonuyla doktora


-''Peki iyileşmemin bir yolu var mı?Bu hastalık ölümcül mü?'' demişti.

Doktor


-''Bunun tedavisi sadece Amerika'da yapılabiliyor uzman doktorlar tarafından.Aksi taktirde sonuçlara bakıldığında fazla zamanınızın kaldığı söylenemez.Kanserli hücreler neredeyse tüm vüdunuza yayılmış durumda.Yüzde bir şansınız olsa bile bu tedaviyi görmelisiniz.'' demişti.


Yong Soo göçmüş bir şekilde


-''Peki daha sonraları ne olacak?Vücudumda herhangi bir değişiklik
olacak mı?'' demişti.


Doktor ise


-''Saçlarınız dökülebilir ve aşırı olmamak üzere külo azalması görebilirsiniz.Geçmiş olsun'' demişti ve odadan çıkmıştı.


Yong Soo,Jae Hwa'ya ne olacağını düşünüyordu.


Şuan hastalığı umrunda bile değildi.


Sadece Jae Hwa'nın bu olaydan nasıl zarar almadan kurtulabileceğini düşünüyordu.


Amcasını arayıp beraber 1 saat sonra kafede buluşmak istediğini söylemişti.


Bu 1 saat içinde Yong Soo sahile gitmişti ve denizi izliyordu.


Bunun olabileceğine ihtimal bile vermek istemezken korktuğu şey başına gelmişti.


Dalgaların kayaya her çarptığında Yong Soo daha da güçsüzleşiyordu sanki...


Yong Soo olabilecek ihtimalleri düşündükçe bir çıkmazın içine giriyordu.


En iyisinin Jae Hwa'yı kendinden uzaklaştırmak olduğunu düşünmüştü.


Amcası ile buluştuğunda biraz zaman geçtikten sonra Yong Soo sesi titrercesine


-''Amca...ben kanserim..'' demişti.


Amcası gülerek


-''Dalga geçme benimle serseri!1 nisana daha çok var'' demişti.


Yong Soo ise test sonuçlarını sırt çantasından çıkararak amcasına göstermişti.


Amcası sonuçları okuduğunda öylece kala kalmış ve bembeyaz kesilmişti.


Yong Soo


-''Doktor ancak bu hastalığın Amerika'da tedavi edildiğini söyledi.Eğer tedavi olamazsam fazla zamanım kalmıyormuş.Ne yapacağım?Jae Hwa'ya ne olacak?'' demişti.


Amcası ise ağlamamak üzere kendini zorlarcasına


-''Bu nasıl oldu peki?Fazla zamanın kalmıyor da ne demek?Neler oluyor Yong Soo!'' demişti bağırarak.



Yong Soo ise


-''Tam olarak net bir cevap vermediler.Fakat saçlarımın döküleceğini biliyorum ve sadece Amerika'da tedavi edilebileceğimi biliyorum '' dedi.


Amcası eliyle ağzını kapatarak sessizce ağlamaya başlamıştı.


Yong Soo ise dudağını ısırıyordu ve gözlerinden akan yaşlarla


-''Jae Hwa'ya ne olacak?Ona bunu anlatıp onu da üzemem.Amerika'ya gidip tedavi olmalıyım ama Jae Hwa'yı da peşimden sürüklememem lazım.Onun,benim için üzülmesine dayanamam.Ondan uzaklaşmalıyım ve bunu bilmesine izin vermemeliyim.Ne yapacağım amca?'' demişti çaresizce.


Amcası


-''Bir kadın ancak sevdiği erkek tarafından aldatılırsa ondan nefret eder.Jae Hwa'ya oyun oynayarak onu aldatmalısın.'' demişti.


Bu fikir Yong Soo'nun aklına yatmıştı.


Bu numaraya yardım edecek tek kişinin Marry ve Tae Hwan olacağı aklına gelmişti.


Telefonunu çıkararak Marry'i aramıştı.


Marry'e



-''Marry,sana ihtiyacım var.'' demişti.


Marry ise


-''Ne oldu?Benimle ne işin olabilir ki?Ben kapattım o defterleri artık''
demişti.


Yong Soo ise


-''Sana ihtiyacım var.Lütfen yarım saat sonra buluşalım.'' demişti.


Marry bir terslik olduğunu anlamıştı ve zorla da kabul etmişti.


Yarım saat sonra buluştuklarında Yong Soo


-''Marry,biliyorum inanmayacaksın ama ben...ben.. kanserim...'' demişti sesi titrercesine.


Marry


-''Şimdi sen mi bana aşık oldun da böyle numaralara baş vurdun?'' demişti gülerek.


Yong Soo ise amcasına yaptığı test sonucunu Marry'e göstermişti.


Marry gözlerine inanamıyordu,inanmak istemiyordu.


Yong Soo


-''Bu senden son isteğim olacak...Jae Hwa'yı kendimden uzaklaştırmak için onu aldatmam gerek ve onun bunu görmesi gerek.Durumu Tae Hwan'a da anlatacağım.O da bize yardım edecek'' demişti.


Marry şuanda duygusal bir çöküntü içinde olduğu için hemen kabul etmişti.


Yong Soo,Tae Hwan'a da planı anlatmıştı ve o da kabul etmişti.


Bir sabah Tae Hwan,Jae Hwaların evine gelmişti.


Tae Hwan güzel oyunculuğunu kullanarak


-''Jae Hwa..lafı kısa keseceğim.Sen benim yakın arkadaşımsın ve sana bunun olmasını daha fazla istemiyorum.'' demişti.


Jae Hwa ise


-''Ne oldu Tae Hwan? Pek iyi görünmüyorsun.'' demişti.


Tae Hwan ise


-''Yong Soo...şuan seni Marry ile aldatıyor.'' demişti.


Jae Hwa ise inanmak istemezcesine


-''Bunu nasıl söylersin?O şuanda iş yerinde.'' demişti.


Tae Hwan ise


-''Gel kendi gözlerinle gör..'' deyip Jae Hwa'yı kolundan tuttuğu gibi Marry ve Yong Soo'nun buluşacakları kafe'nin önüne götürmüştü.


Yong Soo ve Marry bilerek cam kenarındaki bir masaya yan yana oturmuşlardı.


Jae Hwa onları gördüğü an ayakları boşalmıştı ve tam yere düşecekken


Tae Hwan tarafından tutulmuştu.


Jae Hwa sessizce


-''Bu olamaz..Onlar arkadaş oldukları için buluşmuşlardır.Yong Soo bunu bana yapmaz.''demişti.


Yong Soo şuan Jae Hwa'nın onları gördüğünü anlamıştı ve Marry'e


-''Şimdi seni öpeceğim.Gülümse.'' demişti.


Marry ise Yong Soo'nun isteğini yaparak gülümsemişti.


Yong Soo gözlerinden akan yaşlara rağmen Marry'i dudağından
öpmüştü.


Jae Hwa ise bu sefer gerçekten güçsüz kalmış ve ne yapacağını bilmeden sokağın ortasında yüzü bembeyaz kesilmiş,gözleri kanlanmış ve ağzı şaşkınlıktan açık kalmış bir şekilde Tae Hwan'ın desteğiyle öylece ayakta duruyordu.


Jae Hwa,biraz sonra bayılmıştı.


Yong Soo endişelendiği için birden ayağa kalkmıştı fakat Tae Hwan çoktan Jae Hwa'yı alıp eve götürmüştü.


Tae Hwan,Marry ve Yong Soo'nun kalbinden sanki yavaş yavaş parçalar eksiliyormuş gibiydi.


Jae Hwa ise gördüklerinin bir rüya olmasını dileyip duruyordu kendince...

Popüler SevgilimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin