12.Bölüm- İtiraf

211 24 11
                                    

Günler birbirlerini kovalarken sonunda o gün gelmişti. Sınav günüm.. Bu sınavda rahattım. Ferhat sınava gireceğim okulun önünde beklerken ben sınava girdim. Çözebildiğim kadar fazla soru çözmeye çalıştım. Güzel geçen sınavın sonunda suratımda kocaman bir gülümsemeyle dışarı adım attım. Kendimi arabaya atarak ellerimi çırptım ve sevinçle kısa bir çığlık attım. Ferhat bu mutluluğuma kısa bir gülümsemeyle baktı.

"Anlaşılan güzel geçmiş." Küçük bir çocuk gibi başımı aşağı yukarı salladım. Sonra aklım, bir adamı silahla vurduğum güne kaydı. O olayın üzerinden iki hafta geçmişti. Yavaş yavaş toparlanmaya çalışıyordum. Benim odama giren adam hala bulunamamıştı ve Çağan'ı bu iki haftadır iki ya da üç kez görmüştüm. O gördüklerimde ise genelde üzerinde kan lekeleri oluyordu. Bir sürü adam öldürmesine rağmen amcama ellerim sargılı fotoğrafı gönderen kişiyi bulamaması çok tuhaftı.

"Kimin benim odama girdiği belli oldu mu? Günlerdir Çağan'ı da göremiyorum zaten. Bir olay var mı Ferhat?" Çok sıkıntılı duruyordu. İşler kötü gidiyor gibiydi. Ne zaman düzgün gitmişti ki sanki?

"Kim olduğu bulundu aslında. Yani işlerin en başında olan kişi bulundu. Senin fotoğrafını çeken onun adamı." Bedenimi tamamen yana doğru çevirerek tedirgin ve meraklı gözlerle yüzüne baktım. Çilli yanakları ve mavi gözleri bir çözüm yolu bulmak ister gibiydi. Sanki bir çıkmaz yolda kalmıştı ve geri dönüşler yasak olduğu için çaresizce ölmeyi bekliyor gibiydi. Konuşmasını büyük bir merakla bekledim. " Kadir Soylu ile konuştum. Çağan'ın babası yapmış her şeyi. Nedenini bilmiyoruz. Kadir Soylu biliyor ama Bekir ile bize söylemedi."

"Peki Çağan?" Telefonuna bir mesaj geldi. O mesaja baktıktan sonra yasak olan yoldan 'u' dönüşü yaparak gaza yüklendi. Yine bir maceraya koşuyorduk. " Çağan hiçbir şey bilmiyor. Adam daha babası kim onu bile bilmiyor," deyip korkutucu bir şekilde güldü. Alt dudağımı ısırdım ve yüzümü buruşturarak arkama yaslandım. Bu çocukta kafayı yiyordu. Allah'ım sen bize yardım et!

"Peki şu an nereye gidiyoruz?" Arabanın aynalarını kontrol etti. Sağ bacağını titretmeye başladı. Bu çocuk bana çok mu benziyordu? "Kadir Soylu, Çağan'a dedesi olduğunu açıklayacakmış. Sonunda yıllar sonra açıklayacak. Davete gidiyoruz."

Yaptığımız kısa yolculuktan sonra davetin yapılacağı binaya gelmiştik. Dışına bakarak karar vermeyecektim artık hiçbir şeye. Bu mafya dünyasında her kirli görüntünün altından, hayal bile edemeyeceğimiz güzellikte bir yere adım atıyorduk. Gerçekte de öyle değil midir zaten? Bazen yırtık pırtık bir kıyafet giyen insanın kalbi tertemizken, üzerine jilet gibi bir takım giyinen elit insanın kalbi taşlaşmış olabiliyordu.

Bir kitabı alırken kapağına değil içine bakmalıydık.

Belki de bir mafyanın yanında yaşamam o kadar da kötü değildi. En azından bir şey daha öğrenmiştim. Bu bina olayıyla insanı benzeştirmiş ve hiçbir şeyi dışına göre yargılamamalıyız kanısına varmıştım.

Ferhat ile davetin yapılacağı mekana adım attım ve yuvarlak masa da bir tane bile kız olmadığını gördüm. Merdivenlerden inene kadar Ferhat'a keskin bakışlarımı attım. Ben burada kız var diye beni getirdiğini zannediyordum. En azından yolun kenarında indirip beni bir taksiye bindirebilirdi. Kara hayvanı bir tane değildi ki.

Masadaki adamların gözleri bizim üzerimizdeyken hızlıca merdivenlerden indik.

"Merhaba kızım. Kendini tanıtmak ister misin?" Bu konuşan adam büyük ihtimalle Kadir Soylu'ydu.

"Tabiki efendim. Ben Çağan'ın-" Ve koca bir el ağzıma kapandı.

"Nişanlısı." Ne dedi o? Gözlerim kendiliğinden büyürken yan gözle masadakilere gülümseyerek bakan Ferhat'a baktım. Sonra ellerini ağzımdan çekerek masaya tekrar baktı."Geçen hafta siz Çağan'ın evinde bir kadın kalıyormuş demiştiniz. İşte o nişanlısıydı. Karşınızda Verda Gürsoy."

Ölümcül Saklambaç (Tamamlandı)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang