''Abine benzediğimi hiç düşünmüyorum.''

''Abi uyanırsam kulağını ısırırım.'' Tehditim bile işe yaramadı. Kucağına beni aldı. Homurdanıp başımı göğsüne yasladım. ''Bu parfümünü beğenmedim.'' Dediğimde sinsice sırıttım. Uykumda bile şeytanlık peşindeydim. Yeni kokusunu çok beğenmiştim ama ona inat söylemiştim. O cevap vermedi, bende tekrar uyudum.

*

''Eva, Eva...'' omzumdan dürtülünce birden bağırdım ve yatakta oturur pozisyona geldim. Gözlerimi açmayı reddediyordum.

''Eva, Eva, Eva ne? Adımı mı ezberliyorsunuz?''

''Sabah namazı?'' diyen sesle kafamı sese doğru çevirdim. Gülme sesi gelmesine rağmen gözümü açmadım.

''3 gün bana dokunmayın abi kılmıyorum defolun küfür mü edeyim!'' kendimi geriye bırakıp yastığıma sarıldım. ''Lanet olası Athan'da yok ortada yastıklara sarılıyorum.'' Homurdandıktan sonra gerisini hatırlamıyordum.

*

Sabah yüzüme vuran güneşle uyanırken mutluydum. Üstümdeki pikeyi atıp gerindim. Yatakta doğrulup karşımdaki bahçeye baktım.

''Yatak?'' şaşkınlıkla etrafıma bakındım. ''Abim gelmiş.'' Diye güldüm. Hergün gelip beni kontrol ediyordu. Gözlerimi güzel bahçemden ayırıp ayaklarımı yere sarkıttım. Yer soğuk geldiği için hızla ayaklarımı kendime çektim. Çoraplarımı da çıkarmıştı. Dün beni böyle görmesi iyi olmadı ama ben ona gelme demiştim. Terliklerimi ayağımın altına çekip giydim. Kalktım ve baş ucumdaki saate baktım. Sabahın yedisiydi.

''Her zaman dakiksin.'' Diye söylenip banyoya ilerledim. Duş alıp kahvaltı etmeliydim. Sonra... ''Arsız?'' bu kedi neredeydi? Göbeğimde başımda yatmalıydı. ''Arsız?'' Bahçeden gelen koşan bir cisimle kafamı bahçeye çevirdim. Arsız ortalıkta koşturuyordu. Bahçe kapısını açıp temiz havayı önce içime çekip sonra Arsız'a bağırdım. ''Arsız! Fazla yorulma.'' Desemde tınlamadı. Koca bahçede koşturmaya devam etti. Bahçe kapısını açık bırakıp odaya geri girdim. Banyoya girdim.

''Nerdesiniz?'' ayıcıklı pijamalarım yoktu. Bulamıyordum, burada olmalılardı. Yoklardı. Üzerimde yüksek bel iç çamaşırım düz sütyenimle soyunma odasında dikeliyordum. Kirliye mi atmıştım, hatırlamıyordum. Sinirlenip aynı ayıcık desenli elbise olan geceliği aldım. ''O ayıcık olacak!'' zaferle odadan çorap çekmecesini açtım. Kulakları olan çorabımı ayağıma geçirdim. Kışa yaklaşıyorduk. Kasıma az kalmıştı.

Odadan çıkıp alt kapıdan koridora çıktım. Mutfağa girdiğimde kendime kahvaltı hazırlamaya üşendim. Dolaptan ekmeği alıp kendime ekmek arası yaptım.

''Çay!'' uzun süre sonra çay içecektim. Çay makinasına bastım. Demliğe çayı koyup suyun kaynamasını bekledim. Çayı demlenmesi uzun süreceği için tabureye oturup ekmek aramı yemeye başladım. Telefonumu almayı unuttuğumu farkettim. Athan mesaj atmıştır. Hala benim için yabancıydı, bir hafta önce flört ettiğim bir yabancıydı. Aynı evde kalmamıştık. Gerçek onu görmemiştim. O beni görmemişti.

''Günaydın Athan.'' Su alıp karşımdaki tabureye oturdu. Terliydi sanırım koşmuştu... Athan!? Yutmakta olduğum lokma boğazıma takıldı. Nefes alamıyordum ve yutamıyordum. Hiç düşünmeden Athan'ın ağzına götürdüğü bardağı aldım. Tek seferde içtim. ''Boğuluyordum öyle pat diye karşıma çıkılır mı?''

''Günaydın Eva.'' Bardağı alıp kalktı. Su doldurup tekrar oturdu. Ben ona şaşkınca bakarken o sakince suyunu içti.

''Ne... NE zaman geldin?''

''Dün gece sen salonda uyuyakalmıştın.'' Bardağı bıraktı. Sinsice sırıttı. ''Aslında önce başka birinin evine girdiğimi düşündüm. Adresi kontrol ettim doğruydu. O zaman öldüm diye düşündüm, salonda bir melek yatıyordu...''

Eva; Geçmişten GelenWhere stories live. Discover now