kendime hakim olamadım,
yoongi.
büyük bir rahatlamayla
yerimden fırlayıp
sana sarıldım.
aklımda bir ton
düşünce vardı ve
sen de bana geri sarıldığında
nasıl hissetmem gerektiği konusunda
bir fikrim yoktu.
sonunda, seni buldum,
sensiz geçen
bunca yaşamımdan sonra.
"üzgünüm,
çok uzun sürdü."
saçlarını okşarken fısıldadım,
bu, bana evindeymişiz gibi
hissettirmişti.
güldün,
ama sesin biraz gergindi.
"ben de üzgünüm,
seni bırakmak istemedim.
seni asla bırakmak istemedim,
tanrım."
başımı salladım,
geri çekildim,
seni yine götürecekler diye korktuğumdan,
elini hâlâ sıkıca tutuyordum.
hatta sen de
elimi daha sıkı kavradın.
"sorun yok," dedim
buruk bir gülümsemeyle,
"şimdi buradasın ve
önemli olan da bu."
onaylayarak başını salladın,
bir tebessüm eşliğinde
akan gözyaşlarını sildiğimde
anlam veremediğim bir şekilde
kalp atışlarım hızlanmıştı.
"biliyorum," gülümsedin.
gülümsemeni
nasıl da özlemişim.