☆5. Bölüm

155 5 0
                                    

Bu kadar geciktirdiğim için çok üzgünüm :( Ama buna değdiğini düşünerek iyi okumalar diliyorum :D

   Bir kaç saniye bekledikten sonra sesin tamamen kesildiğini fark ettim. Umursamadım ve yoluma devam ettim. Ancak attığım her adımda birinin beni takip ediyormuş hissi peşimi bırakmamıştı. Korkmuyordum, korkmam da. Sadece bu çok rahatsız ediciydi. 

   Durdum. O şey -kişi- şu an tam olarak arkamdaydı. Varlığını ağır bir şekilde hissedebiliyordum ve bu bana çok tanıdıktı. Yaşamak, hatta bahsetmek bile istemediğim bir his. 

   Bundan gerçekten sıkılmıştım. Bir anda döndüm ve görebildiğim tek şey arkasında bırkatığı rüzgardı. Kim olduğunu çok iyi biliyordum. O günden sonra tekrar karşıma çıkmamasını umdum. 

   Geçtiğim o karanlık yolu, tekrar açılan ışıklar aydınlatmıştı. Sonunda evime varmıştım ve tek düşünebildiğim açlıktı. Sanırım 'düşünebildiği tek şey açlık' olan tek kişi ben değildim. Gri tombul kedi, ona yemek vermem için yalvaran gözlerle bakıyordu. Onu henüz yeni buldum ve bir isim vermedim. Herneyse, bunu sonra düşünürüm. 

   Kendime hazırladığım atıştırmalıkları aldım ve televizyonun önüne geçtim. Tüm kanallara hızlı hızlı geçtim ve doğru düzgün izleyebileceğim hiç birşey bulamadım. İnternetten bir film bulmak çok daha iyi bir fikirdi. 

-

   'Bu filme nasıl korku diyebilmişler?' diye geçirdim içimden eleştirmen bir tavırla. Bu yorucu günün ardından iyi bir uyku çekmek umuduyla yatağıma doğru gittim. 

-

   Güneş ışığı, perdenin açık kalan kısmından gözüme çarpıyordu. Olduğum yerde doğruldum. Uyku sersemliğiyle okul için hazırlanmaya koyuldum aynı zamanda gitmek istememem hakkında homurdanıyordum. 

-

   Okula girdim. Gerçekten çok sessizdi. Geç kaldığım çok belliydi. Dolabıma gidip kitaplarımı aldım ve sınıfa doğru yürüdüm. Yemekhanenin yarı açık kapısından Bayan Park'ın beni el işaretiyle çağırdığını gördüm. 

  'Siktir.'

   Yavaş yavaş kapıyı açtım ve içeri girdim. Gözüm Bayan Park'ın yanında duran süslü kıza çarptı. Yüzü yabancı değildi fakat tam olarak çıkaramıyordum. Yanlarına gittim ve;

"Evet Bayan Park?" dedim. Bayan Park, ellerini göğüsünde dolayarak; 

"Geç kaldınız Bayan Dark. Bu yüzden Bayan Will ile yemekhaneyi temizleyeceksiniz."

  'Ah! Hadi ama. Bir bu eksikti.' Tam daha kötüsü olamaz diye düşünürken, bir de bu baş belası kız çıktı. 

"Merhaba! Ben Rachel Will! Şu anda hiç arkadaşım yok. Seninle arkadaş olmak beni çok mutlu eder!" 

  'Arkadaşmış! Hmph! Kaç yaşındasın sen?'

Ve hemen ardından Bayan Park araya girdi.

"Evet! Artık tanıştığınıza göre burayı size bırakıp gidiyorum. İyi çalışın!" 

   Artık bu çocuk beyinliyle yazlnız kalmıştık. Masa ve sandalyeleri düzenlerken söyleniyordu. Sanırım.. benimle konusuyordu. 

"Bu cezayı almamız çok kötü oldu. Ama olsun seninle tanışmış oldum. İyi arkadaş olabileceğimizi düşünüyorum..." 

   Yemekhanenin diğer ucundan benimle konuşuyor- öyle sanıyordu. Buna daha fazla dayanamayıp bir anda çıkıştım. 

"Kes sesini. Kafamı şişirdin." 

   Rachel yaptığı işi bıraktı. Suratındaki üzgün ifadeyle yanıma gelip; 

"Üzgünüm. Elimde değil. Çok konuştum." 

