16.Bölüm "Bir İtiraf Fısıltısı Rüzgarında Küçük Bir Şok"

74 9 8
                                    

Bu bölümü hep yanımda olan, bana sürekli destek olan dostuma "@ofabdnglu" 'na ithaf ediyorum :)

Ayrıca bu bölüm hikayenin asıl olayının başladığı kısım, bu yüzden lütfen yorum yapmadan geçmeyin. Düşüncelerinizi çok merak ediyorum. Açıkçası bu şimdiye kadar yazarken en çok zorlandığım bölümdü, kafamı toplamak çok zor oldu.

Umarım okursunuz ve beğenirsiniz ;) Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere... Hoşça kalın.

"Bizim sebepsiz sandığımız şeylerin aslında var oluştan gelen bir sebebi vardır. O sebep bizi biz yapan şeydir aslında. Ezelimizdir... Ebediyetimizdir."
H. Beril ÖKSÜZ

Aras...

"Sana ona iyi davranman gerektiğini söyledim." dedim sinirden dişlerimi sıkarak, karşımda eli Farah'ın bileğini sıkıca kavramış bir şekilde duran çocuğa bakarken.

Nedenini anlayamadığım bir şekilde bu durum beni çok rahatsız ediyordu. Ona birinin dokunuyor olması, birinin adını söylüyor olması, birinin onun gözyaşlarının sebebi oluyor olması... Beni inanılmaz bir şekilde rahatsız ediyordu. Öyle ki karşımda dikilen bu çocuğun kafasını kopartma isteği uyandırıyordu bütün vücudumda.

Farah'ın gözleri, döktüğü yaşların geride bıraktığı ışıltılı parıltılarıyla benim üzerimde gezinirken bir kez daha karşımdaki çocuğun yüzünü dağıtmak istedim.

Ben Farah'a dolayısıyla da onunla ilgili düşüncelerime dalmışken yüzüme yediğim sert yumrukla afalladım ve geriye doğru sendeledim.

Tam o sırada daha önce hiç duymadığım bir ses işittim. İnanılmaz derecede yumuşak ve kadifemsi bir ses adımı söyledi.

"Aras!" dedi korku dolu o ses.

Yediğim yumruğun etkisinden çıkamamışken üstüne bir de tüylerimi ürperten bu güzel ses tonu araya girmişti. Daha önce hiç duymadığım bu ses ile ilgili düşüncelerime yerle bir eden tahminler kafamda uçuşurken gözlerim istemsiz bir şekilde karşımda dikilen Farah'ı bulmuştu.

O az önce konuşmuş muydu? Hem de benim adıma korktuğunu belli eden bir ses tonu ile...

O gerçekten konuşmuş muydu? Sesini hiç duymadığım, duymak için can attığım kız az önce konuşmuş muydu gerçekten? Hem de benim adımı söyleyerek... Allahım! Bu gerçek olamaz, değil mi?

Ben hala yaşadığım şoku, şaşkınlığı üstümden atamamışken karşımdaki çocuk Farah'ın bileğini tutup çekiştirerek götürmeye başladı. Ve ben hiçbir şey yapamadan, üstüme yapışan afallamanın verdiği his ile öylece kalakaldım.

Kulaklarımda çınlayan o ses tonu beni şaşkına çevirirken ve kafamda dönüp dolanan fısıltılar zihnimi tarumar ederken ne olduğuna bir anlam veremedim.

Merak ettiğim o ses tonunu duyabilmek için her an beklediğim, konuşması için günlerce takıldığım kız sonunda konuşmuştu. Hem de öyle bir an da, öyle bir şekilde konuşmuştu ki... Bana bir tek o ana saplanıp başka bir şey yapamamak kalmıştı.

Hani olur ya, bazen içinizden bir şeylerin koptuğunu hissedersiniz. Bir an, bir şey olur ve siz o anda kalırsınız. Sanki o anda kalbinizden bir şeyler ufak parçalara ayrılır ve usulca uzaklaşır sizden. Ne olduğunu anlayamadığınız o birkaç dakika içinde hiç olmayacağını düşündüğünüz bir şeyler gerçekleşir ve siz ne yapacağınızı şaşırırsınız.

İşte ben de tam o anlardan birindeyim. Ne düşünmeye ne de konuşmaya takatim kalmadı. Şuanda beni zorlayan, düşüncelerimin üstüne bir sis bulutu gibi çöken birkaç soru sanırım. Zihnimi dolduran ve elimi kolumu bağlayan birkaç küçük soru sadece...

KamuflajHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin