Elimde Kalanlar

68 4 0
                                    

Canavarlar da gülümser..

Uzun bir süre suyun altında kalmış gibi hissederdim. Belki de bu his, o kazadan sonra meydana geldi. Bilmiyorum. Fakat başka bir varlıkla aynı bedeni paylaşmak ; çatışmalara, kafa karışıklığına, tutarsızlığa, acıya ve kaosa neden oluyordu. Iotrx'e kendimi açtığım andan beri, onun ne kadar güçlü olduğunu -kendimin bu kadar güçsüz olduğunu- bilmezdim.

Aklımda canımı kurtarmak, sevdiklerimi tehditlerden korumak, güç elde etmekten başka bir şeye yer yoktu. Iotrx'i kontrol edemeyeceğimi aklıma bir kere bile getirmemiştim. Onun, kendine ait bir iradesi olacağını nasıl düşünebilirdim ki?

Bana seslendiklerini duyuyordum. Her an, her dakika... Babam arada seslenip uyanmamı istiyordu. Meyer ise tepki veririm diye ikimizin birlikte geçirdiğimiz zamanlardan bahsediyordu. Gelen metalik seslerinden, ikisinin de odaya girmediğini anlamıştım. 

Ne kadar süre bilinçaltımda hapsolduğumu bilemiyordum.  Bedenim felç geçirmiş gibiydi. Kımıldamıyordu. Gözlerimi açıp bedenime bakmak istiyordum ama kontrol edemiyordum. Ve bilinçli halde, kendi başıma olmak bu zamansız mekanda bir süre sonra sıkıcı, hatta delirtici olmaya başlamıştı. 

Bu yüzden var gücümle uyanmaya çalıştım. Bunu nasıl yapacağımı bilmesem de, denemek zorundaydım. Bu dipsiz karanlık korkutucuydu. Yapabildiğim kadar baskı kurmaya başladım. İlerledim, ilerledim. Etrafımda yapış yapış siyahlık vardı ve beni geriye çekiyordu. Yine de direndim. 

Bir süre bu şekilde ilerledikten sonra, ileride disko topundan yayılan ışık misali, mavi bir ışık gördüğümü sandım. İlerledikçe, hayal gücüm olmadığını fark ettim. İşin aslı ışığı gördüğüm anda ' Işığa gitme, öleceksin!' diyen diğer tarafıma gülmemek için kendimi zor tuttum. Bu durumda bile espri anlayışım vardı ve bu zamansız tutarsızlık, aklımı mı kaçırdım diye düşünmeme neden oluyordu.

Yine de ilerlemeye devam ettim. Bunu yapmaktan başka şansım da yoktu zaten. Eğer ilerlemeyi kesersem, karanlığın yapış yapış kolları beni içine doğru çekiştirmeye başlayacaktı.

En sonunda ona ulaşmıştım. Bir kaç kol boyu mesafe kalmıştı. Elimi uzatıp ona dokumaya çalıştım.

Bir anda ışık patlaması oldu. Refleks icabı gözlerimi kapatıp açtığımda kendimi Meyer'in yüzüne bakarken buldum.

' Me- Meyer?' dedim şaşkınlıkla. 

Meyer cevap vermeyip yüzünde nazik bir ifadeyle bana bakmaya devam etti. Ne olduğunu anlamak için etrafıma bakarken şok içinde havada asılı olduğumuzu ve etrafımızda hiç bir şeyin olmadığını fark ettim.

Ne olduğundan emin bir şekilde ona döndüm.

' Sen Meyer değilsin.'

Meyer'in yüzünü birebir kopyalamış olan Iotrx'in ağzı enlemesine iki yana yarıldı ve ağzından dolup taşan kocaman dişlerle bir kahkaha kopardı. Yılanın karşısında çaresizce hareketsiz kalan tavşanlar gibi ona bakakalırken o 

' Sanırım bunu hissederek değil, görerek söyledin!' diye haykırdı.

Konuşması şaşılacak derecede düzgündü fakat ses tonu korkunçtu. Aynı anda hem kadın hem erkek konuşuyor sanırdınız. Yine de Meyer'ı taklit etmesinden yola çıkarsak, anılarımdan beslenip öğrendiği gün gibi ortadaydı. Peki onu bu kadar korkunç görünmeye iten şey neydi?

İçimden bir ses ' Çünkü sizin yaptığınız şey bir şeytanı uyandırmaktı' dedi. Ve haklı olduğunu görebiliyordum. Fakat aklımı kurcalayan şeyler vardı.

Eitros'un ZamanıWhere stories live. Discover now