KARA ADAM

155 47 65
                                    


Paslı zincirler hareket ettikçe kulağında eşsiz melodiler oluşturuyordu. Hoşnuttu bu sesten, çığlığı andıran gürültüsünden.

Çocuklar ürküp kaçsada berduşların ve çöplüğün yeri olsada,seviyordu kırık dökük; hayallerinin tek dostu olan paslanmış parkı. 

Ayakları yere çarpıyor, inatla havada tutuyordu. Yere sürünen ayakları etrafta bir toz bulutu oluşturuyordu. Umursamadı, hızını arttırdıkça eteği havalandı, saçları rüzgarla dansa koyuldu. Bir iki dakika olsada beynini kemiren düşüncelerden, hayatından uzaklaştı. Havada kalmaktan yorulan bacakları yere çarptı. Her öne arkaya gidip gelmede ritmini kaybetti. Tasasız bir yavaşlıkla durdu. Yüzünü kapatan saçları kulağının arkasına itti. Kalbindeki amansız his varlığını belli etmek istercesine gözlerinin önüne silik bir slüet yerleştirdi.

Önce kara saçlar belirdi, dokunmak için delicesine çırpındığı gür saçlar. Ardından kara gözler, kara kaşlar, gür sakallar, ince dudaklar yerleşti boşluğa.

Yine başlıyordu hafızasının oyunu. Yine o kahreden yüzü gözlerinin önüne getiriyordu.
Hiç olduğunu, umursanmadığını bile bile zihni oyununa devam ediyor, o bedeni unutturmuyordu.

Hafızasının sergilediği silik slüete bir müddet baktı. "Yine güzelsin adam, herkes ne derse desin sen çok güzelsin." diye mırıldandı.

Telefonu titredi. Ekranda beliren yazıyla yüzünü buruşturdu. "Gereksiz hayatımın başlamasını sağlayan kadın" diye fısıldadı.  Tamamen kapattı telefonu. Konuşacak gücü yoktu. Kelimelerini, ruhunu, gençliğini almıştı ondan kapkara bir beden. Paslı salıncağından indi, parmaklarını zincirde gezdirdi. Eski parkta gözlerini dolaştırdı. Evine doğru adımladı. Kalbinde adını koyamadığı bir his oluştu.

Dar sokaklardan geçti. Duvardaki yazılara kaydı gözü. Köşe başlarında oturan kadınlara, volta atan, insan süzen gençlere, top peşinde koşturup düşen çocuklara, kavga eden kelli felli amcalara baktı. 'Farklı bir coğrafyadan gelmiş olmalıyım' diye mırıldandı.

Yolun ortasında bekledi. Evini seyretti. Tahta kapı gıcırdayarak açıldı. Annesi etrafı yokladı. Gözleri birbiriyle buluştu. "Kız ne dikiliyorsun orada? Telefonlarımı niye açmıyorsun sabahtan beri? Bir adam geldi seni sordu, orta boylu, esmer, sevimsiz bir şeydi. Ay o  neydi öyle?  Ne istiyor senden? Hâlâ neden dikiliyorsun yolun ortasında gelsene"

Kalbi bir iki kez tekledi. Duyduğu sözler beyninde yankılandı. Ardından gür bir ses kulaklarını doldurdu. Gözünden bir damla yerle buluştu, sesin geldiği tarafa ürkekçe başını çevirdi. 'sanrılarımdan biri mi bu yoksa' diye mırıldandı. Gür ses yine ismini tekrarladı.

Yıllar sonra karşısındaydı. Gündüzlerini karartan  adamı. Bedenini kımıldatamadı. Karşısındaki bedenin gerçekliğini tarttı.
Sokakta bir fren sesi yankılandı. Adam ona doğru koşuyordu. Gözleri onda takılı kaldı. Gülümsedi. Gerçek olamayacak kadar güzeldi ona koşan adam. Bedenini bir acı dalgası kapladı, sarsıldı. Bacakları kıvrıldı. Taşları sökülmüş zemine bedeni yavaşça uzandı.
Birden kalabalık sarmıştı etrafını. Uğultular, haykırışlar... Gözleri ona uzanan ellere kaydı. Kara adamı telaşla onu kucağına aldı. Gözünden bir damla yüzüne düştü.' Senden gelen küçük bir damlaya bile razıydım' diye fısıldadı. Ellerini çekinerek adamın sakalların uzattı. "Neden ağlıyorsun" diye hırıltıyla konuştu.
"Bırakma beni ne olur, sana gelmişken yapma bunu bana" dedi adam yaşlar yüzünü yıkarken.
Hasret kaldığı tene dokunmanın mutluluğunu yaşarken bedeni titriyordu, elleri karıncalanıyordu. Adamın göz yaşlarını sildi. "Ağlama! Sana yakışmıyor. Bırak bende kalsın yaşlar. Sen hep gül" diye hırıltıyla konuştu.

Gücü tükeniyordu artık. Kolları onu saran bedene tutunamıyordu. Kara adamı gelmişti, istediği olmuştu sonunda. Arsız bedeni neden böyle yapıyordu?

"Yapma! ne olur ölme beni bırakamazsın! diye yakardı gür ses.
Mecali kalmayan parmaklarını adamın dudaklarına dokundurdu.
"Şşş! Ağlama sevgilim. Geldin sonunda. Beni kollarına aldın. Bunu bilmek yetiyor kalbime. Yıllardır yanan yüreğimi söndürmek için geciktin sadece" bağrına bastı adam. Kokusunu doya doya içine çekti.

Adamın kulağına yaklaştı. "Gidiyorum sevgilim, yinede giderayak gözlerine, ellerine tutulmuşluğumu herkes bilsin isterim, benim güzel adamım."diye fısıldadı. Bir dizeyle tutulmuştu adama. Yine bir dizeyle veda ediyordu.

Başı düştü yavaşça, yüzüne değen damlaları hissetti sonkez. Hayatı güzel bir adamın kollarında son buldu, gözlerini mutlulukla olmak istediği kollarda kapadı. Adamın içinde son nefesini verene kadar hiç sönmeyecek bir ateş bıraktı. Kendi yaralı kalbinin çektiğinden daha ızdıraplısını.

Ve kader bir kez daha tekerrür ediyordu . İki oyuncuya da yaşaması gerekeni yaşatıp, usulca ayrılıyordu.

Keyifli okumalar.

İÇIMDE BİR KUM TORBASIWhere stories live. Discover now