çocuk ruhlu kardan adam;

Start from the beginning
                                    

Kimden: 0542*******

"Balkon kapısını kapat."

Bu neydi şimdi? Kimdi bu numaranın sahibi? Yataktan çıkıp balkon kapısını kontrol ettim. Açıktı. Dışarıya göz gezdirdim ama etrafta kimse yoktu. Balkon kapısını kapatıp kilitlediğimden emin olduktan sonra yeniden yatağıma döndüm. Ve bir mesaj sesi daha. Hızla açtım gelen mesajı.

Kimden: 0542*******

"Aferin sana."

Anlamsız bakışlarım bilmediğim numaradan gelen mesajda oyalandı bir süre. Sonra mesaj atmaya karar verdim. En azından şansımı denemeliydim.

Kime: 0542*******

"Kimsin?"

Ve gönder! Telefonu yatağın üzerine bırakıp beklemeye başladım. Saniyeler içinde beklediğim mesajın bildirim sesi doldurdu kulaklarımı.

Kimden: 0542*******

"Kim olmamı istersin?"

Neydi bu, kamera şakası falan mı? Bir süre düşündüm kim olabileceğini. Hayatımda gizemli olmayan tek bir olay bile olmadığı için, seçeneklerim boldu. Bay R olabilirdi mesela, ya da siyah takım elbiseli adam... Ya da Mete! Evet, Mete olabilirdi. Numaramı ona vermiştim, değil mi?

Kime: 0542*******

"Mete?"

Cevap bekledim. Mete ise, neden sapık gibi evimi izlediğini uzun bir şekilde tartışmamız gerekecekti. Değilse, kendi kendime daha uzun bir süre tartışmam gerekecekti.

Kimden: 0542*******

"Uyu."

Kime: 0542*******

"Kim olduğunu bilmek istiyorum?"

Kısa, net ve net olduğu kadar belirsiz cevaplar. Mete'nin verebileceği cevaplara benzemiyordu. Mete, daha sıcak, daha uzun cevaplar verirdi sanki. O zaman, kimdi?

Kimden: 0542*******

"Mete olmamı isterdin... Değilim. Şimdi uyu."

Mete değildi, emin olmuştum. Kim olduğunu söylemeye niyeti yoktu. Cevap yazmadım. Dediği gibi yapıp telefonumu bıraktım ve kendimi uykunun huzurlu kollarına teslim ettim.

Gözlerimi, istikrarla çalmaya devam eden alarm sesi ile açtım. Saat dokuzdu. Alarmı kapatıp zor da olsa yataktan çıktım. Gözlerimi açamıyordum ama buna rağmen, etrafa çarpa çarpa banyoya girdim. Oldukça geç bir saatte uyuduğum için göz altlarım uykusuzluğumun sinyalini verircesine morarmıştı. Yüzümü buruşturdum. Berbat görünüyordum. Aynadan bakışlarımı ayırıp üzerimdekilerden kurtuldum. Kısa bir duşun ardından rastgele birkaç parçayı birleştirip üzerime giyinerek Sude'nin odasına gittim.

"Sude." dedim yüksek bir ses ile. "Hımm?" diye mırıldanırken gözleri kapalıydı. Dün gece ona Mete ile çıkacağımı söylemiştim ama yine de hatırlatmak istedim. "Ben çıkıyorum." dedim yine yüksek bir ses ile. Tepki vermedi. Ben de daha fazla ısrar etmeden odadan çıktım.

Cebimde çalmakta olan telefonumu çıkarıp bilmediğim numaradan gelen çağrıyı yanıtladım. "Sıla?" dedi Mete oldukça neşeli çıkan sesi ile. Sabah sabah bu kadar enerjik olması şaşırmama neden olmuştu. Aynı saatte işten çıkmıştık ve ben uykusuzluktan ölürken Mete'nin sesi, yıllardır uyuduğu uykusundan uyanalı birkaç saat olmuş gibi bir enerji taşıyordu.

"Günaydın." derken gülümsemiştim. Sesime yansıyıp yansımadığını bilmiyorum.

"Evini bilmediğim için gelemiyorum, adres verirsen gelip alacağım seni." dedi. Güldüm, "Gerek yok. Sen bana konum at, ben gelirim." dedim.

CEHENNETWhere stories live. Discover now