2

35 2 2
                                    

Medya: 1 Hour of Scottish ands Celtic Music

''Kötülük tek bir kaynaktır. Farklı evrenlerde aynı kötülükle, aynı kötüler aynı anda yaşayabilir.''

Elmas gitmişti. Ortalık da ağarmışken Gökçe de çadırından çıkmıştı. Dün gittiği dereye yine gitti, yüzünü yıkadı. Derin bir nefes alıp verdi ve çadır alanına geri döndü. Her şeyi toplamaya başladı, artık gitme vaktiydi. O çadırı sökmeye çalışırken ortaya Hayalet Bu çıkıverdi.

''Günaydın güzelim, erkek eli lazım mı?"

Gökçe, direğini çekince yere düşüp iyice dağılan çadırı çantaya tıkarken ona bakmadan konuştu.

''Erkek mi? Sen mi? Kalsın zaten ben hallediyorum. İlla bir erkek lazım olursa merak etme en azından şu sinemaya giderken tutuklanan adamı ya da robot olduğu halde bir kadını hamile bırakıp, insan olan ZFR'yi çağırabilirim. Onlar daha iyidir.''

Bu, eliyle ağzını kapatıp esnedi, sonra da hiç elini kaldırmadan bir ''Ooo'' çekti.

''Birisi kıskandı sanırım.''

''Alakası yok.''

''Var, galiba. Her neyse nereye gidiyorsun böyle?"

''Bilmiyorum, bildiğim tek şey buradan uzağa gitmek istiyorum. Sıkıldım artık, anlıyor musun? Sürekli kaçıyorum ama ne onlar pes ediyorlar ne de yol tükeniyor. Ama benim gülüm ha tükendi ha tükenecek, anlıyor musun? Tata şehrinden de, başlarındaki o uçkuruna düşkün, kadın delisi aptaldan da bıktım. Bu Dünya'dan da bıktım.''

Çantasını toplayarak ateşi yaktıkları yöne doğru yöneldi. Çünkü biliyordu ki orası kuzeydi, ateş yakılırken bakmışlardı. Hem de o taraftan eski ilkyaz aylarında duyulan taze bir yeşillik kokusu geliyordu. O yönde ya bir su kaynağı ya da bir yerleşim olabilirdi. Yürürken de Bu'ya bir şey söylemedi ama daha 20 adım atılmışken Bu'nun çenesi yine açıldı. Ama Gökçe ona yine yanıt vermedi, tek istediği sadece yürümek ve bolca düşünmekti. Bunu iyice anlayan Bu'da kayboldu. Yarım saatlik bir yürüyüşten sonra sadece çantasından çıkardığı kurabiyelerle beslenen Gökçe'de oldukça enerjik ve zinde görünüyordu ki en azından bir yarım saatlik yol daha vardı. Cebindeki ısı ayarlayıcıyı açıp çantanın iç soğukluğunu kontrol etti. Kurabiyelerin birkaç gün daha dayanbilmesi gerekiyordu.

Teknolojinin iyi olduğu yanlardan biri de buydu Gökçe'ye göre, az çabayla çok şey yapabiliyordunuz. Aynı zamanda bu iyi özellik, teknolojinin kötü özelliğiydi. Çünkü makineler sizi belli bir rutin hayatın içine çekiyordu. Onları hayatınıza kabul ettiğinizde yapılacak olan tek şey onların peşi sıra gelen hayat tarzına da ayak uydurmaktı. Tata'da kaçmak için en kuvvetli sebeplerinden biriydi. Gökçe, o rutin hayatı yaşamak istemiyordu.

''Neden makineler bana zamandan tasarruf etme imkanı sağlıyor ve kendime ayırabileceğim boş zaman dilimleri bırakıyorsa bunu o makineyle uğraşarak israf edeyim ki?"

Ko'lo da aynı şeyi düşünüyordu ama o makinelerin kendisinden tasarruf ettirdiği zamanı daha çok kadın düzmekten başka bir şey'e harcamıyordu. Gökçe'nin Ko'lo için düşünebileceği tek şey:

''Gerizekalı.'' olabilirdi.

O düşünürken yanından bir araç geçti. Tek görebildiği aracın üstünde bir kadın olduğuydu. Arkasında sadece kara ve isli bir duman bırakan kadın hızla yarım saat ötesindeki kasabaya doğru gidiyordu. Saçları birbirine girmiş ve bezmiş bir halde araca baktı. Çoktan yolu yarılamıştı kadın bile, 5 dakika içinde orada olacaktı. Ama onlar için hala da 25 dakika vardı. Kadın ve aracı da gözden kayboldu.

Gökçe AlpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin