"Efe, bana bunu Efe yaptırdı" dedi Sag gözünden akan yaşı silerken..

1
2
3
4
5 saniye geçmişti ve ben onun suratına bakmakla yetiniyordum.
Alakasız cümlelere karşı bakmakla ugraşan bir sabrım vardı huy ediniyordum sanırım.

"anlat. Bana herşeyi anlat melis. "
....

Zeki biriydim. En azından beni tanıyan çogu insan öyle söylerdi.
Aptal ve zeki kavramını sevmezdim çünkü ölecektik ve ölürken sadece duygularımız konuşacaktı.. Sadece onlar..

Merakını sorgulayan bir kedi idim ıssız, pis, karanlık gri kaldırımlarda dolanan şu amerikan çizgi filmlerindeki çıkmaz sokağın çöp kutusunun içinde pisliğini yalayan meraklı bir kedi.

Deniz kirlenmişti. Onu kirleten mecazi sevgilisi gökyüzü..
Günahları boşaltmıştı gökten..

Gri duvar kağıdına takılıp kalan gözlerim. Ve elimin uyuşmasına neden olan kahve bardağı. Yüzüme değen o sıcak buhar.. Kafam bozuk bir müzik kutusunu andırıp devamlı aynı şeyi tetikliyordu.

Efe. Onun adını her andığım da kaplayan hüzün dolu gülüşlerim..
Efe
onu öyle bir benimsemiştim ki okuduğu romanda kelimenin altını çize çize yırtmak gibiydi bu aşk..

Efe en önemlisi delicesine aşık olduğum çoçugun öp öz abi si idi..
O da mı yakıştıramıyordu beni kardeşine?
Oysa bende ki Ege yi ben bilmezken o tahmin etmişti..
Bu bugünkü ikinci yazık..

Aglamaktan kızaran gözlerini peçete ile hunharca sildi. Ve konuşmaya başladı

"Ege ne tepki verdi. ? "

" Gelince kendisine sorarsın " dedim.
Ve düşünmekten bıkmadığım sorulara uçurtmamı taktım.
Düşündüm düşündüm..

Mehmetde benden farksız degildi..
Benzerlik hakkımı onunla kullanıyodum. Onunda canı yanıyordu ne kadar da itiraf edemesede melis ' e bakarken gülen gözleri vardı tıpkı benim Ege ye bakan gözlerime gibi. Melis i görünce eli ayağına dolaşırdı heyecanlanıp kekeler, kelimeleri bir araya getirmezdi.
Şimdi düşünüyorum da bu sabaha kadar Melisin Mehmet'i hak ettiğini düşünsemde şuan kararımdan vazgeçip acıma duygumla bakışıyordum. Mehmet gibi temiz bir çoçuk melisden daha iyilerine layıktı

Zilin sesi kulaklarımı çınlatırken melis ayaklandı ve koridorun sonuna doğru yürüdü . Şimdi almazsam bir daha alamaya olmayacak cesaretimi kullandım ve derin bir nefes aldım.
Mehmetin gözleriyle buluşan gözlerim ayrılmadı o sis ten.
Onun sis leride beni bırakmıya niyeti yoktu zaten.
Gözlerini dinlesem. Anlatacak o kadar cümlesi vardı ki.

Bakmak la yetin dedi iç sesim.

Ve Ege yi gördüm.

Deri ceketini, siyah pantolonunu, siyah tişörtünü, kolundaki mavimsi saat ini. Dağınık karamel şaçlarını. Koyu mavi gözlerini.
İçim titredi.
Sakallarının ahenkle durmasına alışkın gözüm dikkatle yanaklarını süzmeye başladı..
Gülümsedi. Onunla beraber benimde dudaklarım kırılmaya başladı.
O ne güzel bir bakıştı. Yanıma geldi ve tam soluma oturdu. Mavi saatini daha da iyi incelerken güzel gözleri şaçlarımda idi.

Melisin gözlerine baktım sonra
Umursamıyor gibiydi. Zaten kıpkırmızı olmuştu. İç sesim yine bağırmaya başladı "pişman olmayacaksın".

"Ne düşünüyorsunuz."
Dedi Ege, sesi ciddi ve soğuktu, onu genellikle bu halinden gördüğümden ses etmedim.
Lacivert gözleri koyulaşıp siyaha çalarken ona cevabı ben verdim.

Yağmur Gibiyim. Where stories live. Discover now