Beau & Eva

51.6K 2.3K 217
                                    

Babamın odasından ayrıldıktan sonra gözü dönmüş bir biçimde yukarı kattaki odama koştum ve arkamdan kapıyı sertçe çarptım. Yatağında uzanmış, tüm olanlardan habersiz kitabını dalgınlıkla okuyan Eva, çıkan yüksek sesle olduğu yerde sıçradı ve bana korkuyla baktı.

"Başımız bu sefer belada, değil mi?" diye sordu meraklı bakışlarla. Besbelli babamın geçen gün okuldan bir saat erken ayrılmış olduğumuzu duyduğunu ve buna kızdığını düşünüyordu.

Sinirle soludum ve, "Başı belada olan sadece benim, merak etme!" diyebildim sıkılı dişlerim arasından. Kendimi daha fazla ayakta duracak kadar iyi hissetmiyordum. Birkaç adım atıp, bedenimi onun yatağının tam karşısında duran geniş yatağıma bırakıverdim.

Evde odadan bol bir şey yoktu ama Eva'yla bebekliğimizden beri aynı odayı paylaşıyorduk ve zaman içerisinde de bu konusunda ısrarcıydık. Başka bir odada kalmayı bir an bile düşünmemiştik çünkü birbirimizden fiziksel olarak uzak kalmanın duygusal olarak boşluğa düşmek olduğunu biliyorduk.

Yattığı yerden hızlıca doğrulup, "Ne demek istiyorsun? Ve neden böyle gözü dönmüş katiller gibi bakıyorsun?" diye sordu.

Ona, "Evlendiriliyorum ve evet, her an katil olabilirim," diyerek cevap verdim. Öfkeyle solumaya son vermezsem, birazdan olduğum yerde bayılacaktım.

Eva'nın bedeni söylediğimle anında kaskatı kesildi.

Kardeşim, "Sen neden bahsediyorsun, Beau?" diye sorarken sesi yavaşça kayboluyordu.

Olduğu yerden nerdeyse uçarcasına yatağıma atladı ve kollarını sıkıca gövdeme doladı. Beni bir bebek gibi ileri geri sallıyordu. Burnunu gömdüğü boynumdan çekmeden, "Çok üzgünüm... Gerçekten çok üzgünüm," diyerek sessizce ağlamaya başladı. Ses tonundaki bir şey beni rahatsız etmişti. Yavaşça kendimi onun kollarından uzaklaştırdım. Bakışlarımı yüzünde gezdirdim. Neden böyle konuştuğunu anlamanın tek yolu gözlerine sadece bir iki saniye bakmaktı; duygularını saklamayı asla beceremezdi. Ne hissettiğini, konuşacağı lafı daha ağzından çıkmadan, benden daha iyi kimse bilemezdi.

O bakışlarda suçluluk vardı. "Hemen konuşmaya başla! Bir şeyler biliyorsun, sen," dedim sertçe.

Eva, benim ikiz kız kardeşimdi. Birbirimize karakter olarak benzemesek de dışarıdan bakan bir göz kardeş olduğumuzdan anında emin olurdu. İkimizde uzun boylu ve zayıftık. Vücut tiplerimiz tıpatıp aynıydı ama o sarışındı ve narin yüz hatlarına sahipti. Bense annemkine benzer kumral, düz saçlara ve daha keskin yüz hatlarına sahiptim.

Önce ne diyeceğini bilemiyormuş gibi yutkundu ama sonra ondan bir şeyler beklediğimi ima edercesine, "Ee?" diye sorduğumda, "Geçen gün Andrew ve Tony'yi konuşurlarken duydum ama tam olarak ne dediklerinden emin olamadığım için de sana söyleyemedim..." dedi gözlerini benden kaçırarak.

Andrew benim, Tony ise Eva'nın gölge korumasıydı. İkisi de işe yaramaz, yalakanın tekiydi. Hele ki Andrew'dan leşini bir köşeye serecek kadar nefret ediyordum. Babamdan korumamı değiştirmesini istediğim her defasında geri çevrilmiş, üstüne bir de şımarıklıkla suçlanmıştım. Nedense ona anlayamadığım bir biçimde güveniyor ve her hareketine anlayış gösteriyordu.

Durdum ve Eva'nın lafının nereye varacağını beklemeye başladım. Gözlerini suçlu gibi kucağında duran parmaklarına indirdi ve altdudağını dişlerinin arasına aldı. Bu konuda kendisine hiç acıması yoktu; utandığında ya da aynı bunun gibi suçlu olduğunu düşündüğü anlarda kanatana kadar dudağını dişlerdi.

"Kes şunu yapmayı da anlat hemen!"

Eva sonunda, "Ben sadece bunun gerçek olabileceğine inanamadığım için sana anlatamamıştım," dedi.

L U C C A  •Kitap Oldu•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin