-35-

8.6K 529 27
                                    

Rose ve bana getirdiği kötü kader!

Rose, koşarak ona doğru geliyordu. Gözlerinde akmayan yaşlar parlıyor ve süzülmek için, ondan izin istiyorlardı sanki. Soğuk olmasına rağmen içini ısıtan o güzel eller, kollarını okşamaya başladığında Eider yürümekten vazgeçti ve önünde durmadan ona sorular yağdıran kadını dinlemeye başladı. Rose, onu seviyordu... Eider bundan emindi. Ama kendisi, sevgi nedir bilmiyorken ve Rose'u artık sevemeyeceğinin farkındayken, tüm bunlar gereksizdi. Bunu kardeşine yapamazdı, Rose'a karşı bir şeyler hissedemezdi. Olanların tek sorumlusu Rose'du. Onu suçlamak ne kadar doğruydu bilmiyordu ama Eider için en kolayı tüm yükü Rose'a yüklemekti.

"Lordum iyi misiniz? Üşüyorsunuz ve her tarafınız kan içinde. Bana cevap vermelisiniz, yaralı mısınız?" Rose onun ıslak ve kanla kaplı kıyafetlerini gördüğünde, aklını yitirecek gibi oldu. Eider için endişeleniyor, onu önemsiyordu ve asıl endişelenmesi gereken konu hisleriyken o hâlâ Eider'in etrafında dönüyor ona dokunuyordu.

"İyiyim. Çek ellerini üzerimden, bana dokunma İngiliz!" dedi sertçe ve Rose'un ellerini, kollarından çekip uzaklaştırdı. Rose, yüzüne bir tokat yemiş gibi geri sıçradı ve ondan uzaklaşmaya başladı. Bir ağaç kadar kalın bir vücuda sahip olan kocası, kararmış gözleri, kirli sakalları ve kana bulanmış saçlarıyla önünde duruyordu. Beyaz gömleği yırtılmış, göğsünü saran ekose kumaşı kollarından aşağı doğru sarkmıştı. Eteğinin pilileri bacaklarına yapışıyor, bacaklarından aşağıya kanlar süzülüyordu. Rose onun ellerine baktığında, onların koca bir yumruk hâlinde olduğunu gördü. Eider'in neden sinirli olduğunu bilmiyordu aldığı bilgilere göre Lisa yaşıyordu ve Eider onu kurtarmıştı ama şimdi bu öfke dolu gözler nedeni neydi?

Rose Lisa'yı düşünürken aklı kendi kardeşlerine kaydı onları alıp giden adamlara karşı koyamamıştı. Derek ve Torry, ona Eider'i beklemesi gerektiğini söylemiş ve iki adam da onlara ölüm saçan bakışlarını hediye etmekten çekinmemişlerdi.

"Ne olduğunu, bana anlatacak mısın?" diye sordu Rose.

Eider, onu kollarından yakalayıp havaya kaldırdığında sorusu havada bir çığlık gibi yankılanmıştı. Eider'in dudakları kan ve hakaret saçıyordu. Rose, onun kuvvetiyle baş edemeyeceğini biliyordu ve bu yüzden ona boyun eğmeye karar verdi. Eider'in istediği şey ona zarar vermekse, buna engel olmayacaktı. Ayakları yerden kesilmiş, havada sallanıyor, Eider'in acımasız tutuşuna maruz kalıyordu.

"Ne oldu biliyor musun, İngiliz? Kardeşimi tecavüze uğramış bir şekilde, karanlık bir zindanda buldum. Bunun, senin yüzünden olduğunu söylememe gerek var mı? Elimden bir şey gelmeyecek olması beni deli ediyor. Bunların hepsi, bizim yüzümüzden oldu anlıyor musun? Etrafımızdaki herkese sadece zarar veriyoruz. Kapat gözlerini ve düşün, kaç tane hayatı parçaladık? Sen kardeşlerinin sevdikleri adamlarla evlenmelerini isterdin, bense kardeşimin hâlâ tertemiz olmasını. Ama bunların hiçbiri artık mümkün değil. Biz, lanetli bir çift gibiyiz. Dokunduğumuz her şeyi mahvediyoruz!"

Eider, elleri arasında duran zayıf bedeni ne kadar zamandır havada öylece tuttuğunu bilmiyordu. Rose, başını yere eğmiş ağlıyordu. Gözlerinden süzülen inci taneleri, bu sefer toprağın soğukluğuna karışıyordu. Eider tüm acıyı onun omuzlarına yüklediğini fark ettiğinde, bundan pişmanlık duydu. Bu lanet olası bir kaderdi ve onlar bunu yaşamak zorundaydılar, çünkü Tanrı'nın istediği buydu.

Eider onu bıraktığında Rose yere düştü, ayakta kalmak için hiçbir şey yapmamıştı.

"Hepsi, benim suçum öyle mi?" Eider uzun saç örgüsünü eline dolayarak, Rose'un etrafında dolanmaya başladı. Sinirini saçlarını yumruğuna dolayarak bastırmaya çalışıyordu. Ona ne kadar güçlü bir adam olduğunu hatırlatan saçlarına tutunuyordu. Rose, onun hırıltılı nefeslerini duyabiliyor ve kararsızlığını gözlerinden okuyabiliyordu. Bir suçlu arıyordu ve seçilen bu suçlunun kendisi olduğunu görebiliyordu. Lisa'yı Derek'in kucağında ölü gibi yatarken gördüğünde, içine dolan uğursuz his şimdi yüzünü göstermişti. En büyük yarayı Eider almıştı, kardeşlerine bir zarar gelse o da en az Eider kadar delirir ve bir suçlu arardı. Bu durumda bir insanın, yapabileceği en kolay şey kendisine bakmaksızın bir suçlu aramaktı.

LORDUM (İngiliz Çiçekleri 1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin