Bölüm 36 *Kısım2*

155 19 92
                                    




"Tamam güzel kızım ben seni aşağıda bekliyorum." Nefes kulağını kapıya dayayıp dedesinin ayak seslerini dinledi ve kapıyı yavaşça açtı. Etrafta kimse olmadığını görünce Kuzey'i de sertçe çekerek tuvaletten çıkarttı.

"Hadi hadi git odana git! Ve bir şeyler giyin! Ah dedem kesinlikle anlayacak." Nefes saçlarını çekiştirerek merdivenlere doğru koştu ve Kuzey'e de sadece kızın arkasından gülümseyerek bakmak kaldı.


Alisa Savaş'ın kollarından kurtulduktan sonra kahvaltı hazırlamaya başlamıştı. Savaş'ta bir duş aldıktan sonra kızın yanına indi.

"Sıhhatler olsun Savaş." Alisa Savaş'ın yanına çabucak bir öpücük kondurdu ve yumurtaya bakmaya geri döndü. Bu yumurtaların sonu yapamadığı pankekler gibi olmayacaktı. O gözünü ayırmadan yumurtaya bakarken Savaş elini kızın önünde salladı ve gülmeye başladı.

"Neden en sevdiğin filmi izlermiş gibi yumurtayı izliyorsun Alisa?"

"Ya dün sabah n'oldu biliyor musun? Sare pankek hamuru hazırlamıştı tamam mı? Ama onu pişirmeye fırsat bulamadan Emre gelince ocağı bana verdi. Lara'da yoktu yanımda, eh ben de onu biraz dağıttım. O hamur incelince daha da hızlı pişiyormuş ben daha onunla ilgilenemeden hamur yandı. Sonra Lara ikinci bir tane daha hamur koydu tavaya bu sefer de Emre'yle Sare'ye bakarken yandı. Yani buradan şunu çıkarman gerekiyor ki eğer ocaktaki şeye bütün dikkatimi vermezsem yanar." Alisa Savaş'la konuşurken gözünü bir kere bile yumurtadan ayırmamıştı.

Savaş kıza sarılıp ensesini öptü ve Alisa'nın ürpermesine sebep oldu.

"Savaş ne yapıyorsun ya?!" Alisa kendisini sağa doğru atıp adamın elinden kurtuldu.

"O kadar tatlısın ki seni öpmeden duramadım." Savaş bir kere daha kıza uzandı ama telefon çaldığı için durmak zorunda kaldı.

"Ya ben anlamıyorum. Bu kız nasıl bizi hep rahatsız edebilir? Seni öpeceğim zaman bildirim falan mı gidiyor Nefes'e? Gerçekten anlamıyorum ya!" Savaş telefonu tezgahın üzerinden Alisa'ya doğru kaydırdı.

"Savaş abartıyorsun." Alisa adama gözlerini devirdikten sonra telefonu açtı. "Buyur bebito."

"Hoparlöre al telefonu."

"Oha hayvansın." Alisa telefonu hoparlöre aldı.

"Abi sana acayip bir haberim var."

"Söyle başımın belası. Bu arada senden bıktım."

"Beni sevdiğini biliyorum ama hemen geri dönmelisiniz."

"Neden? Ben sevgilimle rahat rahat bir gün geçiremeyecek miyim?"

"Abiciğim dünden beri kızla teksin zaten. Yedin yedin bitirdin kızı. Neyse, benim söyleyeceğim şey daha önemli. Dedemler geldi. Yani en fazla iki saat sonra burada olmazsanız dedem gelir sizi oradan alır. Alisa'yı kızı gibi sever seni de Amerika'ya sürer. Biliyorsun bunu yapar."  Nefes konuştukça Savaş'ın gözleri büyümüştü. Alisa daha önce Nefes'in dedesiyle tanışmıştı. Adam kesinlikle çapkınlığa tahammül edemiyordu. Ona göre sevgilin olan kişiyle evlenmeliydin. Bu konuda ise kesinlikle Savaş'a güvenmiyordu.

"Kızım neden baştan söylemiyorsun kahvaltı edip çıkıyoruz hemen."

"Oradan gelmeniz çok uzun sürmezse, annem börek yaptı. Bende pişi ve geçenlerde yaptığım kahvaltılık pizzadan yaptım. Yani Alisa pankek bile yapamadığı için hani benim lezzetli ellerimden güzel kahvaltılıklar yemek istersiniz diye düşündüm."

"Ya susar mısın? Yumurta yaptım ben mis gibi."

"Ocak açık mı bari?"

"Ocak!" Alisa hızlıca yumurtaya döndüğünde onun yanmış olduğunu gördü. Elini alnına vurup sesli bir şekilde nefes verdi.

Mahşerin Dört Atlısı (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin