"sence
bizi alıp götürmesi
ne kadar
sürer?"
diye sordum,
sorarken
biraz da
tereddütlüydüm.
mutfakta
(senin mutfağın)
kahvaltı
yapıyorduk.
yemek yapmaktan
hoşlandığını
bilmiyordum.
kendi ellerinle
yaptığın krep,
bana
annemi hatırlatmıştı.
sağımda oturuyordun,
ve dürüst olmak gerekirse,
dağınık saçların,
uykulu gözlerin
ve pijamalarınla
çok
tapılasıydın.
hâlâ
nefes kesici
görünüyordun,
çenende
bir kırıntı
olduğunu bile
sana söylemedim.
"bilmiyorum,"
bir süre sonra
cevapladın,
"yakında olabilir,
hatta
yarın veya
bu gece de olabilir."
başımı salladım
ve
boş tabağıma
baktım.
krepin tadı
hâlâ
damağımdaydı.
"kalmak istiyorum,"
tekrar söyledim,
ve sonunda,
bunun karşığını verdin,
"ben de."