AŞKIN MATEMATİĞİ

539 29 9
                                    

Koray beni apar topar hastaneye getirmişti. Gözüme ilaç gibi birşey sürüp gitti hemşireler bir bandaj sarmışlardı. Koray dışarıda beni bekliyordu. En son hemşire" volta atan sarışın çocuk senin için buradaysa çok şanslısın"demişti hayran hayran bense ona sadece gülümsemiştim. Evet beni bekliyor çünkü o benim demek gelse de içimden bunu içimde tutmaya karar verdim. "Evet nasıl hissediyorsun."dedi doktor olduğunu düşündüğüm kişi. "Iyiyim. Yanmıyor artık."dedim. "Elbette yanmıyor çünkü tahminimce artık görüyorsun."dedi. Ben şaşkın şaşkın "Sirke döküldü diye gözlerim mi açıldı. Bilsem daha önce dökerdim."dedim. Doktor gülen bir sesle "Yok kızım öyle değil sonuçların normal o yüzden gözlerin açılacak. Tabi bunda yaşadığım olayın şoku da etkili."dedi. İçimde büyük bir heyecanla beklerken doktor bandajı açmaya başladı. Ben gittikçe daha çok heyecanlandım. En son tamamen çıkardı. Ben gözlerimi sımsıkı yummuştum ve açıkçası yine o karanlığı görmekten çok korkuyordum. Sonra bi cesaret birden açtım gözlerimi.

Uzun zamandır ışığa hasret olabilir gözlerim birden onlarla buluşunca kamaştı. Hastanenin beyaz duvar boyasını görmek hiç bu kadar mutlu etmemişti. Hele doktor görmek ömrümde sevinmediğim kadar sevinmiştim bu doktoru gördüğüm için doktora sarılıp "Görüyorum."dedim. Doktor sırtımı sivazlayip gülerek uzaklaştı. "Senin adına çok sevindim. Ama benim başka hastalarla ilgilenmem gerek. Doktor kapıya doğru yürürken "Doktor bey birşey isteyebilir miyim"dedim. Başıyla onaylayınca "Dışarı da bekleyen kişiye  göremeyeceğimi söyler misiniz. Bunu yani gördüğümü benden duymasını istiyorum."dedim. Doktor itiraz edecek gibi olsada ona biraz ısrar ettim kabul etti. Sonra odadan çıktı. O çıktıktan 20 dakika sonra ben de çıktım. Koray yıkılmış bir halde başı ellerinin arasında sandalyede oturuyordu. Hafifçe öksürdüm ve gözlerimi  ondan uzaklaştırıp. Ona bakmadan "Koray."diye seslendim. Hemen ayaklandı ve yanıma geldi. "İyi misin?"diye sordu kafamı öperken. Ben başımı salladım. "Doktor birşey söyledi mi? Yani gözlerim konusunda." Ona çok dikkatli bakmadan yüzüne gelişi güzel bakıyordum. Oysa o güzelim gözlerinden bir damla yaş süzülürken "Yok hayır."diyebildi sert bir sesle. Demek ki benimle sert konuştuğu zamanlarda da böyle oluyordu. Yüzünü onu her zerresini saatlerce incelemek istesemde çok dikkatli bakmamak için kendimi zorluyordum. Başımı sallayıp. "Koray bir şey istiyorum."dedim. Hemen kendini toparlayıp bana baktı. "Ne istersen güzelim."dedi. "Uçurum var ya hani o şey olan oraya gidelim mi?"dedim. Amaçlarım arasında o uçurumun bizim için kara bir hatıra olmasını engellemek vardı. O uçurum benim artık gördüğümü Koray'ın öğrendiği yer olarak bilinsin istiyordum. "Emin misin?"dedi. Ben kafamı salladım yine sadece. Çünkü çok konuşursam ben görüyorum diye haykırmamak için kendimi tutmam gerekirdi. Yanağımı öptü ve elini omzuma attıp yürümeye başladık. Arabaya geldiğimizde o kadar düşünceliydi ki arabaya kendim bitmiştim  bunu bile fark etmemişti. Arabayı hızla sürdü.

Uçuruma gelmiştik. Bu defa arabadan inmeme yardım etti. Elimi tuttu. Tam uçurumun kenarına götürdü beni yaklaşık beş metre kala durdu ve beni de durdurdu. "İşte geldik. Ne yapacağız burada?"diye sordu. "Atlayacağız."dedim. Şaşkınlıkla bana döndü "Saçmalama istersen Sevda."dedi. Ben numaradan ağlamaya başladım. Bunun için Koray'la ayrıldığımız sahneyi düşündüm işe yaradı. "Artık yaşamamın bir anlamı yok. İntikamım alındı. Sana kavuştum. Ve ben bu karanlığa gömülmüş dünya da yaşamak istemiyorum."dedim. Oyunculuğuma ben bile şapka çıkartırım. "Sevda herşey düzelecek. Yeniden göreceksin bir gün ben buna inanıyorum."dedi. Ondan iki üç metre kadar uzaklaştım. Arkam ona dönük "Doktor bana herşeyi anlattı. Benim gözlerim. Koray benim gözlerim..."dedim ağlamaklı bir sesle ona döndüm oda ağlıyordu. "Siyah tişörtün sana ne kadar yakıştığını söylemiş miydim?"dedim kocaman gülümseyerek. Koray kafasını kaldırıp bana baktı. "Sen görüyor musun?"dedi gözleri şaşkınlıktan kocaman açılmıştı. "Eveeeett"diyerek koşup kucağına atladım. Bana sımsıkı sarıldı. Ben onun kokusunu doya doya içime çektim. Öyle çok özlemişim ki anlatamam. Etrafında dönmeye başladı bende düşmemek için bacaklarımı beline doladım. "Yavaş düşeceğiz yavaş."diye bağırdım ama o dönmeye devam etti. Kahkahaları ise bu güzel anımıza adeta müzik oluyordu. "Sen var ya. Sen çok fenasın."dedi en sonunda dönmeyi bırakıp beni yere indirdi. Ama hala belimden sarılmış vücutlarımız birleşikti. Gözlerine uzun uzun baktım. Ahhh sanki şimdi görmeye başlamıştım. Tekrar boynuna sarıldım. Öptüm yine sarıldım yine öptüm. Oysa sadece kokumu içine çekiyordu. "Ah Kara Sevda. Bu nasıl oyun böyle."dedi. Bende ona "Bana öküz gibi davrandığın zamanlara say."diyerek koluna bir şaplak attım. Ondan uzaklaşmaya başladım. "Yok öyle kaçamazsın benden. Gel buraya." diyerek peşimden gelmeye başladı. Bende koşmaya başladım. Arabaya kadar koştum. Sonra nefesim tıkandı yavaşladım tam tekrar hızlanacakken beni belimden yakaladı ve havaya kaldırdı. Ayaklarım yerden kesilirken kahkahalarla karışık  çığlık atıyordum. Oysa bir şekilde beni kucağına aldı ve getirip arabaya yasladı. Vücutlarımız birbirine fazla yakın olduğundan heycanlamaya başlamıştım. Beni arabanın arkasına oturtup kendisi biraz daha yaklaştı. "Eee Sevda hanım nereye kadar kaçacaktın?"dedi. Ona heycanlandığımı belli etmemeye çalışırken tam gözlerine bakıyordum. "Sence bu mavilerden nereye kadar kalabilirim?"dedim. Yüzünde kendini beğenmiş o ifadesi yerleşirken bana dahada yaklaştı. Birbirimize bu kadar yakın olmamız beni gitgide heyecanlandırıyordu. Yüz hizamda eğilip dudaklarıma yaklaştıkça ağzım kalbimde çarpıyordu sanki. Bütün vücudum yakınlığıyla gerilmiş aynı zamanda heyecandan sıcaklık yayılmıştı bütün vücuduma. Dudakları neredeyse dudaklarımdayken belimden sarıp beni kendi vücuduna tamamen yapıştırdı. Bütün vücudum kasılırken ben nereden nefes alındığını hatırlamaya çalışıyordum. Ellerini aşağı doğru kaydırırken kalçamın biraz üstünde durdu. Ben nefes almayı unutmuştum resmen nerden nefes alındığını unutmuştum. Beni kendine iyice bastırken dudakları dudaklarımı buldu. Koray'la ilk öpüşmeniz değildi. Ama beni daha önce hiç böyle yoğun bir arzuyla öpmemişti. Elleriyle boynumu kavrayıp öpmeye devam etti tabi bende karşılık veriyordum. Ve beni sonsuza kadar öpsün istiyordum. Hiç durmadan ve yorulmadan neredeyse beş dakika öptü beni. Sonra kendini dudaklarımdan uzaklaştırmak için benim boynumda duran elleriyle beni yüzümü uzaklaştırdı. Alnını alnıma dayandığını benden uzaklaştığı için acı çeken bir ifadeyle bana baktı. "Kendini bu kadar özletmemelisin. Her zaman kendimi durdurmak zorunda kalıyorum."dedi hırıltılı erkeksi bir sesle. Neyi kast ettiğini anlayınca hala birbirine yapışık olan vücutlarımıza kaydı dikkatim. Onunla yaşadıklarımız geldi aklıma biz sevgili olduğumuz şu uçurumdan neredeyse düşecek olduğumuz babasının bizi kaçırıp işkence etmesi. Birbirimizin yaralarını sardığımız zaman. O an bunu hakkettiğimizi düşündüm. Yaşanabilecek herşeyi yaşamıştık. Hatta yaşanmaması gerekenleri bile. Birimiz 19 birimiz 20 yaşında koca insanlardık ve bunun için kimseye hesap vermemiz gerekmezdi ve kimse bize hesap soramazdı. Ve belki de en önemlisi o bir erkekti. Elimle yüzünü eğip dudaklarını sert bir şekilde öptüm ve bu defa kısa kesmeyip uzattım. Ondan ayrıldığım zaman dudaklarını çok uzaklaştırmasina izin vermeden "Ben hazırım."dedim sesim güçsüz ve cılız çıkmıştı aynı zamanda heyecandan titriyordu ama kararlı çıkmıştı en önemlisi de buydu. Koray önce nazikçe dudaklarımı sonrada alnımı öpüp benden uzaklaştı. Ben ona şaşkın şaşkın bakarken "Sen zaten benimsin ama sana bana ve aşkımıza yakıştığı gibi yaşayacağız herşeyi. Ve bir gün karı koca olduğumuz da herşey istediğimiz gibi olacak eksiksiz ve içimize sinen bir şekilde. Kafamız da tek bir soru işareti olmadan. Bana tamamen güvendiğinde. Bana..." sözünü keserek "Ben sana zaten güveniyorum. Ve olacaksa seninle olsun istiyorum."dedim. Gözlerine diktim bakışlarımı. O da gülümseyerek bitirmesine izin vermediğim cümlesini tamamladı. "Bana nikah masasında evet dediğinde diyecektim."dedi ve ciddileserek "Benden başkasıyla o kastettiğini değil aynı havayı bile başka niyetle soluyamazsin."dedi. Beni tekrar öpüp uzaklaştı benden. Ben nefesimi tutmuş onun beni opmesine izin verirken "Ve lütfen ben seni öperken nefes al. Öleceksin diye korkumdan kısa kesiyorum."dedi ve pişmiş kelle gibi sırıttı. Ona ters bakışlar attım o arabanın kendi kapısının olduğu  tarafa doğru giderken "Ve bir gün öleceksin heyecandan ben seni öperken. Bu kadar belli etme aşık olduğunu."dedi. Demek heycanlandığımı anlamıştı. Koltuğa yerleşip binmem için kornaya bastı. Ben surat asarak koltuğuma yerleştim. Sinirden kemeri takmıyordum en son pes edip uğraşmayı bıraktım. "Sen kendini durdurmakta zorlanınca aşık olduğunu belli etmiyorsun çünkü."dedim sinsice gülerken. Bana derin derin bakıp gözleri yine lacivert olmuştu. Bunun anlamını biliyordum yaşadığı duygu yoğunluğu. Uzanıp kemerimi takıldığı yerden çekmeye başladı. "Bide şu göz rengin bazen duygularının aşırılık seviyesinden dolayı lacivert oluyor ya onu düzeltmelisin."dedim. Kafasını bana doğru çevirince aramızda santimlik mesafeler kalmıştı. "İyi de Sevda ben sana olan duygularımı saklamak istemiyorum ki aksine herkes bilsin senin bana ait  olduğunu anlasın ve seni yasaklı bölge olarak ilan etsin istiyorum. Sana bakmalarına bile dayanamıyorum. Seninle aynı şehirde nefes almalarına bile sinirleniyorum. Aynı yolları yürüdüğünüzü düşünmek bile zıvanadan çıkarıyor. Hiçbir erkek sana yaklaşsın istemiyorum. Sende benim gördüğümü görecekler diye aklım çıkıyor."dedi keskin lacivert gözleriyle. Sonra başını boynuma gömüp derin bir nefes aldı ve  boynumu öptü. "Hele buradaki kokuyu birisi fark edecek diye aklımı oynatıyorum."dedi. Ben güçlükle yutkundum çünkü söyledikleri size delice gelse de bana dünyaları vermiş gibiydi. Susup sadece gözlerine baktım. O beni az önce sözleriyle severken ben şimdi onu gözlerimle seviyordum. "Ama şuan baktığın gibi kimseye bakmayacağını da adımın Koray olduğu kadar biliyorum. Bundan sana olan aşkım kadar eminim."dedi ve kemeri takıp kendi koltuğuna geçti. "Belki senin kadar ifade edemem ama seni seviyorum Koray."dedim ve devam ettim "Bana olan sevgini aşkını