"hiç
kendini...
öldürmeyi denedin mi?"
diye sordun bir gün.
kahve dükkanına
geri döndük,
beni ilk cezbettiğin yere,
bir aptal gibiydim,
çaresizce
mıknatıs gibi
çekiliverdim sana.
avuçlarımın arasında
bir fincan
ılık kahve vardı,
seninki
masanın üzerindeydi,
soğuk ve
hiç dokunulmamış.
dudaklarımı büzerek,
tekrarladım,
"hmm, pek sayılmaz
ama
öldürüldüğümü
hatırlıyorum."
"üçüncü ömrümdeydi,"
diye başladım,
"bir askerdim,
vatanım için
mücadele veriyordum.
savaş geldi,
ve ben
savaşamadım.
nedenini bilmiyorum.
sonra
bir kurşun
başımı delip geçti,
ve uyandığımda
farklı bir
yerdeydim."
uzanıp
soğumuş kahveni aldın
ve içtin.
"sana söyledim,
bu bir lanet."