12.Bölüm "Kurallar"

99 12 16
                                    

"Sırtımızı yaslayıp uyuduğumuz taşları mı atacaklar kafamıza, taş kalpleri taç yaptık diye başımıza."
Özdemir Asaf

Farah...

Bileğimi elinden kurtardıktan sonra şaşkınlığın hakim olduğu surat ifadem eşliğinde Ezgi'ye soran gözlerle baktım bir süre.

"Ay, sabahtan beri peşinden koşuyorum. Bi dursana be kızım! Nasıl böyle hızlı yürüyebiliyorsun yahu!" dedi Ezgi, kesik kesik nefesini düzene sokmaya çalışırken.

Neden beni durdurmak için peşimden koşuyordu? Ya da neden beni durdurmak için elini bileğime doluyordu? Bu kızı anlamıyordum. Sanırım bu yüzden de onun yaptığı hiçbir şey garip gelmiyordu.

Gözlerimi devirerek ona baktım ve yarım bıraktığım merdivenleri çıkmaya başladım, arkamdan söylenerek koşuşturan Ezgi eşliğinde.

"Ya Farah, bi dursana ya! O kadar koştum yahu! Biraz acı bana, ne olur azıcık soluklanalım."

Kulaklarımı Ezgi'nin cırtlak sesine kapalı hale getirip sınıftan içeri girdim ve cam kenarındaki sırama oturdum. Çantamdan kitabı ve müzik çalarımı çıkarırken yanıma adeta yığılan Ezgi'yi görmezden geldim.

"Ay, galiba ölüyorum! Yetişin dostlar, bu suskun kız yüzünden ölüyorum." dedi Ezgi, elini alnına koyup fenalaşıyormuş gibi numara yaparken.
Bu kız cidden türünün tek örneğiydi ve her ne kadar bunu itiraf etmek istemesemde gerçekten komikti.

Birbirine dolaşan kulaklığımı ayırdıktan sonra kulağıma takıyordum ki Ezgi yüz bin voltluk sesiyle beni durdurdu.

"Ben burada ölüyorum diyorum, nefessiz kaldım öteki tarafa doğru yol alıyorum diyorum ve sen müzik mi dinliyorsun? Ciddi misin Farah?"

Kaşlarım istemsizce yukarı kalkarken "Asıl sen ciddi misin?" der gibi suratına bakakaldım.

Bir, iki saniye bile sürmeden Ezgi boynunu büktü ve;
"Tamam, tamam, özür dilerim. Bu sefer biraz abarttım sanırım." dedi.

Kaşlarımın iyice yukarı doğru hareket ettiğini fark edince güldü ve;
"Tamam, kabul. Baya abarttım, yüz yılın en büyük saçmalayışıydı." dedi bu kez.

İstediğim cevabı almış olmanın verdiği galibiyetlik hissi ile önüme döndüm ve kulaklıklarımı takıp şarkı listemin en başına döndüm. Katelyn'in o eşsiz sesi kulağıma süzülürken kitabımda kaldığım yeri bulup okumaya başladım. Taa ki "Matematik" dersini anlamamın tek sebebi olan Serkan Hoca içeri girene dek.

"Selam gençler, bütün ıvır zıvırlar kalksın, yılın en eğlenceli matematik dersini işleyeceğiz." dedi gülerek ve tahtanın önüne geçip sınıfı gözden geçirdi.

♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣

Su gibi akıp giden kırk dakikanın sonunda çalan zil sesi ile herkes konuşup, gülerek sınıftan çıkmaya başladı.

"Kantine iniyorum, bir şey istiyor musun?" diyen Ezgi ile gözlerim ona çevrildi.

Bir saniyelik bakışmanın ardından Ezgi güldü ve;

"Benimle tek bir kelime bile konuşmayan bir kıza kantinden bir şey isteyip istemediğini soruyorum. Ben de bi alemim yani." dedi ve hiç bana bakmadan sınıftan çıktı.

Bazen kendime o kadar çok kızıyorum ki. Ezgi gibi, yüzünden bile iyi biri olduğu anlaşılan bir kıza eziyet ettiğim için. Ama yinede kendime engel olamıyorum.

Sonuçta dünya üzerindeki her insan kötü değil ama içimdeki derin güvensizlik hissinin en büyük getirisi olan o korkuyu engelleyemiyorum bir türlü. Bu yüzden hiç kimseye güvenemiyorum belki de güvenmek istemiyorum. 

KamuflajHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin