🌠2.Bölüm🌠

582 113 56
                                    

Bölüm düzenlenmiştir...
Multi- EMRE KORKMAZ
Bölüm şarkısı: Lucia- Silence

Neredeyse ders başlamak üzereydi. Pelin, bana kuzenleri ile yaptığı saçma sapan şeyleri anlatırken benim aklımda hâlâ bana çarpan öküz vardı... Yani, aklımda derken iyice sinirimi bozmuştu. Özür dileyeceği yerde, gelmiş bana hakaret ediyordu. Ukala işte ne dersin...

Dersimiz Dil ve Anlatım idi. Sevmezdim o dersi pek, aram iyi değildi. Zaten Hoca ya da ayrı bir gıcık oluyorum. Dedektif gibi mübarek. Çok yazı yazdırıyordu. Kel kafalı ne olacak... "Hah, işte geldi." dedi Pelin. gelen kişi bahsettiğim Enver Hoca idi. Meşhur kel mahmut misali... "Hiç gelmemezlik yapar mı zaten." dedim bende , gülmeye başladık...

"Açın defterleri yeni konu işleyeceğiz." dedi gözlüklerini düzeltirken Enver hoca. Bıkkınlıkla defterleri açtık, bugün okulun ilk günü olmasına rağmen ders işliyorduk. Lanet olsun! Ne olur ilk günden okula gelmesen, git evinde yat ama öyle değil mi?

Neredeyse 10 dakikadır aralıksız maddeler yazıyorduk. Arada, Pelin ile konuşmayı da ihmal etmiyorduk tabi. Kapı aniden açılınca Enver Hoca'nın cümlesi de yarım kalmıştı. Oh, çok şükür gelen kimse minnettardırdım ona.

Gelen kimin olduğunu merak etmiştim, başımı kapıya doğru çevirdigim de hem şaşkınlık hem de sinir duygularım depreşmişti. Bunun ne işi vardı ki burada? Çünkü, gelen kişi ismini bile bilmediğim, bana çarpan taş kafaydı. Biraz önceki söyledigim sözü geri alıyorum. Minnettar falan olamazdım ona..."Hocam, girebilir miyiz?" yanında bir çocuk daha vardı.

O da en az taş kafa gibi yakışıklıydı. Kardeş falan olmalıdırlar, bunların soyu nereden geliyordu mübarek hepsi Birett Pit gibi. Gerçi Birett Pıt bu kadar ukala ve öküz değil. "Siz yeni öğrenciler olmalısınız öyle değil mi?" Ah hayır, taş kafa ile aynı sınıfta olmak. Hiç hoş değil...

"Evet hocam, artık izniniz varsa girebilir miyiz?"

"Girin bakalım, zaten dersimi böldünüz." Enver hoca kızmış gibiydi, çünkü kendisi dersinin bölünmesinden hiç hoşlanmazdı. İnanmıyorum onunla aynı sınıfta olmak gerçek olamazdı bu... Taş kafa ile yanında ki çocuk bizim çaprazımıza oturmuşlardı. "Hazal, bu sabahki çocuk değil mi?" diyen Pelin'e baktım. "Ta kendisi" dedim dişlerinin arasından...

"Yanında ki de baya yakışıklı çocuk ha" ben ne diyordum o bana ne diyor... "Pelin" dedim uyarıcı bir sesle."Tamam sustum."

Dersin bitmesine son bir kaç dakika kalmıştı.Sınıfta bir sessizlik kaplamıştı. Herkes yeni gelenlerin etkisindeydi galiba, çok da abartılacak bir şey yoktu. Taş kafayı bir süzdüm. Fena değildi, yakisikliydi tamam bunu inkar etmiyorum ama kaba olması bunu değiştirmezdi. Bir anda onunla göz göze geldik...

Anlamsız bir tebessüm vardı yüzünde anlayamadığım... Bakışlarımı başka yöne çevirdim. Ders bittiğinde derince bir oh çektim. "Kafeterya ya gidelim mi Pelin?" diye sordum. "Olur" dedi o da... Sınıftan çıkarken bir kaç konuşmaları duydum. "Çok yakışıklı ya, sevgilisi var mı acaba?"

"Vardır tabi kızım, çocuk taş yani." gibi konuşmalar dönüyordu. Her zaman ki gibi Aleyna başlatmıstı bu gibi konuşmaları... Kendisi, biraz şıpsevdi de. Hiç sevmiyordum bu kızı, çok egolu ve havalı bir tipdi. Yüzünde on kilo makyaj vardı, hemen hemen herkes ile çıkmıştı. Üstelik kavgalıydık da bazı sebeplerden dolayı...

Kafetarya ya geldiğimiz de iki kahve alıp boş bir yere oturduk. "Görüyor musun Aleyna denen sürtüğü nasıl da yavşamaya başladı." haklıydı... "Umrumda değil, Pelin. Her zamanki hâli." kahvemden bir yudum aldım. "Haklısın." dedi pelin gülerek.

"Selam kızlar,Naber?" gelen kişi Kağan idi. Bizim sınıftan, pek yakın arkadaş değildik ama konuşuyorduk arada... "Selam" dedim samimi bir şekilde. "Napıyorsunuz?" "Hiç oturuyoruz öyle " dedi Pelin. Kağan'ı pek sevmezdi o...

Oldu olası hep öyleydi. "Kahve içer misin?" diye sordum nazikçe."Olur" dedi gülerek. "Bekle ben alayım," masadan kalkarak "Sen otur ben alırım." dese de "Ben zaten kendime yeni alacaktım , otur sen." dedim. Biraz inatçı tipim vardı. Orası kesin... "İki kahve alabilir miyim?" kahveyi çok seven biriydim. Ders çalışırken falan iyi geliyordu. "Teşekkürler " diyerek iki kahveyi aldım...

Arkamı dönmemle kahvelerin dökülmesi bir oldu ki karşım da kaşlarını çatmış bir adet taş kafa görmüştüm."Biraz dikkat et sen olmaz mı?" karşımda onun durmasını anca idrak etmiştim ki kendimi toparladım."Sen mi diyorsun bana bunu?" çünkü kendisi dikkat etmekten söz ediyordu.

"Evet, üzerimi mahvettin." kızmıştı. Oh olsun. "Sabah bana nasıl çarptigini unuttum galiba. Kolum koptu ya resmen." Evet, kolum acımıştı, normal yani kocaman cüssesi vardı."Sende önümde durmasaydın kızım." şuna bak hala beni suçluyordu."Ben mi senin önünde durdum, hem bana carptın, hem de hakaret ettin." artik sinirden kalbim çok hızlı atıyordu. "Çok konuşuyorsun, çekil önümden. Zaten üzerimi mahvettin." iyi olmuştu ona, az bile... "Bu arada sesin konusunda haklıyım. " gülıyordu... Ukala , öküz , insan Kılıklı yaratık... "Taş kafa" diyerek sinirli adımlarla masaya döndüm.

"Öküz, maymun, koala..."

"Hey , Hazal iyi misin? Noldu?" neler olmadı ki... "Sadece bir taş kafa ile karşılaştım o kadar." Kağan bana bakıp gülüyordu."Ne gülüyorsun Kağan?" komik değildi ama..."Hiç..." resmen bunlara da eğlence çıkmıştı. "Ya tamam sinirlenme hemen noldu anlatsana kızım." "Kahveler taş kafanın üzerine döküldü. Gelmiş bir de bana dikkat etsene diyor. " kendisi kolumu kopartmıştı resmen...

"Gömleği batmış da bilmem ne, benim kolum koptu bir şey dedim mi. Birde gelmiş sesime hakaret ediyor. Söyle Kağan sesim o kadar da kötü değil değil mi?" bunu öğrenmem lazımdı... Kotu değildi bir kere. Kağan mal mal yüzüme bakıyordu... Olamaz, o da mı aynı şeyi düşünüyordu ahh ne güzel...

"Tamam biraz olabilir, ama biraz." dedim kabul edercesine. Birazcıkk... "Her neyse kahvelerde gitti." dedim üzgünce... Başkasının üzerine dökülse bu kadar üzülmezdim... "Boşver başka zaman içeriz." dedi Kağan anlayışlı bir şekilde. Bende tebessüm ettim... Kağan iyi çocuktu falan da bana karşı gecen yıldan beri fazla ilgiliydi... Bunu da arkadaş olmamıza yoruyorum...

Sınıfa girdiğimizde herkes farklı havalardaydı. Kimi, sohbet ediyordu, kimi tatilini anlatıyordu, kimi ise yeni gelen benim mabımda TAŞKAFA yı konuşuyorlardı. Başda Aleyna olmak üzere, gerçi umrumda falan değildi...

"Hazal, okuldan sonra bir yerlere gidelim mi?" diyen Pelin''e baktım. İyi fikirdi aslında, malûm bugün pek iyi şeyler olmamıştı... "Olur " dedim büyük bir istekle... Yaz tatilinde pek bir şey yapmamıştım. Daha çok kitap okuyup, spor yapmıştım...

Bir ara Ankara'ya teyzemlerin yanına gitmiş, kuzenlerimle vakit geçirmiştim. Kuzenlerim ile pek yakın değildim, yani Pelin ile yaptıklarımızı onlarla yapamıyorduk. Çünkü, onlar daha çok erkeklere kendini begendirme çabalarındaydı. Olduğu gibi eğlenceli ve doğal değillerdi. Hiç akraba bagimiz yokmuşuz gibiydi resmen ki bence de öyle...

"Bir şey unutmadın mı?" yanımda bir hareketlik hissettim. Bu da neyin nesi ydi. Niye yanıma geldi ki... "Ne gibi?" neyden bahsediyordu bu taş kafa? "Özür dilemek gibi mesela " şu an gülmek istiyordum... "Sen diledin mi ki?" dilememişti..."Hayır, dilemem de" dilememezmiş."Niye, bende dilemiyorum o hâlde. " O dilemiyorsa bende bende dilemezdim.

"Peki, o zaman başka şekilde özür dilersin sende" halâ anlamıyordu galiba."Dilemiyeceğim, rahat bırak artık." fazla ukala olduğunu söylemiş miydim?"Tamam cırlama, kulaklarımın zarar görmesini istemem." Yine aynî şeyi yapıyordu... "Kalk git, seninle uğraşamam." birde gelmiş ozor dolo diyordu...

"Yo, artık burada oturacagim." galiba kendisinin anlama problemi vardı... Bu çocuk düşündüğüm den de öküzdü...

Bölüm sonu...
Yorum ve vote...
Öpüldünüz😘

GÖKYÜZÜ VE YILDIZ  (DÜZENLEMEDE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin