TANITIM

607 85 19
                                    

&

Cantet simsiyah gözleri, Elatha'dan çıkmanın verdiği huzurdan ve birbirimizi bulmanın mutluluğundan bir anlığına ayrılıp endişeyle bana döndü "Sence şuanda neredeyiz?!"

Sırtımdan yükselen kuş tüyü karga kanatlarını incelemekten vazgeçip Cantet'e baktım ve o anda bende farkına vardım "Hafızamızın geri gelmesi gerekmez miydi?!"

"Bilmiyorum." diye karşılık verdi Cantet "Ayrıca ben seninle Elatha'da tanıştık zannediyordum. Aynı odada uyandık? Belli ki önceden de..."

"Tanışıyormuşuz." diye tamamladım onun cümlesini "Ayrıca ben tam bir melez oldum ve sende sanırım Tengu Klanı'nın bir üyesi değilsin." Kuyruğumu havaya kaldırıp sallarken söylemiştim bunu, kafamın üzerindeki boynuzları saymıyorum bile.

Ben böyle söylediğimde Cantet de dönüp kendi, yeni beyaz kanatlarına baktı. İki büyük, iki küçük toplam dört tane devasa kanadı vardı. Üstelik daha önceki siyah beyaz kanatlarını 'büyük' sanıyordum. Bunlar devasaydı, tamamen açılmadıkları halde tavana değiyordu.

Cantet'te bir süre kendini süzdükten sonra "Ben kesinlikle karga falan değilim." diyerek onayladı beni.

"Öyleyse mühür benim mi?" dedim ayağa kalkıp bulunduğumuz odanın kapısına ilerlerken "Peki ya Turan?!"

Elimi kapı koluna koyarak kendimde onu açmak için cesaret aradım. Elatha'da ki tutsaklığımız bitmiş olabilirdi. Ancak şimdi gerçek dünyada, nerede olduğumuzdan bile habersizdik. Cantet'in yeni kanatları ve benim melez görüntüm, şuana kadar bildiğimiz çoğu şeyin yanlış olduğunu gösteriyordu. Ayrıca Rubrum, bana gelen yaratıkların ruhu iki dünya arasında sıkışmış insanlar olduğunu söylediği günden beri bunu düşünüyordum... Biz çıkmış bile olsak orada hâlâ esir olan insanlar vardı.

Parmaklarım, bir türlü cesaret bulup açamadığım kapı kolunu sımsıkı tuttuğum için bembeyaz kesilmişti. Kesik kesik nefes almaya başlamıştım, Cantet yanımda olduğunda bunu genelde yaşamazdım. Ama ne bileyim, göğsümün sıkıştığını hissettim. Sanırım perişan görünüyordum, bu sebeple Cantet'te ayağa kalkıp elini omzuma koydu "Benim güçlerim gibi, Turan da gelecek." Ardından kapının üzerindeki elimi tutup gözlerimin içine baktı "Sadece biraz zaman lazım, seni koruyacağım."

Doğru ya, Cantet'in güçleri... Parçaları birleştirmekte iyi... Hayır, o iyileştirebiliyordu. Tıpkı korkularımı iyileştirebildiği gibi. Gerçek kanatları bunlarsa, onlara yakışır bir gücü var.

Derin bir nefes aldım ve Cantet ile beraber aynı anda kapıyı açtık. Yeni bir dünyaya, gerçekliğe giriş biletimizdi bu.

Kendimi, bir anda karşımda beliren sarı renkli gözlere bakarken bulunca afalladım.

"Beni kızdırmaya mı çalışıyorsun?" dedi Arun'un artık tanıdık olan sesi. Sonra beni kolumdan tutup kendine doğru çekti "Başardın."

Bal rengi gözleri ve aynı tonda saçlarıyla, üstelik Elatha'daki gibi simsiyah giyinmemişken çok farklı gözüküyordu.

"A-arun..." diyebildim, onun ne ara geldiğini bile anlayamamıştım. Hem, onunda benim gibi fazladan üç uzvu birden vardı. Dönüp Cantet'e baktım. Ancak o donakalmıştı, tamamen hareketsiz bir halde boş bakışlarla donmuştu. Elbette, Arun... Onun gücü de buydu sonuçta.

Arun kolumu sımsıkı tutmuş beni sürüklüyordu. "Arun..." dedim "Dursana..."

Durdu, sarı gözlerini kısarak bana baktı "Ben senin için o kadar uğraşıyorum ve sen geri döndüğün gibi bir başkasının kollarındasın." yine sinirlenmiş gibiydi. Bense şaşkınlık ve Cantet'in hiçbir şey yapamıyor oluşunun verdiği etkiyle kalakalmıştım.

"Hafızana ihtiyacımız var, hatırlayacaksın." dedi Arun, beni göğsüne bastırırken ve anlam veremediğim bir özlemle bana sarılırken "Ama Alata'yı unutacaksın."

ELATHA II ZAMANWhere stories live. Discover now