24.Bölüm- Zincir (Part 2)

142 13 2
                                    

"Herkesi öldürüyorsun. Dur artık!" dedi Kaan arkasına yaslanırken. Çağan boynuma doladığı kolunu biraz daha sardı bana.

"Sanane milleti öldürmemden. Seneler sonra karşıma çıkmış hiçbir şey olmamış gibi abim olduğunu iddia ediyorsun." Korkutucu bir şekilde öne doğru edildi."Seni bitiririm oğlum ve emin ol. Hiç acımam. Benim ailem seneler önce bir trafik kazasında öldü ve ayrıca bir abimde yoktu."

Kaan bu sözleri gülerek dinliyordu. Bu çocuk canına susamıştı.

"Senin hakkında senden daha çok şey biliyorum Çağan. Senin abin olmasam neden senelerdir seni takip edeyim?"

Çağan bunu biliyordu. Gözlerini kısmasından bile Kaan'ın dediklerini aklında tartıp mantıklı bir cevap vereceği sinyallerini bana ulaştırıyordu. Ama küçükken hafıza kaybı geçirmiş bir çocuk böyle bir iddiaya nasıl kolaylıkla kanabilirdi ki?

"Tamam,sen benim abimsin. Bundan sonra sana ihtiyacım olduğunu mu sanıyorsun?"

"Senden üç yaş küçük bir kızın seni adam ettiğini varsayarsak bana da hala ihtiyacın olduğunu düşünüyorum."

Dediğiyle dudaklarımdan küçük bir kıkırtı çıktı. Çağan boy avantajını kullanarak bana yukarıdan bir bakış attı.

"Çok mu hoşunuza gitti hanımefendi?" Başımı küçük kız olmanın bana verdiği yetkiye dayanarak aşağı yukarı salladım. Çağan'ın yüz ifadesi bir anda nötrleşti.

"Verda.." Gözleri bana yalvarır gibi bakıyordu. Yüksek sesle nefes alırken konuşmakta zorluk çekiyordu."Artık konuşsan be güzelim. Sesini duymayalı iki ay oldu."

Kolunun altından çıktım ve ağır adımlarla merdivene ilerledim. Son kez arkamı döndüğümde bana üzücü gözlerle bakan Çağan'a baktım ve hızlı adımlarla yukarı çıktım. Hapishaneme...

Odama...


"Al,yeni kimliğin," diyerek iki parmağımının arasında bana doğru uzattı turuncu kimliği. Elime alıp baktığımda gördüğüm isim ve soy isim az da olsa beni bozguna uğratmıştı.

"Verda Demirkan?" Bunda şaşıracak bir durum olmadığını gösteren bakışlarını yaydı etrafa. "Ne için bu kimlik?"

"Okula gidiyorsun." Bu ne kadar saçma bir oyundu böyle. Sınava günler kala okula göndermek ne kadar akıllıcaydı.

"Bilmem farkında mısın ama sınava günler kala beni okula göndermeye çalışıyorsun. Ne işe yarayacak?"

"Seni hayallerinden uzaklaştırmak istemiyorum. Bir sene daha hazırlan." Dediği şey çok basitmiş gibi gözükse bile değildi.

"Dile kolay bir sene... Senin benim bu sınava hazırlanmak için kaç gece uykusuz kaldığımdan haberin var mı?"

Yatağın kenarına oturduğum için hafifçe bana yaklaşarak ellerini belimin iki yanından yatağa yasladı.

"İyi bir şey yapmaya çalışıyorum." Kısılan gözleri beni etkilemek yerine sinir ediyordu.

"Başlatma iyiliğinden. Hayatımı mahvettikten sonra iyilik yapıyorsun." Onu göğsünden itersem çok bir etki göstermeyeceğini bildiğim için omuzlarımdan iteklemiştim. Ara sıra içime sızıp her hücremi sinire boğan his tekrardan gelmişti. Bunun hastalık yüzünden olduğunu biliyordum. Geçirdiğim onca gün içinde Çağan evde yokken bazen evi yıkıp dağıtıp hiçbir şey olmamış gibi odama çıkıp yattığım çok olmuştu. Çağan ilk zamanlarda bunun kapıdaki adamlar yüzünden imkansız olduğunu bilse bile eve birinin girdiğini zannetmiş ve evin içinde ismimi sayıklayarak koşturmuştu. O ismimi sayıklasa bile cevap vermeyerek yatakta gözüm kapalı sessizce yatmaya devam ediyordum. Hastalığımla baş başa kalmıştım.

Ölümcül Saklambaç (Tamamlandı)Where stories live. Discover now