Bilinmeyen Numara.

81 32 4
                                    

Ege ' yi zor olsada arabaya bindirme olayının sevincini gülümseyerek kutlayan bedenimi zapt edebilmek adına, elimi yavaş hareket etmesine özen göstererek radyo ya ulaşmıştım bilmem kaç hıza ulaşıyordu içinde olduğumuz araba, bedenlerimiz her viraj da savrulurken ne o ne de benim kalbim konuşmak için hiç bir heves tozları bulundurmuyorduk. Çalan şarkı degişti anda yeni şarkının melodisini algıladığı an kulaklarım beynimden gelen emir ile gözlerim pencere me dogru kaydı sonra da gökyüzüne, hava ne kadar da güzeldi bir de Sezen Aksu nun sesi ni duyunca farklı ama bi o kadar da tanıdık bir hisle büründü bana ait olan tüm seller...
Annenin kucağında şımarmak. Babanın yanağına sulu bir öpücük koyarak yeni bir güne kocaman bir kahaka atmak.. Gökyüzüne ağlamak yerine gülümseyebilmek.. Hayal kurabilmek... Şükür edebilmek... Bu farklı idi daha farklı... altı yaşındaki küçük bir kız çocuğunun annesinin kokusunu unutması, ve bu unutma yüzünden utanması. Pişman olabilmek. İçine kapanmak.. Bilmediğim bir şehirde kaybolmak istiyordum. Tanımadığım binlerce gözden uzak kalabilmek. Artık yeni duygulara sahip olmak istiyordum. Belkide fazladan bir kitap okuyabilmek.... Bir de Sezen Aksu susmasa mutlu olabilirdim...

Gidiyorduk nereye gidiyoruz demeye olmayan lüksümü sorgularken slow çalan şarkının heyecanına boyun eğmiş bir şekilde sadece susuyordum. Oysa gözlerimin içi bin bir tane şiire konuk oyuncu olabilirdi sadece hava fazla gergin..

Ege, tüm kızların gençlik çagındaki erkek profiline uyan cool çoçuk.
Ege, tek bir bakışı ile beni yerle bir edebilen tek kişi.
Ege, hayalden fazlası parlayan yıldız. Gökyüzünün mavisi.
O, gece
O, gündüz.
O, uçsuz
O, ıssız
O, ulaşılmaz
O, ufuk
O, derin
O, uzak
O, yakın

Ege,, bilmiyorum adını duyduğum anda bildiklerimi anlatamıyorum. Ve bu duruma bilmiyorum diyebiliyorum.

Sarı, aralarında kahverengi nin tonu olan eşsiz saçları, kaşları ve gözlerinin arası yakın bu onu sinirli olunca daha da tatlı yapıyordu, burnu ve çenesi nin orda bir kaç kırışık..
Belirgin elmacık kemikleri ni süsleyen sarımsı kirli sakal.
Uzunlu kısalı sayısız kiprik ..
Buz mavisi derin bakan  bir çift göz..
Havalı fazla öz güven li, çılgın. Korkusuz attığı her adımımı tahmin edebilen. Zeki, insan sarrafı, kimseye güvenmeyen. Motor tutkusu olan. Dürüst. Ona göre yalan söyleyen her insan korkak.
Cesur fazla cesur.
Kavgacı.
Elinde sayamadığım türlü türlü çizik
Kolları mor.
Kaşı nın bir yeri her zaman bantlı
Burnun orda hafif bir pricing
Girdiği sayısız kavga
Deli dolu
Dengesiz
Fazla dengesiz
Öfke kontrolü var
Tahammülsüz
Sabırsız
Ve fazla sessiz
O benim bilmediğim bir şehrim.

"Melis ve Mehmet beraberlermiş okulun önündeki parkta bizi orada bekliyorlar."

Kafamı onaylar anlamında sallarken o ikilinin fazla yakın olması beni biraz üzmüştü.  Melis en yakın arkadaşım dı Mehmet de öyle bir de efe vardı efe ege nin bir yaş büyük abisi di hatta beni ege ile o tanıştırmıştı ege ne kadar siyah sa o da o kadar beyaz dı ege okula haftada bir gün uğrarken  efe hocaların gözde öğrencisi idi.

"peki ya Efe?."

Sordugum soruya hiç bir tepki vermemişti aynı sakinlik ile

"o olmasa olur."

"peki."

                            .....................





"ooo yılın çifti." konuşan melis di uzun sarı şaçlarını geri ye dogru savururken gözlerinde ki herkese gülümseyen o inci gibi dokunuşuda bulunduruyordu
Devam etti cümlesine

"nerde kaldıysanız?."

"Biliyorsun Ege ile zaman yavaş akıyor."

"kankacım çok geç kaldın ben demin üç tane esmer kestim ama gör."

Yağmur Gibiyim. Where stories live. Discover now