Bölüm 2: Geçmiş

439 65 40
                                    

Bu bölümü yazdım, ama daha sonrasında ilk kısmı yanlışlıkla silindi. Tekrar yazmak zorunda kaldım. Yani bence, ikinci kısmı biraz daha iyi.

Hatalar varsa, ki mutlaka var, lütfen söyleyin. Diğer yandan kurgu değilde aktarma konusunda berbatım. Bunu biliyorum. Daha iyi bir anlatım tarzını hakediyor Elatha'nın kurgusu. Ama maalesef elinizde sadece ben varım. Bu konuda kendimi geliştirmem içinde bana yanlış yaptığım yerleri veya şöyle olsa daha iyi olur, burası anlaşılmıyor dediğiniz yerleri lütfen ve lütfen söyleyin. Okuduğunuz için teşekkür ederim :)

Yeni bölümü geç yüklediği için okuyuclarından azar işiten yazarınızdan sevgilirlerle :)

Cantet'in siyah gözlerinin içine öylece baktım. Tüm yapabildiğim buydu, bakışlarında cevapları aramaktı. Fakat biliyordum orada hiçbir sorumun cevabını bulamayacaktım, gözlerinin içi donuk ve zifiri siyahtı.

Onun bu karanlığı benim için zaten tanıdıktı. Ancak ilk kez bu kadar uzak geliyordu bana.

Ben Cantet'in gözlerine dalmışken, gerçekten hiç beklemediğim bir anda, Arun kolumdan tutup beni sertçe kendine doğru çekti. Neredeyse dengemi kaybedip düşüyordum, ama Arun buna da izin vermeyerek, başımı göğsüne yasladı. "Ondan uzak dur."

Kime söylediğini bile anlayamamıştım. Bana mı, Cantet'e mi?

Arun'un kokusu içime dolarken, onun göğsünün inip kalkmasından nefes alışını hissediyor, kalp atışlarını kafamın içinde duyuyordum. Yüzüm engel olamayacağım şekilde kızardığında, Arun'a bu kadar yakın olmanın beni rahatsız ettiğini düşünmeye başladım.

Cantet soğukça mırıldandı "O sana aitmiş gibi davranamazsın," Sanki mümkün olabilirmiş gibi gözleri biraz daha koyuldu "Herşey bana ait. Burası benim krallığım, Irks. Bunlar benim insanlarım..." Gözlerim meydanda selam vererek duran yüzlerce insanın üzerinde hızla gezindi. Bizden korkuyorlardı, saygı duyuyorlardı. Belki de haklıydılar, sonuçta onlar insandı. Biz değildik.

"Nita'da benim." dedi Cantet, tam gözlerimin içine bakarak. Bunun beni ne kadar etkilediğini iyi biliyordu. Elini açarak bana uzattı "O sana anılarını geri verebilir belki," Arun'u hiçe sayarak benimle konuşuyordu "Ben daha fazlasını verebilirim. Geçmiş önemli mi? Unut gitsin, hatırlamak sana sadece acı getirecek. Benim suçum, özür dilerim. Ailene yaptıklarım için, sana yaptıklarım için..."

Aile.

"...geçmişi değiştirmeye gücüm yetmez, ama gelecek için sana söz verebilirim. Beraber yeni hatırlar yaratırız."

"Dinleme onu..." diye fısıldadı Arun, sıktığı dişlerinin arasından. Şüpheye düşmüştüm ve Arun elbette bunu biliyordu. Cantet'e inanıyordum. Bunu da biliyordu.

Aile.

Cantet kollarını iki yana doğru açtı "Ben Alata'nın son varisiyim. Belki hatırlamıyorsun bile, fakat bu krallık tamamen benim. Sandığından daha fazlasına sahibim. Sadece sana ihtiyacım var." Beni kendi tarafına seçecek doğru kelimeleri arıyordu. Cantet genelde bu kadar konuşmazdı, çoğunlukla sessizdi. Sanırım ilk defa o da şüphe ediyordu. "Elatha'da senin kim olduğunu bile hatırlamıyordum, sende bana olan nefretini unutmuştun. Aramızdaki nefret şimdi neye dönüştü bilmiyorum, ama artık farklı. Seni koruyacağım, defalarca söyledim."

Duraksadı. Bana doğru uzanan eli, onu tutmam için öylece bekliyordu. Diğer yandan Arun'un göğsünde çarpan kalbini duyuyordum. Cantet, geçmişimin bana acı getireceğini söylemişti. Arun hatırlıyordu ve bu nedenle onun canı acıyordu.

Ne olurdu, artık anlamaya başlasaydım. Artık bu kadar karışık olmasaydı...

Arun'u iterek, onun kolları arasından çıktım "Aileme ne yaptın?" dedim, titreyen sesimle.

ELATHA II ZAMANWhere stories live. Discover now