   Bir kaç saniye baktıktan sonra gözlerimi devirerek önüme döndüm. Arkamı döndüğüm an çok tiz bir ses kulaklarımda yankılandı. Ardından gözümün önüne düşen cam kırıklarını ve kan damlalarını gördüm. Elimi acıyan yere- kafama doğru götürdüm ve yavaşça arkama döndüm. 

   Yarı bulanık şekilde gördüğüm 'Çocuk Beyinli', elindeki kırık cam şişeyle sırıtıyordu. Kafama çarpılan şişenin etkisiyle yere yığıldım. Tamamen bayılmamıştım fakat hareket etmem çok zordu. Yattığım yerden kendime gelmeye çalışıyordum. Bir müddet bana baktıktan sonra konuşmaya başladı; 

"Uzun zamandır bu günün hayalini kurdum ve bir çok plan yaptım. Basit bir ölüm olmasını istemeyiz değil mi?" 

   Konuşmayı durdurdu ve hafifçe güldü. Gerçekten zevk alıyor gibi bir hali vardı.

"Senden nefret etmemin yanında bir de arkadaşımı öldürmen.."

   'Ah, demek o sürtük, onun arkadaşıymış. Anlamam gerekirdi' 

   Hafifçe gözlerimi açıp olduğum yerde doğrulmaya çalıştım. Fakat beni görünce, konuşmasını kesti ve yanıma gelip karnıma sert bir tekme attı. Olduğum yere tekrar yığıldım ve gerçekten sinirlenmeye başlamıştım. 

"Demek rahat durmayacaksın. Biraz bekle, senin için bir hediyem var." 

   Arkasına döndü. Masanın üzerindeki çantasını karıştırırken sessiz ve bir o kadar da zor bir şekilde kalktım, ona doğru gittim. Ellerimle boynunu sardım. Tam işini bitirmek üzereyken karnıma ikinci kez dirseğiyle vurdu ve yemekhanenin içinde koşmaya başladı. 

  'Bir kere de direnmeseniz?' 

   Yavaş adımlarla arkasından gidiyordum. Aynı zamanda attığım her adımda kafama milyonlarca iğne batıyordu. Yüz ifadesi bir anda değişti. O psikopat gülümsemenin yerini, korku almıştı. Beni öldürmeye çalışan birinin, şu anda benden bu kadar korkması normal değildi. Aslında, Asıl normal olmayan benim bu kadar çabuk sinirlenmemdi. 

   Rachel benden kaçmaya çalışırken masa ve sandalyelere takılıp düştü. Arkasını dönüp kaçmaya çalışırken büyük bir hata yapmış oldu. Adımlarımı hızlandırarak ona yaklaştım ve ellerimle boynunu kavradım. Tırnaklarını kollarıma geçirdi, kurtulmaya çalışıyordu. Ama nafile. O an elimden onu Tanrı bile kurtaramaz'dı. 

   Yemekhanenin içinde yavaşça sürüklemeye başladım ve ona bir soru sordum;

"Beni öldürseydin ne yapmayı planlıyordun?"

"O lanet kafanı bedeninden ayırıp, bir çöp gibi camdan atacaktım." 

   Bu lafına istemsizce güldüm. 

"Peki.. Öyleyse rolleri değişelim."

   Bir anda tepkisi değişti ve gözbebekleri korkuyla büyüdü.

"Bekle. Ne-" 

   Ellerim arasında duran boynunu gözümü kırpmadan kırdım ve bedeninin yere yığılışını izledim. Cansız yatan bedene baktım ve içimden geçirdim;

  'Hakettin~'   

   Dışarı doğru bakıp bahçede kimsenin olmadığından emin olduktan sonra cansız bedenin dördüncü kattan aşağıya doğru süzülüşünü izledim. Tam cam kenarından ayrılacaktım ki, camdaki yansımamı gördüm ve gözlerimdeki farklılık göze çarpıyordu. Tam olarak emin olmak için hızlı bir şekilde yerdeki kan damlalarını ve cam kırıklarını temizleyip lavaboya gittim. 

   Hemen gözlerime baktım. Fakat farklı hiç birşey yoktu. Ki kızgınlığım da geçmişti.  Kafama pansuman yapıp kendime çekidüzen verdikten sonra Bayan Park'ın yanına gitmek üzere lavabodan çıktım. 

I Warned YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin