Kalleşliğin Yarası

Începe de la început
                                    

"Tamam Salih abi uzatmayalım. Kapandı gitti o mevzu."

"Pek kapanmışa benzemiyo Aziz, Fiko her yerde Tülay'ı arıyomuş hatta geçen Tansu'yu sıkıştırmış. Bana bak, ister misin bu Fiko soluğu Bursa'da alsın."

"Aman be Salih abi bana ne, ister soluğu Bursa'da alsın ister cehennemde, ben bu saatten sonra önüme bakarım."

"İyi iyi hadi kapattık bakalım. Ha! Sahi ne oldu senin taksi, çıkmadı mı daha sanayiden?"

"Az kaldı abi, şimdi oraya gidiyom ben de hatta geç bile kaldım. Hadi tutma beni, Cemo bekliyo. Sana kolay gelsin, bana eyvallah," deyip hızlı adımlarla yola koyuldu.

Yolda yine cam da kapı da kim varsa hatırlamadan geçmedi. Tamirhanenin önüne geldiğinde taksiyi dışarıda görmesiyle biraz olsun içi rahatladı.

"Ben gelene kadar duramamışsın yine Tamirci Çırağı!" diye taksinin başında astar çeken Cemo'ya seslendi.

"Valla sen gelene kadar biraz kolaylayayım dedim abi, fena mı?"

"İyi yapmışsın iyi... Eline sağlık lan çok güzel oluyo... Ee pasta cilayı ne zaman atarız?" deyip iki elini beline koydu.

"Daha erken abi, bu gece bir dışarda kalsın kurusun, yarına inşallah."

"Eh o zaman bana da bir iş ver de böyle boş oturmayayım," diyerek kolları sıvadı.

Bir saate yakın süren işlerinin ardından nihayet sona geldiklerinde, Aziz'in çalan telefonuyla mola verdiler. Hevesle kafasını kaldıran Cemo, Aziz'e; "Mühür mü?" diye fısıldadığında, ekranda Uğur'un ismini gören Aziz, ona hayır anlamında kaşlarını kaldırıp telefonu kulağına götürdü.

Beş dakika sonra aracın başına geldiğinde, Cemo da artık işi bitirip ellerini temizlemişti.

"Hayırdır abi?"

"Yok bir şey, akşam eve çağırıyolar."

"Gidicek misin?"

"Gidicez Cemo, seninle birlikte gideceğimi söyledim."

"Abi beni hiç katmasaydın keşke."

"Niye lan? Ne oldu?"

"Ne biliyim abi yorgunum, sanki bir sıkıntı var içimde de eve gider dinlenirim diyodum."

"İyi ya işte eve gidip ne yapıcan? Otur otur iyice için sıkılıcak hadi takıl sen de, hem kafamızı dağıtırız biraz."

"İyi peki, ama önce şu kirimizi pasımızı bir temizleyelim, meydanda buluşuruz tamam mı?"

"Olur, hadi çok sallanma, ağaç etme beni."

"Ne ağacı be abi. Bu saatten sonra senden olsa olsa fırıncı küreği olur. Baksana tersinle düzün bir olmuş nerdeyse..." Cemo'nun bu sözleriyle bir anda arkasını dönen Aziz, onun keyifli kahkahalarına da denk geldiğinde her zamanki gibi onu azarlamak yerine keyfine eşlik etti.

                                                                             **

"Hadi bakalım yalnızlığımıza içelim beyler, kaldırın kadehleri haydi hoop!" diye coşkuyla kadehini havaya kaldıran Koray'ın, havuz kenarında hazırladığı masanın başında toplanmışlardı.

"Hey, ben pek yalnız sayılmam ama..." diye takılan Erim yine de kadehini kaldırıp onlara eşlik etmekten geri duramadı. Her ne kadar içinden gelmese de Cemo da onlara katılmak zorunda kaldı. Şule, şu an bu söze kadeh kaldırdığını görse kim bilir ne yapardı? Bunun düşüncesiyle muzip bir edayla sırıttı.

ŞEHRİN HAYLAZLARIUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum