Bölüm 5: Final

110 28 21
                                    

3004 kelimelik son bölüm ve herşeyin cevabı. Elatha bitmiştir. Sevgilerle, yazarınız.

Arun beni tutup pencereye doğru çekti, bir dizini kırarak kenarlığın üzerine çıktı ve düşüncesi bile benim nefesimi kesen yükseklikten aşağı baktı. "Eskiden uçmaya bayılırdın..." diye mırıldandı. Rüzgar onun altın sarısı saçlarında dalgalandı ve geçmişe ait hüzün, yerini onun küçük tebessümüne bıraktı. "Benden iyi uçardın ama bu sefer seni ben taşıyacağım." Sonra kendini boşluğa doğru sırt üstü bıraktı. Onun düşüşünü görünce uçabiliyor olduğunu bilmeme rağmen kendimi birden endişeyle pencereden aşağı sarkarken buldum. 

"Korkma." dedi, benim baktığım yerden birkaç metre yukarıda olan Arun'un sesi. Her kanat çırpışında boğuk bir ses hava dalgası yaratıyordu. Kanatları hacim olarak küçük olsa da belli ki çok güçlüydü. Elini bana uzattı ve tuttuğumda beni pencereden yukarı doğru çekip ayaklarımın havada kalmasını sağladı. Düşme korkusuyla ona sarıldığımda halinden memnun görünüyordu. Beni bulutların üzerine çıkardı, bense manzaranın büyüleyiciliğine kapılmışken havada asılı duran aynalardan bir oda olduğunu fark etmedim bile. Aslında gökyüzü aynalardan yansıdığı için pek belli olmuyordu, Arun ayaklarımı aynadan zemine basmam için beni bıraktığında bir an için gerçekten düşeceğimi sandım. 

"Nita!" Rubrum'un sesini duyduğumda irkildim, Elatha da olduğundan farklı görünmüyordu. Onun arkasında duran kardeşiyse kesinlikle çok farklıydı. Elatha da küçük bir çocuk iken burada genç bir adam olmuştu. Ben, Rubrum'a korkuyla bakıyordum, ancak o aniden bana doğru koşup bana sarılıverdi. "Çok özür, onun seni almasına asla izin vermemeliydik. Seni korumak istemiştim!" Onun sarılışına karşılık vermediğim gibi onu geri ittim. 

"Bana dokunma."

İncinmiş gibi kendisini geri adım attım. "Çok üzgünüm." Kızıl buklelerinden birini parmağına dolayıp çekingen bir tavırla oynamaya başladı. "Böyle olsun istemezdim."

Prens, ablasının arkasından huysuzca fısıldadı. "Senin suçun yok. Bunlar hep o lanet olası karga yüzünden oldu."

Cantet'i savunmak için ona dik dik baktım. "Ondan öyle bahsetme!" 

Prenste öfkeyle karşılık verdi. "Eskiden bu kadar hırçın değildin." Rubrum ona susmasını işaret etti ve o sırada onun gözlerinin dolduğunu fark ederek gerildim. Başımıza onlarca bela açtıktan sonra ağlıyor muydu?! Ona acımayacaktım, ama şaşırmıştım. O ana kadar sessiz kalmış olan Arun artık araya girmesi gerekiyormuş gibi elini güven verici bir biçimde omzuma koyarak bana engel oldu ve tatlı bir ses tonu seçti. "Nita, Cantet'in güçlerini tam olarak biliyor musun?" 

Önce onun insanları iyileştirebildiğini ve bunun mükemmel olduğunu söylemeye kalkmıştım, sonraysa onun bunun tam tersini de yapabildiğini hatırlayarak sustum. 

Arun sakince devam etti. "Alata'nın güçleri başkalarının ruhunu kullanmakla ilgili. İsterse kendi ruhundan bir parça aktarıp onların bedenini güçlendirebilir, diğer bir deyişle iyileştirebilir." Duraksadı, doğru kelimeleri arıyor gibiydi. "Aynı şekilde onların ruhundan bir parça alıp, bedenlerinin çürümesini ve hızla yaşlanmalarını sağlayabilir." Arun'un bal renkli gözlerinde korkuyu görsem de dinlemeye devam ettim. "Alata ilkini yapıp iyileştirdiğinde bunun için kendi ruhundan bir parça vermesi gerekir. Bu yüzden gereğinden fazla şifa veremez. Ama asıl sorun ikincisi. Başkalarının ruhlarını emmek ona inanılmaz bir güç katar ve o gittikçe daha doyumsuz olur. Bu yüzden onun kristal kanatları var."

Sert bir sesle sordum. "Bana Cantet'in insanların ruhunu emdiğini mi söylüyorsun?" 

Arun başıyla nazikçe onayladığı sırada Lupus prensi araya daldı. Rubrum kardeşini tutmaya çalışasada söyleyecekleri var gibi görünüyordu. "Arun! Ona bunları neden anlatıyorsun?! Zaten onunda güçleri aynı değil mi? Cantet onu bu yüzden kaçırmadı mı?" 

ELATHA II ZAMANNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