Aşık Olduğum Tek Adam Aslında O'ymuş

80 2 1
                                    

Haziran ayının ve orucun sonlarına doğru bir aksiliktir gidiyordu son günlerde.Diş ünitinde bir su kaçağı vardı. Muayenehanede oturmuş teknik servisin gelmesini bekliyordum. Tuğçe hanım her teknik servisten gelenler gittikten sonra Ömer beyi bana yakıştırırdı. Fakat ben hiç bir zaman için ciddiye almamıştım. Çünkü Ömer 1.70 boylarında yeşil gözlü ve epeyce de bakımlı biriydi. Bana bakmaz diye düşünüyordum her seferinde. Tabi benim aşka olan inancımın kalmaması da bir etkendi. 
  Ömer bey tek gelmişti bugün tamir için. ''Bir şey içer misiniz?'' diye sordum. Ramazanda olduğumuzu unutarak. Kafasını kaldırarak o küçücük yeşil gözleriyle bana bir baktı ve ''Hayır teşekkür ederim ben bir şey almayayım.''dedi. Ne kadar da ciddiydi sırf bu yüzden ısrar da etmemiştim. Tamir işini hallettikten sonra fatura bırakıp gitmişti. Hep böyle yapardı ve hiç konuşmazdı. Ne kadar da soğuktu. Ömer gittikten sonra bıraktığı makbuzu elime aldım ve soy adına baktım. ''Hayır Ecrin sakın yapma.''diye söylendim kendime. Hemen telefonumu elime alıp facebook'tan aradım. Bulmuştum fakat cesaret edip ne mesaj ne arkadaşlık isteği gönderememiştim. Çünkü bir şey olur beni terslerse yine muhakkak bir gün karşılaşacaktık. Bu nedenden hiç bir şey yapmadım sadece biraz bakındım. Ama sonra bir güç geldi sanki ve arkadaşlık isteği yolladım. ''Ne yapıyorsun sen Ecrin ya çıldırdın mı? Aptal mısın?''diye söyleniyordum kendime. Tam isteği geri çekecekken kabul etti. Günlerce yazmasını bekledim fakat yazmadı. Üzerinden tam bir hafta geçtikten sonra ben yazmaya karar verdim. Hemen telefonumu elime alıp ''Selam, arkadaş olduk fakat hiç konuşamadık bir selam vereyim dedim.'' yazdım tırnaklarımı kemirmeye başlayarak. Mesajıma karşılık saatler sonra gelse de yine de sevinmiştim. Mesaj da ''Merhaba, evet haklısın.'' yazıyordu sadece. Allah'ım ne kadar buzdolabı tarzında bir çocuktu. ''Nasılsın peki.''diye sordum konuyu uzatmaya çalışarak. Her mesajıma saatler sonra cevap veriyordu. Cevabında ''Telefonum biraz arızalı o nedenden geç yazıyorum. İstersen numaranı ver kaydedeyim.''yazmıştı. Mesajı okuduktan sonra bir süre bakakaldım. Durakladığımı anlamış olmalı ki hemen ardından bir mesaj daha yolladı. ''İş için yani, lazım olursa diye.''Rol yapmayı da hiç beceremiyordu. Numaralarımızı almıştık fakat gariptir ki hiç konuşmuyor mesajlaşmıyorduk. Mesaj atmam için bir bahanem de yoktu. Günlerden bir gün yine muayenehanede dolgu yaparken kullandığımız dolgu ışın cihazı bozuldu. Tuğçe hanım da yine topu bana atmıştı. Teknik servisi ben arayacaktım. O bahaneyle Ömer'i aradım durumu anlattım. İki saat kadar sonra gelip halledeceğini söylemişti. Hemen aynanın karşısına geçtim güzel miyim diye bakmak için.Altımda buz mavisi bir pantolon, üzerimde ise beyaz omuz kısımları ve sırtı dantelli atlet vardı. Kıvır kıvır saçlarımla, varla yok arası makyajımla güzel görünüyordum. Ömer kapıda belirdi zile basmak yerine kapıyı itmeye çalışıyordu. Fakat bilmediği bir şey vardı o kapı ben açmadan açılmıyordu. Hemen kapıyı açtım ve gülerek ''Sakin, sakin o kapıyı ben açıyorum sakin ol açacağım şimdi.''dedim. Bana ilk o gün gülmüştü, gülerek ''Hani itince açılır belki diye ısrarcı oldum ben.''dedi. Gülünce gözleri adeta kaybolmuştu.Küçücük kalıyordu gözleri gülünce.Hemen ona karşı dalmış bakışlarımı düzelterek ''Yok bu kapı öyle değil. Genelde ben açarım.''dedim tebessüm ederek. Büyülenmiş gibi hissetmiştim, nasıl da güzel gülüyordu. 
      Dolgu ışın cihazıyla biraz uğraştıktan sonra kaşları çatık bir şekilde bana dönerek ''Yok bu burada olmayacak ben bunu yanımda götüreceğim yarın size getirmeye çalışırım. Dükkanda başka şeyler deneyeceğim çünkü.''dedi. ''Peki ben bir Tuğçe hanıma da sorayım.''dedim. Tuğçe hanımla konuştuktan sonra Ömer'e bakıp ''Tamamdır alabilirsin al hatta senin olsun.''dedim gülerek. ''Aaa çok sağol ışın cihazına çok ihtiyacım vardı inan bana.''diyordu gülerken küçücük olan gözleriyle. ''Bu arada istersen seni de bırakabilirim. Nereye gideceksin.''diye sordu bir anda ciddi olarak. Çok heyecanlanmıştım. Hiç beklemiyordum gitmek istiyordum cevap vermek için tebessüm ederek ''Teşekkür ederim ben giderim hiç zahmet etme.''dedim. Ne diyordum ben. Gitmek istiyordum neden birden bire olumsuz bir cevap vermiştim ki. İçim içimi yiyordu ne olur ısrar etsin diyordum içimden. ''Peki o halde ışın cihazı için haberleşiriz.''dedi ve çantasını alıp gitti. Peki bile diyemedim. Ne oluyordu bana.O gün bütün gün kendime aptal diyerek gezmiştim.Akşam üzeri Tuğçe hanım beni aradı ve ''Ecrin'cim teknik servisi arar mısın ışın cihazını tamir etmesinler. Yenisini aldım gerek yok ona.''dedi. ''Peki Tuğçe hanım.''dedim  ve telefonu kapadım. Oruç vurmuş olacak ki Ömer'i aramayı içimden bile geçirmedim. İftara kadar biraz uyuduktan sonra yemeğimi yedim ve Deniz'in yanına kahve keyfi yapmaya gittim. Kahve keyfinden sonra sahura kadar uyumadığımız için film izledik. Biraz balkona çıktık ve o anda benim aklıma Tuğçe hanım geldi. ''Eyvahhhh!!'' dedim bir an sesime engel olamayarak. ''Ne oldu kaçık.''dedi Deniz. ''Dur şimdi sen anlatacağım sana ama önce saat kaç?''diye sordum. ''01.57 ne oluyor kızım ya?''diye sordu Deniz. Hemen telefonu mu elime aldım. Ve Ömer'e mesaj yazmaya başladım. ''Ömer bu saatte rahatsız ediyorum kusura bakma. Ama gerçekten bunu sana atmam lazım tamamen aklımdan çıkmış, en azından sabah okursun. Tuğçe hanım ışın cihazını tamir ettirmek istemiyormuş. Sana mesaj atmazsam ve siz tamir ederseniz Tuğçe hanım beni oyar. Tekrar kusura bakma çok özür dilerim bu saatte rahatsız ettiğim için.''yazdım ve yolladım. ''Yaa Deniz ben bu saatte Ömer'e mesaj attım ama yanlış anlamaz demi.''diye başlayarak olayı anlattım. Deniz biraz düşünüp bana dönerek ''Yok canım sadece iş için attın neden yanlış anlasın ki saçmalama.''dedi. Bütün bir gece içim içimi yedi. Yanlış anlamasından çok endişe etmiştim. Sabah uyandığımda hemen telefonuma baktım. Saat 06.45 de Ömer mesaj atmıştı. ''Sorun değil, henüz tamir edilmemişti zaten. Bu arada istediğin saatte mesaj atabilirsin. :)''yazmıştı. Cevap olarak hemen ''Günaydın, 06.45 de mi uyanıyorsun sen? Ben o saatte kalksam ağlarım herhalde. :)''yazdım. Cevap yine saatler sonra gelmişti. ''Yok normalde 07.30 da kalkıyorum. Fakat o an erken uyandım bende anlamadım.''yazmıştı. ''Anladım peki o halde.''yazabildim sadece. Cevabı ise akşam iftardan sonra gelmişti. ''Yemekte yemişsindir şimdi sen. Afiyet olsun.''yazmıştı. ''Evet :) teşekkür ederim. Sana da afiyet olsun.''yazdım. ''Teşekkür ederim ee ne yapıyorsun bakalım.''diye cevap vermişti. Ne kadar mutluydum benimle konuşmaya çalışıyordu. Hemen fincanımın resmini çekip yollayarak ''Kahve keyfi yapıyorum. Peki ya sen?''yazıp yolladım. ''Afiyet olsun tekrar. Ben de oturuyorum meyve yiyorum şuan. Bu arada iyi geceler mesajları da bekliyorum o ilk attığın mesajlarda ki saatlerde.'' yazmıştı. Bu mesaj karşısında o kadar mutlu olmuştum ki hemen ''Olur atarım tabi ki istemen yeterli.'' yazdım.  Daha sonrasında cevap gelmemişti. Ne yapmaya çalışıyordu bir türlü anlamamıştım. O mesaj yazmadığın da bende mesaj atmıyordum. Şimdiden bile alışmıştım ona. Sabah mesaj atmıştı bana. ''E hanı benim iyi geceler mesajım. Atmamışsın bak.''yazmıştı. Neden bilmem ama mesajıma cevap yazmadığı için iyi geceler mesajı atmak istememiştim. Cevap olarak ''Ben şaka yaptığını düşünmüştüm o yüzden mesaj atmadım kusura bakma.''yazdım. ''Ben gayet ciddiydim. Bir daha atarsın iyi geceler mesajı''yazmıştı.''Peki o zaman atarım bundan sonra.''diye yazdım.Günler geçiyor ve biz mesajlaşmaya devam ediyorduk. Ramazan bayramına 2 gün kalmıştı. Ben her akşam iftardan sonra deli gibi tatlı yediğim için, Ömer beni bayramdan sonra meşhur sur tatlısı yedirmeye götürecekti. Yememişsen çok şey kaybediyorsun derdi hep. Bayram için ablamda gelecekti. İki mutluluk birden yaşıyordum. 
   Gün gelmiş çatmıştı, bayram gelmişti. Ablam da gelmişti. Temmuzun 7 si için Ömer'le anlaşmıştık tatlı yemeye gitmek için. Aksilik olacak ya o gün de abim bütün kardeşler toplanıp Üsküdar'a yemeğe gidelim diye plan yapmış. Hatta yer bile ayırttırmıştı. Fakat ben bugünü çok beklemiştim Ömer ile buluşmamızı iptal etmek istemiyordum. Neyse ki ablam bir kaç saatliğine beni idare edecekti. saat 1 de buluşacaktık Ömer ile. 12 gibi hazırlanmaya başladım. Üzerime asker yeşili bir tişört giymiştim. Altıma ise siyah beyaz çizgili salaş bir tayt tarzı giymiştim. Açık kahverengi saçlarımı ise dalgalı dalgalı yapmıştım. Makyaj olarak gözüme siyah likit çekmiştim ve dudağıma koyu pembe tonlarında ruj sürmüştüm. Çantam ise taba rengi ve lacivert karışımı bir şeydi. Ayakkabı olarak taba rengi klasik kalın topuklu bir sandalet giymiştim. Son olarak parfümümü sıkıp evden çıktım. Metro istasyonunda buluşacaktık. Hızlı adımlarla yürüyerek metroya bindim. İndiğim de Ömer'i göremedim. Ve ilk defa Ömer'i aradım. ''Seni göremedim ben geldim.''dedim telefonu açtığında. ''Metro istasyonundan çık sağa bak göreceksin.''dedi. Telefonu kapamadan metro istasyonundan çıktım sağa doğru baktım ''Tamamdır gördüm seni.''deyip telefonu kapattım. Bir arabanın yanında durmuş beni bekliyordu. Arabası olduğunu hiç söylememişti. Yanına gülücükler saçarak gittim. Tokalaşma faslı bittikten sonra arabanın kapısını açarak ''Hadi bin bakalım meşhur tatlımızı yemeye gidelim.''dedi. Arabaya bindiğim anda ablam mesaj atmaya başlamıştı. Mesajda ''Geç kalma sakın seni sormaya başladılar bile.''yazıyordu. Cevap bile vermedim. Çünkü halimden gayet memnundum. Yol boyunca birbirimizden bahsettik. Normal zamanda hiç susmayan ben Ömer'in yanında dut yemiş bülbüle dönüyordum. Ömer döneceği sapağı kaçırınca ''Bak ne kadar çok konuşuyorsun. Senin yüzünden yolu kaçırdım.''dedi gülerek. ''Hadi oradan bahaneyi bana atma. Yolu bilmiyorsan ben ne yapayım.''dedim. Çocukça şakalaşmalar bile beni çok mutlu ediyordu. 
  Arabayı park ettikten sonra inip tatlıcıya doğru yürüdük. Ömer'e bir baktım ve ''Senin boyun bayağı uzunmuş. Eşek kadar topuklu giydim birde.''dedim, utanan çocuklar gibi kızararak. Ömer o orman gibi gözleriyle bana bakarak ''Ablam da öyle der genelde.''dedi gülümseyerek. Boş bulduğumuz bir masaya oturduk hemen. Gelen garsona Ömer ''Abi bize hiç sormana gerek yok. Sen iki tane sur tatlısı getir bize.''dedi. Garson siparişi alıp gittikten sonra. ''E hep tuttun mu oruç?''diye sordu. ''Evet tutabildiğim kadar tuttum. Peki ya sen?''diye sordum. ''Ben tutmayı çok isterdim fakat tutamadım.''dedi. ''Neden ki özel bir durum mu?''diye sordum. Ömer gözlerini benden çevirerek ''İlaç kullandım o yüzden.''dedi. ''Antibiyotik falan mı?''diye sordum ısrarla. ''Hayır gün de 4 tane ilaç kullanıyorum ben.'' dedi. ''Neden?.'' Ömer biraz bana bakıp ''Kalp var bende.''dedi. Ömer'e tebessüm ederek ''Bende de herkes de var o kalp.''dedim. ''Of bu espiriyi yapma bana lütfen.''dedi sıkıldığı beliydi. ''Peki, nedir kalbinde ki rahatsızlık?''diye sordum. ''Kalp ritm bozukluğu var bende.''dedi gözlerimin içine bakarak. O an çok utanmıştım. Bu konuyla dalga geçmiş gibi hissetmiştim. Tam bir şeyler diyecektim ki tatlılarımız geldi. Dışı sarı renk ,mıhlamaya benzeyen üzerine tarçın serpiştirilmiş, içi ise vanilyalı dondurma dolu olan, sur tatlısına gerçekten bayılmıştım. ''Gerçekten ağzının tadını biliyorsun sen.''dedim Ömer'e. ''Demiştim sana güzeldir diye. Çok beğendiysen bir tane daha söyleyelim.''dedi. ''Yok bu yeterli ama gerçekten çok beğendim.''dedim. Ömer bir şey söyleyecekken telefonum çaldı. Arayan ablamdı ve ben tam iki buçuk saattir Ömer'in yanındaydım. Artık gitmem gerekiyordu çünkü daha Üsküdar'a gidecektik. Telefonu meşgule aldım. ''İstersen kalkabiliriz, telefonun pek susmuyor.''dedi Ömer. Saçlarımı geriye atarak ''Ablam arıyor, buradan gittikten sonra Üsküdar'a geçeceğiz.'' dedim, mahcup bir şekilde. ''Tamam hadi kalkalım ne de olsa günler bizim.''dedi Ömer. ''Çok anlayışlısın teşekkür ederim.''dedim gözlerine bakarak. Ömer ise sadece gülümsemişti bana. 
    Arabadan ineceğim zaman Ömer kolumdan tutup ''Dur bir dakika hemen kaçıyorsun, bunu saymıyorum tekrar bir gün daha görüşelim.''dedi tebessüm ederek. ''Söz veriyorum bir daha ki sefere böyle olmayacak, uzun uzun oturup sohbet edeceğiz.''dedim ve arabadan inip eve doğru yürüdüm. Eve geldiğim de herkes hazırlanmış beni bekliyordu. Ablam ve annem beni odaya çekip ''Neredesin sen Ecrin ya. Arda şüphelendi ne yapacağımı bilemedim.''dedi telaşlı bir şekilde.''Geldim işte ablam benim.''dedim yanaklarını öperek. ''Pek mutlusun Ecrin hanım.''dedi ablam sırtımı sıvatlayarak. Odanın içinde mutluluktan kelebekler gibi süzülerek ''Size bir şey diyeyim mi abla. Geçirdiğim üç saat kadar kısa bir zamana göre geçirdiğim en güzel en muhteşem anlardan ilkiydi.''dedim. Sanki o anda anlamıştım bu aşkta kaybedecek olanın ben olacağımı. Sanki o anda bu aşkın bana mutluluk verdiği kadar acı vereceğini de hissetmiştim. Fakat ben ona yürümek değil koşmak istiyordum. Ömer'e karşı içimde olan şeyleri durduramıyordum. Ben aşık oluyordum bunun da farkındaydım.Uzun zaman sonra bu kadar mutluydum. Ömer bir ateşti ben ise bir barut bizim yan yana olmamız demek bütün mantığın bitişi ve içindeki tutkunun açığa çıkması demekti. Eğer Ömer gizli bir ateşse ve o ateşte ben yanacağımı da biliyorsam, yine de gidiyorum ona.
    Ailecek yemeğe gitmiştik, yemeğimizi yemiş biraz dolaşmıştık fakat ben hala deli gibi Ömer ile mesajlaşıyordum. Ömer bir daha ne buluşacağımızı ayarlamak istiyordu ama ben net bir şey söyleyememiştim. Aradan bir kaç günler geçmişti. 15 Temmuz'da olan olaylar yüzünden buluşamamıştık. Olaylar biraz durakladıktan sonra biz Temmuz'un 23 de cumartesi günü, akşaç üzeri buluşmaya karar verdik. Çok heyecanlanmıştım yine. Normalde akşam üzeri saat 6 gibi buluşmayı planlamıştık. Fakat benim evdeki durumlar hesaba uymadı. Akşam 8 gibi buluşmaya karar verdik. Saat 6 buçuk gibi odama hazırlanmak için geçtim. Lacivert bir renkte üzerinde rengarenk çiçekleri olan kloş bir etek giydim. Üzerime ise sırtı lazer kesimli siyah atlet giydim.Saçlarımı dümdüz yapmıştım. Makyajım yine çok sade bir makyajdı. Ayakkabı olarak bu sefer yarım boti tarzında yazlık topuklu bir ayakkabı giymiştim. çanta olarak yandan takılan siyah renkte kapağında ise altın renginde hafif bir kurdelesi olan çanta takmıştım.Bolca da parfüm sıkmıştım. Ömer yemek yemeden gelmemi istemişti. Saat 08.12 de Ömer ile buluştum, beni evin yanında bir yerde bekliyordu. Arabasını gördüm ve hemen bindim. Siyah kot bir pantolon giymişti. Üzerine ise koyu turuncu hafif renk geçişleri olan bir gömlek giymişti.''EE nereye gidiyoruz Ömer bey?''diye sordum. ''Süpriz olsun, ama güzel yerdir beğenirsin.''dedi. ''Peki o zaman, bilirsin zevkine güvenirim.''dedim gülerek. Yol boyunca pek konuşmamıştık. Arabayı park etti ve arabadan indiğim zaman karşımda bayağı merdiven vardı. İçimden ''Bilseydim pantolon giyerdim.''dedim. Merdivenleri çıktıkça tepemizde rengarenk şemsiyeler ve bir sürü cafe beliriyordu. Nasıl bir yerdi burası, mükemmel, muazzam bir yerdi. Daha önce hiç gelmemiştim.Ömer elimden tutup ''Buraya girmemiz gerekiyor.''dedi. Utanmıştım, elimden tutması çok ani olmuştu benim için. Girdiğimiz cafenin adı KUBBE-İ AŞK 'tı. Girdiğimiz an yine bir merdivenle karşılaştım. Belli ki çok merdiven çıkacaktım o gün. Teras kata çıktığımız anda muazzam bir manzara ile karşılaştım. Deniz karanlıkta bile çok güzel görünüyordu. Oturduğumuz anda yan masaya doğum günü pastası gelmişti. ''Kutlamaya denk gelmişiz.''dedi Ömer gülerek. ''Evet fark ettim.'' dedim. Yemekleri sipariş verdikten sonra Ömer'in beni uzun uzun izleyişlerini fark edebiliyordum. Benim ise başım hep sağa sola dönüyordu. Göz göze gelmekten korkuyordum. Çünkü aşık olmaktan korkuyordum.Tam o anda diğer bir cafeye gelin ve damat gelmişti, üzerlerinde gelinlik ve damatlıkla. ''Çok saçma değil mi ya?''dedim Ömer'e bakarak. ''Saçma olan ne peki?''diye sordu. ''Düğün, gelin, damat .''dedim. ''Neden saçma olsun ki onlara göre güzeldir.''dedi Ömer şaşkın bir şekilde.''Ben şahsen evlenirsem düğün istemem.''dedim. ''Neden?Hayatında bir kez oluyor bu tür şeyler.''dedi. ''Benim prenses olmak gibi hayallerim yok. Düğün yapacağıma gelinliğimi giyer nikah salonunda nikahımı kıyarım. Sonra da topluca bir yemek. Al sana düğün.'' dedim. ''Bilemiyorum o senin düşüncen tabi.''derken yemeklerimiz gelmişti. Güzelce muhabbetimizi ettik, yemeğimizi yedik. Birden tüm ışıklar söndü ve bir müzik başladı. ''Yine mi ya, yok artık.''dedim. Nişanlı bir çiftin pastası kesiliyordu. ''Bunlar bir işaret olamazdı herhalde. Hayır Ecrin toparla kendini aşık olmak yok.''diyordum kendime. Ömer ise tebessüm ederek onları izliyordu. KUBBE-İ AŞK'ta güzel vakit geçirdikten sonra oradan çıktık. ''Şimdi nereye gidiyoruz peki?''diye sordum. Ömer ise elimi tutmuştu bana döndü ve ''SARAYBURNU'na gidiyoruz sahile''dedi. Ağzım kulaklarımda ''Olur.''dedim. 
   Arabayı denize karşı durdurmuş ve denizi seyrediyorduk. ''Çekirdek sever misin?''diye sordu Ömer. ''Çok sevmem, yani pek aramam.''dedim. ''Hadi ya bende çekirdek almıştım yeriz beraber diye.''dedi suratı bir bozulmuştu. ''O zaman yiyelim. Canım çok çekirdek çekti. Hani nerede?''dedim, sağa sola bakarak. ''Sen bir tanesin ya.''dedi gülerek. Arabadan indik çekirdek yemeye başladık. Çekirdek yerken askerlik muhabbetlerine girdik ve oradan bir türlü çıkamadık. Ömer kalp hastalığı yüzünden 3 ay askerlik yapabilmiş fakat o 3 ayı anlata anlata bitiremedi. Orada annesinin yemeklerini ne kadar özlediğini, evini özlediğini anlata anlata bitiremedi. Çok tatlıydı, sürekli gülüyordu. Sanki muayenehanede ki Ömer bu Ömer değildi. Ömer tam gülerken, elimle iki yaparak ''Bu kaç görebiliyor musun? Gülünce gözlerin küçücük oluyor çünkü.''dedim gülerek. Ömer gözlerini daha da kısarak ''dört''dedi. Daha da fazla gülmüştük. Sanki biraz serin olmuştu ve arabaya bindik. Oturduğumuz o anda Ömer ''Parfümün güzelmiş.''dedi, gözlerimden gözlerini ayırmıyordu. Ben ise denize bakıyordum gözlerimi kaçırmak için. ''Teşekkür ederim.''dedim. ''Ecrin.''dedi Ömer. Ona doğru kafamı çevirdim ve ''Efendim.''dedim. Sağ eliyle göğsünü göstererek ''Kafanı buraya koyabilir misin? Buna gerçekten çok ihtiyacım var.''dedi. Hiç bir şey söylemeden Ömer'e doğru yaklaşıp kafamı göğsüne koydum. Kalp atışlarını hissedebiliyordum. Ne kadar da hızlı atıyordu. İşte bu an, dedim içimden bu an, en huzurlu olduğum an. Parfümünün kokusu burnuma geliyordu, beni benden alıyordu. İkimizde bir süre sessiz kaldık. Kafamı hafifçe yukarı doğru kaldırdığım o anda Ömer'in dudakları dudaklarımdaydı. Nefesim kesildi gibi hissetmiştim. Yumuşacık ve ateş gibi sıcacık dudakları vardı. Kalbimin sesini duyacağından korkuyordum. Nasıl heyecanlanmıştım, resmen kalbim yerinden çıkacaktı. Hiç çalışmadığın bir sözlü de tahtaya kalkmak gibi, hazırlıksızdı bu öpüş, bu aşk. Ben o gün anladım ki aşık olmuştum. O gün anladım ki bu aşk beni yakacaktı...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 08, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

15 Yaşım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin