tenth and end

664 88 65
                                    

michael sabırsızlıkla bedeninin ağırlığını bir ayağından öbürüne geçirirken luke gözlerini devirdi ve bakışlarını ondan çekti, raflardaki tarakları dizmeye devam etti. "sadece özür dileyeceksin ama kıza aşkını itiraf edecekmiş gibi duruyorsun."

"sana aşığım" dedi michael telaşla saçlarını düzeltmeye çalışırken. "ve beni yargılama, sadece nasıl özür dileyeceğimi bilmiyorum. öncesinde kabul etmemişti ve şimdi de kabul etmezse abileri bana sıkı bir dayak atmadan durmazlar." luke'un yüzünü kendisine çevirdi. "bu güzel yüzün morarmasına izin veremeyiz."

luke güldü ve michael'ın elinden kurtulup taraklara geri döndü. "kesinlikle, michael."

"geliyor!" michael endişeyle luke'u sarstığında sarı saçlı oğlan elindeki iki tarağı düşürdü ve bundan dolayı michael'a öfkeli bir bakış atsa da michael marketten içeri girmek üzere olan penny ve clay'e odaklanmıştı. clay gülümseyerek elini salladığında gelen rahatlamayla tuttuğu nefesini verdi fakat penny'nin kaşlarını çatmaya devam ettiğini gördüğünde dudağını kemirmeye başladı.

kızlar karşılarına geçtiğinde clay, luke ile michael'a selam verdi ve michael da hızla selam verirken luke bir baş hareketi sundu. beş haftadır -yani luke ile michael'ın teknik olarak sevgili olmasından iki ay sonraki bir cuma akşamından beri- clay ile michael tanışıyordu. clay'ye göre michael fazla gay biriydi, belki de luke'tan dolayı böyle düşünüyordu çünkü clay'ye göre luke da fazla gaydi. açıkçası michael ile luke birlikte çok mutlu gözüküyorlardı, fazla gay halleriyle.

penny saatine baktı ve clay'inkinin aksine sarı olan saçlarından bir tutamı gözleri önünden itip michael ile göz teması kurdu. aslına bakılırsa, clay ile birbirlerine fazla benzemiyorlardı. kardeş olduklarının anlaşılmaması normaldi. "altı dakikan var."

michael'ın aslında en az 15 dakikaya ihtiyacı vardı çünkü telefonunda hazır olan bir özür konuşması bile duruyordu. onu okuyamayacak olması yüzünün asılmasına sebep oldu. konuşmanın yetmeyeceğini düşünüp donat bile almıştı oysaki. 6 dakikasının başladığını anımsayınca ne yapacağını bilemedi ve telaşla yere yatıp kollarıyla penny'nin bacağını tuttu. "affet beni!"

luke ve clay'in kahkahalarına bakılırsa, yeterince iyi bir özür dileme yöntemi değildi. penny, michael'ın kollarını bacağından uzaklaştırmak için ayağını zeminden kaldırmayı denedi ama michael onu sıkıca tutmaya devam etti. "lütfen penny, 6 dakika özür konuşmam için çok az."

penny, michael'a baktı fakat michael yere bakıp yalvarmaya devam edince oflayarak luke'a döndü. "sevgilini benden uzaklaştırır mısın?"

luke duraksadı. "ah, doğru, o benim sevgilimdi."

yere çöküp michael'ı penny'den kurtarırken michael istemeyerek parmaklarını onun bacaklarından çekmek zorunda kaldı, yine de yerden kalkmadı ve penny'ye baktı. "lütfen penny."

"tamam, çekil şuradan."

penny onu ayağıyla iteklediğinde michael tekrar sordu. "beni affediyor musun yani?"

"evet" diye geçiştirdi kız. "çoktan affetmiştim, sadece abilerim birini pataklamayı seviyor."

luke, clay'e döndü ve "sen de öylesin" dedi. clay gururlu bir ifadeyle gülümsediğinde michael teşekkürlerini sunmaya başlamıştı.

"git başımdan, michael." penny tekrar bacağına tutunmaya çalışan michael için bir adım geri çekildi. luke ile göz göze geldiler. "gidin ve şu gay işlerinizi yapın. tanrım, bu çocuğa nasıl katlanabiliyorsun sen?"

luke, penny'nin bacağına ulaşmaya çalışan michael'a baktı. "hiçbir fikrim yok."

"ben gidiyorum."

penny arkasını dönüp ilerlemeye başladığında michael arkasından "dur!" dedi. "teşekkür etmeliyim!"

"bu kadar yeter, michael." clay saatine baktı ve çıkışa doğru yürümeye başladı. "ben gidiyorum!"

"iyi geceler!"

"penny'ye teşekkürlerimi ilet!"

clay marketten çıktığında michael yerde sırt üstü yatmaya devam etti. luke ise zemine koyduğu tek dizinden destek alarak onun yanında duruyordu.

"yine yalnız kaldık" diye homurdandı luke.

"son bir haftadaki her gece gibi" diye hatırlatma yaptı michael. "bence bu durumu bir fırsata çevirebiliriz."

"marketi kapatmam gerek, michael."

luke ayağa kalktığında michael da oflayarak kalktı, luke'un kasaya doğru ilerlediğini gördüğünde onun peşinden gitti ve sarışın oğlan rafta duran yeşil sulama kabını alıp çiçeklerin yanına gitti. kaptaki suyu onların toprağına boşaltırken michael da sandalyeye oturmuş bir şekilde onu izliyordu ve onu kendisine çevirip dudaklarının derin bir öpüşmeye başlamalarından hemen önce şunu düşündü; o, annemin şeklini almış bir melek.

 
 

şarkının çok farklı bir hikayesi olmasına rağmen mutlu son yapmam bir ihanet

ve ekliyorum, 10. bölümde son yapmak da bir ihanet şmcklwşlmalş

sadece bu sevimli bir hikaye

ve bu sevimli hikayeyi okuyan herkese teşekkür ederim

harikasınız


supermarket flowers || muke (+)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin