"Sen...Madison'ın onu gerçekten de öldürdüğünü düşünüyor musun?" Harvey sonunda bu konu hakkında konuşabileceği birini bulduğu için rahatlamıştı. Janet gözlerini devirip, Harvey'e baktı ve "Sen düşünmüyor musun?" dedi.

"Düşünmem için yeterli bir sebep yok. Biri Madison'ın yaptığını söylüyor. Bu yeterli değil. Madison hiçbir zaman kabul etmedi..."

Janet, Harvey'nin lafını böldü. "Ama yapmadım da demedi."

"Senin de söylediğin gibi, eğer yalanlar yeterince inandırıcıysa bir süre sonra sen de doğru olduğunu düşünürsün. Belki Madison'a da böyle olmuştur. Belki de onu yapmadığı bir şeyi yaptığına inandırmaya çalıştılar."

Asansörün kapısı ağır ağır açıldı ve koridordaki otomatik ışıklar yandı. Işığın aydınlattığı her yere korkutucu bir beyazlık hakim oluyordu. Harvey kapıdan dışarı doğru yürüdü ancak Janet adım atmaya korkuyor gibi görünüyordu.

"Özür dilerim...Sanırım klostrofobim beni ele geçiriyor."

"Yerin iki kat altındayız ve sen kapalı alanlardan korktuğunu yeni mi söylüyorsun?"

"Harvey...Nefes alamıyorum."

Genç oğlan ne yapacağını şaşırdı. Tekrar asansörün kapısına yürüdü ve üst katın düğmesine basıp asansörden uzaklaştı. Asansör kabini gözden kaybolduktan sonra kız haklı, dedi kendi kendine. Etrafına baktığında, insanın üstüne üstüne gelen taş duvardan başka bir şey göremiyordu. Koridor boyunca başka hiçbir şey yoktu...Buranın korkutucu havasını kırmak için duvarlara bir kaç portre asmanın iyi bir fikir olacağını düşünerek ameliyathanenin kapısına geldi.

Blake ve Madison yan yana sedyelere uzanmış yatıyordu. Madison'ın narkoz almadığı için kendine gelmesi kısa sürmüştü. Yine de oldukça bitkin görünüyordu. Harvey sessizce Blake'in sedyesine oturdu ve ona gurur dolu bir şekilde gülümsedi. Bu Harvey'nin kendince ona teşekkür etme yöntemiydi.

"Janet ile birlikte geliyorduk ama klostrofobisi yüzünden yukarı geri çıktı."

Madison zar zor da olsa gülümsedi. "Onun klostrofobisi yok ki." Suratı tekrar ciddileşti.

"Colton--"

"Colton, artık endişelenmen gerekenler listesinde değil." Harvey kızın lafını kesmişti çünkü bu konuyla ilgili konuşmak istemiyordu. Evde onları beklerken yavaşça çürüyen bir ceset vardı. Madison, Harvey'e minnettardı ve ona sarılıp, defalarca kez teşekkür etmek istiyordu. Ama bunları yapmak için iyice kendine gelmeyi bekleyecekti. "Hayatımı kurtardın--" Gözleri minnet duygusuyla parladı. "--Teşekkür ederim."

Harvey Blake'e kaçamak bakışlar attı.

"Aslında hayatını o kurtardı. Sana kanını veriyor...Ve sana bir doktor buldu." Ellerini göğsünde birleştirip şüpheli bir hal takındı.

"Gerçi bunu neden yaptığına hala emin değilim. " Ciddi tavrı uzun sürmemişti ve üçlü birden kıkırdamaya başladı.

"Neden bize yardım ediyorsun? Yaptığımız onca şeyden sonra hem de..." Madison konuşurken çocuğun bileğindeki morluklara dikti gözlerini. Ve suçlayan gözlerle Harvey'e baktı. Harvey, Madison'ın kendisine neden böyle baktığını fark ettiğinde derin bir nefes aldı."Evet...Bunun için üzgünüm." dedi ve gözlerini kaçırdı. Blake'in iri mavi gözleri gülümsemenin etkisiyle kısıldı.

"Bilmiyorum...Sanırım sadece iyi bir insanım."

Madison cümlenin sonuna yetişemeden uykuya dalmıştı bile. Harvey de ondan çok farklı değildi. Gözlerini açık tutmaya çabalasa da bir süre sonra dayanamadı. Başını duvara yasladığı gibi kendisi de uyuyakaldı.

PerukWhere stories live. Discover now