al sonsuzlukla çarp sonra çıkan sonucu yine bana olan sevgin ve aşkınla çarp  eğer bu sana bitebilecek yada başka birine hissedilebilecek kadar az gelirse al kendi ömrünü benim ömrümle çarp ve bunu ömrümüz boyunca aldığımız nefeslerimizin toplamıyla çarp. Al çıkan sonucu okyanustaki kum taneleriyle çarp ve otur o sonuç kadar kum tanesi say. Eğer ömrün yetmezse hesaplamaya al ömrümü koy ömrünün üstüne. Yada sadece gözlerime bak ve oradan anla seni nasıl sevdiğimi. Sana olan aşkımın matematikte bir hesabı yok. Sana olan aşkımın haddi hesabı yok."dedim ve uzanıp ona sarıldım. Beni yine boynumdan öptü bende onu boynundan öptüm. "Sen olmazsan ölürüm."dedik ikimizde aynı anda sonra uzunca bir bakıştan sonra yerime döndüm.  "Bütün hücrelerimle seninim."dedim oturduğum yerden ona bakarken "Bütün hücrelerimle seninim."dedi ve bakışlarını benden alıp arabayı çalıştırdı. Yol boyu Koray'ın yan profilini izledim. Arada bana bakıp gülüyor sonra hemen önüne dönüyordu. Evin önüne geldiğimizde durdu burası benim evim değildi ki ama "Koray yanlış ev."dedim. Bana imalı imalı bakıp "Burası senin o 4 ay seni görmeye gelmediğini düşündüğün zaman yaşadığım yer."dedi sokağın karşısında iki ev sonrası benim evimdi."Burası da senin evin."dedi eliyle göstererek. "Ohaa. Şey yani çok romantik."dedim arabadan inerken gelip bana sarıldı ve kahkahasıyla bütün sokak inledi. "Seni sevmeyip napar ki insan?"dedi o kadar güzel bakıyordu ki zaman şimdi dursa şikayet etmezdim. Tam bu sırada sokakta motor sesi yankılandı aklımda hemen bir isim belli etmişti bile kendini dönüp motordan telaşla inip yanımıza gelen çocuğa baktım. Kaskı çıkarmış gözleri kıpkırmızıydı. "Ateş ne oldu sana?"diyerek Koray'ın kollarından çıkıp ona doğru gittim. "Ağladın mı?"diye sordum aynı telaşla. Bana şaşıran gözlerle bakıp "Görüyor musun sen artık?"diye sordu. Sesi yorgun çıkmıştı. "Eveet"dedim gülümseyerek. Gelip bana sarıldı indiğinden beri yüzünde ilk kez gülümsemeyle bana bakıp "Çok sevindim. Sevda."dedi sesi neredeyse ağlamaklı çıkıyordu. Benden uzaklaşmaya çalıştı. "Oğlum iyi misin sen?"diye sordu. "Değilim Koray hiç iyi değilim. Yardımınıza ihtiyacım var."dedi ağlamaya başlamıştı. Gidip ona sarıldım çünkü şuan zor bir anıydı ve o beni 4 ay boyunca en zor zamanlarimda yalnız bırakmamıştı. "Ne istersen. Elimizden ne gelirse."dedi Koray gelip Ateş'in sırtını sivazlayip. Ateş daha fazla dayanamayıp ağlamaya başladı ve bana daha sıkı sarıldı. Onun acısını içimde hissederek gözlerimden yaşlar düşmeye başladı. "Topla kendini hadi senin için herşeyi yaparız."dedim. Gözlerim Koray'a kaydı bu durumumuz yani bu kadar sıkı sarılmamız onu rahatsız etmişti. Haklıydı ama Ates'i ilk kez böyle görüyorum ve onu bu halde bana sarıldığı için suclayamazdım. Elimi uzatıp Koray'ın elini tuttum. Bana anlayışla bakıp gülümsemeye çalıştı. Bu sırada "Koruyamadım Su'yu koruyamadım."dedi Ateş Koray Ates'i şaşkın bir şekilde bakarken. "O şerefsiz kız kardeşimin fotoğraflarını çekmiş. Kızı icirip icirip baygın halde poz verdirmis orospu çocuğu. O fotoğrafları almalıyız ondan."dedi. Ben başımı sallarken "Alacağız kardeşim. Senin kardeşin benim kardeşim. O şerefsize gününü göstereceğiz. Sen merak etme."dedi bunu öylesine söylememişti  çünkü kızınca cenesinin kasıldığını biliyordum şimdide öfkeden çenesi kasılırken Ates'in omzunu sivazladı yine.  Gururla sevdiğim adama baktım. İnsan onu sevmeyip ne yapabilirdi ki başka. Onu sevmemek mümkün müydü? Böyle bir adamı. Kafamı düşüncelerime cevaben olumsuz anlamda sallayıp ikisininde  kolundan tutup içeri girdik. Bizi bekleyen bir intikam  vardı.

AŞK İZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin